четвъртък, 16 януари 2014 г.

ŞAİR RECEP KÜPÇÜ’YE DAİR İKİ ANI

Varna’nın Pınarlı köyünde doğup yetişen sazcı arkadaşım ve dostum Tuncer Hatipoğlu’nun gençlik yıllarında şair Recep Küpçü ile tanışıp sohbet etme imkânı olmuş. Küpçü’nün evinde misafir olarak bulunmuş ve onun dostlarıyla gerçekleştirdiği sohbetlerine katılmış. Daha o zamanlar Küpçü’nün Bulgar arkadaşlarından şair Nedyalko Yordanov ile Dimitar Velinov’u da “Malina” pastanesinin yakınındaki “Kuba” kafesinde yapılan sohbetlerde tanımış. Recep Küpçü’yü en sık ziyaret edenin de D. Velinov olduğunu söylüyor. Tabii ki, Küpçü’nün Türk kökenli arkadaşları da az değildir. Recep’in, taşkın mizacı ve duygularını frenleyememesi yüzünden bazen polis tarafından zorla karakola götürüldüğü oluyormuş. Bu zor durumlardan onu kurtaran genellikle şair dostu Nedyalko Yordanov oluyormuş, zira komünistlerin gözünde saygın bir yazar olması nedeniyle polise söz geçirebiliyormuş. Anlaşılan o ki, Burgaz şehrindeki Bulgar yazarlar topluluğu, Recep Küpçü’nün iyi bir şair olarak yetişmesine katkı sağlarken, ayrıca onu polis takibatından da korumuştur. Tuncer Beyin fikrine göre Bulgar şairlerin himayesi olmasa, Recep, hapse düşmekten paçayı kurtaramayacakmış. Tuncer Hatipoğlu, Küpçü’nün zekî ve hazırcevap bir kişi olduğunu anlatıyor ve bu fikrini şu iki anekdotla pekiştiriyor: İKİNİZ DE ARNAVUT DEĞİL MİSİNİZ… Küpçü’nün evinde gerçekleşen ve Tuncer Beyin de katıldığı bir dost sohbetinde bizim Dobriçli şairimiz Sabahattin Bayram da bulunuyormuş. İçkili sohbet olduğu için kafalar da biraz tütsülü imiş. Bir ara Küpçü ve eşi Cemile yenge arasında bir atışma olmuş. Eşinin lâfına içerleyen Recep, onu susturmak için vuracak gibi elini kaldırmış. (Vuracağı yok ya bir şaka olsun istemiş.) Bu arada Sabahattin Bayram ondan atik davranarak acele ile elini yakalamış. Sakinleşen Recep Küpçü, hemen cevabı dostuna yapıştırmış: “İkiniz de Arnavut değil misiniz? Nasıl da birbirinizi arkalıyorsunuz!” BU HOROZ TÜRK’TÜR Şair Recep Küpçü, şairliğinin yanı sıra bir Türk milliyetçisi olarak da tanınmıştır. Ancak iki çocuğu evde kendi aralarında çoğunlukla Bulgarca konuşuyorlarmış. Bu durum Tuncer Hatipoğlu’nun dikkatini çeker ve şaire çocuklarının neden evde Bulgarca konuştuklarını sorar. Cevap olarak Küpçü kendisine şu olayı anlatır: Bir gün kesmek için pazardan bir horoz alıp eve getirdim. Çocuklar onu görünce sevindiler. Bulgarca olarak da bana sordular: “Bu horoz Bulgar mıdır, Türk müdür?” Ben de “Tabii ki, Türk’tür” dedim. Sonra ben horozu kesmeye giderken kendilerini yere atıp ağlaşmaya ve yalvarmaya başladılar: - Kesmeee! Mademki, horoz Türk neden kesiyorsun? Kesmeee! Bilmem herkes anladı mı ama Tuncer Bey, bu anekdottan çocuklara Türklük ruhunun verilmesinin Türkçe konuşmaktan daha önemli olduğu kanısına varmış. Elbette Türklük ruhu olan kişi daha sonra ana dilini de öğrenecektir. Bu da Recepçe verilmiş bir yanıttır aslında. “Kuba” kafesindeki sohbetlere zaman zaman Burgaz Başkonsolosluğunda memur olan Kemal Bey de geliyormuş. Ona göre Bulgarların bir Hristo Botev’i, Bulgaristan Türklerinin de bir Recep Küpçü’sü varmış
Kaleme alan: İsa Cebeci

3 коментара:

Анонимен каза...

EVET:Nasıl Bulgarların Hristo Botevi varsa Bulgaristan Türklerinin de Recep Küpçüsü varmış..Tuncer beye göre...Hepmize göre biz Bulgaristan Türklerine göre...

Анонимен каза...

Hristo Botev de bir Osmalı şairi değilmiydi bütün şiirlerini o zaman yazmadı mı. İvan Vazov bile Osmalı yazarı Bulgristanın Hristo Botevi var olabilir ama ne zaman yaşadı bu adam

Анонимен каза...

Hristo Botev'e Osmanlı şairi diyen arkadaşın da kafası iyi galiba.Beni güldürdü!

Публикуване на коментар

Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.