Kaderde varmış, bazı yazar ve şairlerimiz hala baba ocağı ateşini tüttürürken, büyük bir kısım ise Türkiye’ye sığındı, hatta başka yönlere gidenler bile oldu. Bugün, bir Mehmet Bahar Avusturalya’da, Muhammet Kocabekir İsveç’te.
Devletler arasında sınırlar olur, bazen onları geçemeyiz ama edebiyat hudut çizgisi tanımaz, sınırları da, gönülleri de delip geçer işte. Bugün, gönül rahatlığı ile, bir Anadolu ve Balkanlar arasında oluşan bir edebiyat sentezinden bahsedebiliriz.
Bundan dolayı, Bulgaristan kökenli her eli kalem tutan, dünyanın neresine gitmiş olsa da, kalbi memleketinde, doğup yetiştiği kasaba ve köyünde kalır. Bu tükenmek bilmeyen tutku ve sevda onların kitaplarına da yansıtılmış olur.
Son yıllarda, bir çok üretken yaratıcımız yeni ve değerli eserlere imza attı. Tanıdığımız, sevdiğimiz yazar ve şairler listelerine genç kuşakların isimleri de dahil olmakta.
Ortaya bunca kitap ve yazar çıktı. Ya eksik olan nedir?
Göze, hemen yazar ve okuyucunun arasında oluşan kopukluk çarpmakta. Eski o sıcak bağların yerinde şimdi yeller esmekte. Bunca kitap okuyucuya erişemezken, yazarların yüzleri, isimleri ve en önemlisi de yapıtları unutulmakta,ya da hiç tanınmamakta. Beliren yeni isimler ve eserleri de iki arada kaynaşıp yok olmakta.
Tabi ki, bizim yaratıcımız bir şekilde okuyucusuna ulaşıyor ama bu uğraşı onu çok yoruyor ve daha geniş kitlelere ulaşmanın önü zaten tıkalı vaziyette. Sonuçta yazarımızın işi kitap satıp, dağıtım yapmak olmamalı. Zaten bunu beceremez. Bu konuda iki devletin Kültür Bakanılığı yetkilileri suskun kalmayı tercih ediyor. Bulgaristan’ın Türk kökenli Kültür Bakanını, bir yazar ve şairimizi kucaklarken hiç görmedik. Türkiye’deki il kültür müdürleriyle de bir sohbetimiz olmuyor...
Bulgaristan’da veya Türkiye’de yaşayan yaratıcıların arasında sıcak bir bağ yok, ortak hedefler bulunmuyor, ileriye dönük projeler üretilmiyor, belirli amaçlar güdülmüyor.
Bence tek sevineceğimiz husus, yazar ve şairlerimizin, kendi çapında ve kendi köşelerinde inzivaya çekilip, yıllarca ellerindeki kalemleri düşürmeyip, gecelerini gündüz edip, hiç usanmadan ve yorulmadan yazarak, okuyucularına yüzlerce eseri armağan etmeleridir.
Bugün bizim birçok ünlü yazar ve şairimizin beş veya ondan fazla kitabı bulunmakta. Bu ise çok ciddi ve asla küçümsenecek bir yanı olmayan bir başarıdır!
Bu alanda artık biz rahatlıkla bir keşfedilmemiş güç ve servet olarak yolumuza devam etmekteyiz.
Son yıllarda Bulgaristan’da yaşayan Naim Bakoğlu, Mehmet Alev, Saffet Eren, Sabri Alagöz, Emel Balıkçı, Nurten Remzi, İsmail Yakub, Durhan Ali, Habibe Ahmet, Mustafa Bayramalı, Rüstem Aziz, Haşim Semerci, İsmail Cambaz, Nevin Sadık, Resmiye Mümün ve Hatice Durgut gibi isimlerin kitaplarını okuduk. Burada herkesin ismini anmam mümkün değil, kusur belleyenler olmasın...
Doğal olarak, bulundukları ortamdan ve elverişli şartlardan dolayı Türkiye’de bulunan yazar ve şairlerimiz daha verimli ve azimli çalışıyorlar.
Eski “kalemlerden” Ahmed Türkay, Ahmet Emin Atasoy, Niyazi Bahtiyar, Galip Sertel, Nihat Altınok, Durhan Hatipoğlu, Şükrü Esen, Yusuf Ahmed Taşkın, Süleyman Adalı, Şaban Kalkan, İsa Cebeci, Firdevs Büyükateş ve Süleyman Özgür gibi isimler hala dimdik ayakta ve bazıları hemen hemen her yıl yeni romanlar, şiir ve öykü kitapları yayımlamakta.
Bir de bunlara daha genç kuşaklardan olan Hilmi Haşal, Mehmet Çavuşoğlu, Halime Yıldız, Yahya Akbulut, Hüseyin Mevsim, Mehmet Türker, Aziz Taş, Ramis Çınar, Kadriye Cesur, Hasan Ocaklı, Tuncay Güneş ve Mercan Civan’ın eserlerini eklemiş olursak, kütüphanelerimiz daha da zenginleşecektir.
Yaptığım sıralamalara daha bir çok isim dahil edilebilir. Ben sadece ulaşabildiğim ve okuduğum eser sahiplerinden bahsetmekteyim.
Geçenlerde Bursa’da umut dolu, gurur verici bir toplantımız oldu. Bazı yazar ve şairlerimizi bir sohbette buluşturduk ve edebiyatımız, edebiyatçılarımız konu edildi.
Benimsenen ortak kanıya göre, ileri ki dönemlerde ortak bir sanat kuruluşu altında, edebiyatçı ve okur arasındaki kopukluk bertaraf edilerek, bütünleşme yolları aranacak ve bulunacak.
Belki de bu bütünleşmenin sayesinde edebiyat dergilerimiz ve gazetelerimiz yayımlanmaya başlar. Neden yeniden yıllık edebiyat seçkilerimizi çıkarmaya başlamayalım ki?
Bursa’daki toplantıya katılanlar arasında kimler vardı? İstanbul’dan gelen meşhur yazarlarımız Ahmet Türkay ve Nihat Altınok göze çarptı. Düzce Üniversitesi öğretim üyesi ve Bulgaristan’daki Türk Çocuk Edebiyatı’nın gelişimini araştıran Atıf Agün’ün katılımı bir sürpriz oldu, kendisi edebiyatımızla ilgili bir çok doyurucu bilgi sundu. Ayrıca Uludağ Üniversitesi’nden sosyolog yazar Vidane Özkan’ın görüşleri de dikkat çekti.
Uzun süren ve sıcak bir ortamda gerçekleşen bu sohbete aktif bir şekilde katılanlar arasında Ahmet Emin Atasoy, Yusuf Ahmet Taşkın, Hafize Gün, Mehmet Çavuşoğlu, Adnan Aladağ, Süleyman Özgür, Nazım Tamsöz ve Tuncay Özkan gibi isimler de vardı.
Mümin TOPÇU
вторник, 22 март 2016 г.
Абонамент за:
Коментари за публикацията (Atom)
0 коментара:
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.