сряда, 1 януари 2014 г.

MUTLULUĞU HİSSEDEBİLMEK

Bu bilgisayar işi beni beş altı aydır meşkul etmeye başladı. Sağ olsun kardeşim, ofisine yıllar öncesi hava olsun diye bir tane, öyle kibarından değil de, basbayağı başka bir endamlıyı tedarik etmişti. Ara sıra onun ofisine uğradığımda büronun üzerinde görüyordum bunu, ama doğrusu ne halta yaradığını hiç düşünmemiştim. Günün birinde bu eski kompütürü bana armağan etti, kendisine yenisini almıştı. Hayır, sakın yanlış anlaşılmasın, beleşin o dayanılmaz cazibesine kapıldığımı düşünenler olabilir tabi, ama yanılıyorsunuz, huyum kurusun, küçüklüğümden beri ne zaman sofrada herkes karnını doyurmuş, fakat çanakta az tarhana çorbası kaldıysa, rahmetli ninem; "A benim gızanım, galanı sıyırıver de ziyan olmasın" derdi. Ben maşinayı o anın refleksiyle aldım, adeta ziyan olmasın mantığı ile. Türkiye'deki benim yaşıtlarım kendilerine altmışlı yılların kuşağı derler. Geçenlerde oralı gavatın birisiyle konuşma fırsatım oldu. Adamların alayı manyak, ama şimdi asıl konumuza geçelim. Belki yeni kuşağın temsilcilerine çok tuhaf gelecek, ama bizler bam başkaydık. Nedenini bilmiyorum, ama bizlerin mutlu ve neşeli bir gençlik yaşantısı oldu. İşin ilginç yanı, bizler çok küçük şeylerle mutlu oluyorduk, her zaman heyecanlıydık, yüzlerimizden hiç gülücükler eksik olmuyordu. Herhalde aslan ile eşeğin fıkrasını biliyorsunuzdur. Arslan hayvanlara toplanmalarını emretmiş, hepsi gelmiş, eşek hariç. Bizim gara eşekte en sonunda teşrif etmiş etmesine fakat avazı çıktığı kadar ulu orta anırmaya başlamış. Bunun sebebini sorduklarında ise; " Ben bu kalabalıkta eşekliği teşhir etmeyip, başka ne zaman göstereceğim ki!" demiş. Benim işim de biraz bu eşeğin işi gibi. Konumum, son zamanda yaşananlar değil. Zaten hepimizin canı geçim derdinde. Ben kelimelerin zerafetine değinmek istemiştim. Hiç daha fazla uzatmadan beynime takılan şu mısraları dikkatinize sunuyorum; "Lubvi, nadejdıy, tihoy slavıy. Nedolga nejil nas obman. İzçezli yunnnıye zabavıy. Kak son kak utrennıy tuman." A.S. Puşkin. Ve şimdi Türkçesi; "Dönülmez akşamın ufkundayım. Vakit çok geç. Bu son fasıl ey gönlüm. Nasıl geçersen geç." Fakat bu iki farklı dildeki yorumda iki farklı şair var. Birisi Puşkin'den, diğeri bizim Yahya Kemal Beyatlı'dan. İki ayrı milletin farklı dönemlerde yaşamış şairlerinin düşüncelerine bir bakınız. Aynı duygular farklı sözcüklerle dile getirilmiş. Aslında Puşkin de Türk kökenlidir. Sakın kusuruma bakmayın, niyetim yalnız bunu sizlerle paylaşmaktı. İnsan olmanın gurur ve şerefini günümüzün insanıyla paylaşmak. Ve mutluluğu hissedebilmek...
Cevdet Şahin

0 коментара:

Публикуване на коментар

Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.