Bulgaristan’daki Türkler ve göçmenler üzerinde,
çeyrek asırdır siyasi deneyler devam ettiren,
totaliter sistem istihbaratı, bütün demokratik
oluşumlara engel olmaya devam etmekte.
Sadece, Türklere çelme atılmıyor, Bulgar ve
diğer etnoslar da hala perde arkasındakilerin
çaresiz ve çileli kurbanı.
Hiç kuşkusuz, ülkemizin iç acıtıcı kötü kaderi,
yaşantımızı berbatlaştırdıkça berbatlaştırıyor.
Miladı çoktan dolmuş istihbarat/siyasi partisinin,
şimdilik eli kolu bağlı ama devletin çeşitli yönetim
kademelerine monte ettiği elemanları sayesinde,
Bulgaristan’da köklü bir değişiklik olmadığı
müddetçe, kan kaybına uğramış, kanadı kırık
ördek gibi bulanık suyun akıntısında yüzecek...
İşlevsiz ve aleyhimize olan bu partinin alternatifi
var artık. DOST, legalizasyon bekliyor
ve kitle partisi olmaya namzet.
Bu günlerde medyalarda iki yorum dikkatimi çekti.
DOST, iğneleyici sözlere maruz bırakılmıştı.
BG Haber yazarı Dr.Mustafa Kahraman diyor ki;
”Bizde yeni bir hareketlenme başladı. Kıpırdananlar bağımsız olmayı seçiyor. 26 yıl sonra halkın aklı başın gelmiş gibi. Hak ve Özgürlük Hareketi’nden gönlü soğanlar, hemen koşup DOST partisine kayıt yaptırmıyor. Biri “ana” öteki “yavru” olan iki parti arasında bir yeni durak kuruldu. Adı “bağımsızlık durağı”. DOST, HÖH’ten uzaklaştıkça aralarındaki “bağımsızlar boşluğu” kendiliğinden “bağımsızlar cephesinde” büyümeyi seçiyor ve güçleniyor. Bu, yaklaşan seçimlerin en büyük özelliği olarak dikkat çekiyor ve şimdilik yalnızca Müslüman Türklerin yaşadığı bölgelerde gözleniyor...
Şu dönem halkımız, kendisi yol arayışı içindedir. Bir “bağımsızlar” hareketi aldı yürüdü. Siyasi sahnede, HÖH’ten atılan ve bağımsız olarak isim yapan milletvekillerinden Günay Hüsmen ile Musa Paşev, tabandaki “bağımsızlar” hareketinin liderleri olarak aranıyor, ün yapıyor. TV’de ilk çıkışları ilginçti. Yaygın bir kitleyi temsil ettikleri ve örgütledikleri ortaya çıktı. Belediyelerde ve muhtarlıklarda bu maya tuttu. Dirilen “bağımsızlar” hareketinin Türkiye’deki derneklerle ve diğer STÖ ile sıkı işbirliği bağları düğümlemesi zamanı geldi.
Bağımsızlar kitlesi, Cumhurbaşkanlığı seçimleri arifesinde çok büyük önem kazanıyor. Yerel liderlerle ilk temaslar hemen kurulmalıdır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bağımsız bir Türk aday yükselterek gidilmelidir. Türkiye ve Bulgaristan’daki derneklerin ortak bağımsız aday üzerinde anlaşmaları gerekiyor.”
Dr.M.Kahraman, bağımsız siyasilerimizin varlığını
ima etmekte.
Bunların amacı ve hedefi şimdilik açıklanmıyor.
Bir seçim esnasında nasıl hareket edecekleri belli değil.
Çoğu, DPS gibi bir totaliter örgütten kovulmuş
veya gönüllü ayrılmış. Bizzat, Lütfi Mestan’ın başkanlık
döneminde yaşanmış bu olaylar. Bundan dolayı,
şimdilik, DOST’a karşı sıcak bir yaklaşım sergilemiyorlar.
Halbuki, L.Mestan, sözde bir başkandı. Her adımı için
kulağına, Drındarlı ve Mitko Gestapo’nun emirleri
fısıldanıyordu. Bu tür bir fısıltı sayesinde, az daha şişko
Peevski, DANS’ın başına geçecekti. Mestan ve
arkadaşları, ajan partisinden uzaklaştığına göre, artık
onlardan özgür bir siyaset beklentimiz hakkımızdır.
Bu etapta, bağımsız bir Türk aday, Cumhurbaşkanı
olabilir mi? Hele bu adayı, bir göçmen derneği göstermiş
olursa?
Bazen, Türkiye’de yaşayan göçmenlerin ve derneklerin,
Bulgaristan siyaseti üzerindeki etkisini gerçekten
haddinden fazla abartıyoruz. Geçen yıl, Başakşehir’de
gencecik göçmen kızları, polisler tarafından tekme tokat
dövüldü.O zaman bu kızlara bir tek göçmen kuruluşu
sahip çıkmadı. Yalnız Trakyalı bir dernek başkanının
teselli yorumunu beğenmiştim. Kanlar içinde kalan,
kendi öz kardeşinin bağrına basmayan, memleketin
siyasi durumunu biraz zor değiştirir.
Bağımsız bir Cumhurbaşkanı adayımız, ancak bütün
siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerinin birleştiğinde
başarılı olabilir.
Bulgaristan’daki Türklerin, neden Milli Kurultayı yapılmıyor,
bunu hiç düşündünüz mü?
Birazcık da Ajans Bg’nin yorumuna değinmek niyetim.
”Türkiye’de Bulgaristan doğumluların en etkili sivil toplum kuruluşu olan Bal-Göç’te DOST partisi huzursuzluğu yaşanıyor.Bir süredir DOST ile Bal-Göç Federasyonu arasında oluşan soğukluğun nedeni ise yakın gelecekle ilgili görüş ayrılığında yatıyor.”
Bal-Göç'ün saf değiştirdiği bir gerçek. Artık ajan partisinin
peşini bıraktı ve kimin gerçek Türk ve Türkiye sevdalısı
olduğunu gördü.
Bal-Göç yönetimi, tüzüklerinin izin verdiği kadar,
bir tek DOST partisine saygı duymakta ve imkanlarının
izin verdiği kadar ona sahip çıkmakta. Sonuçta, bir
dernek siyasallaşmamalı!
Şimdiden, Lütfi Mestan ve Yüksel Özkan arasında
herhangi bir psikolojik diyalog soğukluğundan
bahsedersek, buna bir tek ajan partisi mensupları
sevinebilir. Zaten, kendilerinin tek derdi,
Yüksel Özkan’nın ofisinde bir foto kareye girebilmektir.
Ayrıca, ne DOST partisi, Lütfi Mestan’ın dır,
ne de Bal-Göç Yüksel Özkan’ın...
Biz en iyisi psikolojik ve hibrit savaşlarını paydos edelim!
Fukara işi, sini bezlerini yeşil çayırlara serelim
ve kardeş sofrasına hep beraberce oturalım.
Türk üsülü bağdaş kurmak bilmeyenler ise,
gitsinler Dubai’de elçi olsunlar ve şişko Peevski’nin,
kaçak cıgara kargolarını, Türkiye’ye yönlendirsinler.
Bu arada, CHP ve MHP’lileri sevsinler!
Mümin TOPÇU
събота, 2 юли 2016 г.
Абонамент за:
Коментари за публикацията (Atom)
0 коментара:
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.