Tarihin kalın katmanları içinde gizlenenlerin tümü derin bunalımlar esnasında birer ikişer su yüzünde şakıyor. Haftalık Bulgar basınını gözlerken itinayla seçtiğim birkaç gerçek sizi de şaşırtacak ve başınıza gelen birçok konu üzerinde bir daha düşünmeye sevk edecektir.
2013’ün 28 Eylül – 4 Ekim tarihli UİKENT (Hafta Sonu) gazetesinde yazan Ognyan Stefanov’un “Belene Rehenleri” başlıklı yorumu, hem yakın hem de uzak tarihimize çevrilmiş bir aynadır.
Bulgaristan’da 2013 Şubatında başlayan ve yeri yerinden oynatan enerji krizi açısından olmak üzere, geçmişimiz, günümüz ve geleceğimizin irdelendiği yorumda önce enerjisi bağımsızlığımız üstüne şu tümce dikkatimi çekiyor:
“Domates, biber, soğan ve sarımsağı dış ülkelerden aldığımız bir dönemde elektik enerjisi bağımsızlığımızdan söz etmek gülünç olur.”
Tuna şehri Kozloduy’da 2 adet atom elektik santrali olan ve aynı zamanda Avrupa Birliği’nin en fakir ülkesi sayılan Bulgaristan’ı modern bir terimle nasıl tanımlamalıyız?
Bulgaristan’ın güzelim verimli ovalarında kendine yetecek domatesini, biberini, soğanını ve sarımsağını üretemeyecek duruma gelen bir ülkede yeni bir atom elektrik santrali kuruculuğu konusunda toplum ikiye bölünmüş durumdadır. Son günlerde enerji sektörü temsilcilerine karşı çok sert önlemler alınmasıyla herkesin dili damağına yapıştı.
20 Eylül 2013 günü, Savcılık, İç İşleri Bakanlığı (MVR) ve Devlet Ulusal Güvenlik Ajansı (DANS) görevlileri Sofya, Pernik, Kozloduy ve Belene kentlerinde “Warli Parsıns Bulgaria” şirketinin ofislerini basıp arama yaptı;
“Risk İnginering” firması ofislerinin altını üstüne getirdi, tutuklular var;
29 Mart 2013 tarihinden sonra “Belene AES” inşaatına ilişkin Bulgar Ulusal Elektrik Şirketi tarafından herhangi bir ödeme yapılması kesin yasaklanmış olsa da, büyük ödemeler yapıldığı doğrulandı.
Bulgaristan’da enerji sektörü seçkinlerin adanmış alanıdır.
Elektrik işlerine bakan zenginler korosudur, ENERJİ KOROSU ŞEFİ ise, Bulgaristan Sosyalist Partisi Sofya şehir örgütü sekreteri, 2 hükümette enerji bakanlığı yapan Rumen Ovçarov’tur. Seçkin solistler arasında eski Cumhurbaşkanı Georgi Pırvanov ve geçen ay ofisi basılan Bogomil Mançev ön sıradadır. Bir gözüyle Moskova’ya bir gözüyle de hem Brüksel’e hem de Washington’a bakan ve “çatal baş” olduğunu gizleyen BSP Başkanı Sergey Stanişev arka plandadır.
Şubat ayında Bulgaristan toplumunda patlayan enerji volkanının altında ise, adı artık iri oligarşi kodamanları arasında geçen Georgi Pırvanov’un bağlı olduğu ve 1990’lardan beri ülkemize yerleşen “Frontier” ile “Risk Enginerg” şirketlerinin bulunduğunu açıklarsak. Yani her hangi bir sır vermiş sayılmayız, çünkü Bulgaristan zaten çok küçük bir yer olduğundan, büyük sırları saklamaya yerimiz bile yoktur.
Bu sorunun özündeki nedir?
“Belene Atom Elektik Santrali”nin ilk kazısını 1981’de yapıldığında (Bulgarlaştırma süreci henüz başlamamıştı) daha adlarımız değiştirilmemişti.
Yıl 2013’te kurulmuş, çalışan santral yok. İnşaat alanında bazı direk ve iskeleleri rüzgâr sallıyor. Öyle ama 32 yıldan beri devlet bütçesinden bu inşaata para akıyor.
Bu AES tasarımı, “totalitarizmden demokrasiye geçiş döneminde” en uzun süren ve hararetli tartıştığımız konu oldu. Bir başka değişle, “Belene AES” hepimizi rehin aldı.
Bu tartışmaların odağında ise, hep “RUSYADAN BAĞIMLILIĞIMIZ” bulundu.
“Belene” Atom Elektrik Santralini inşa etmesek Rusya’dan bağımsız mı olacağız, sorusu çok soruldu.
Avrupa Birliği ülkelerinin arasında Rus enerji kaynaklarına en çok bağımlı olan ülke (% 90) Bulgaristan’dır. Bu yıllardan beri böyle olduğundan millet alıştı.
1981’den beri Sofya hükümetlerinden hiç biri bu sorunu çözmeye çalışmadı; aynı zamanda devamlı finanse etti. Olmayan bir şeye para yatırmayan Bulgar hükümeti yok.
Bazı şirketlere ve uzmanlara ödenen paranın hesabı bile tutulmamıştır.
Bundan sonra ne kadar para ödeneceğini, Tuna ovasında sis kalkmadan söyleyebilme imkânı da yoktur.
Bu siyaseti esaslandırabilmek, bu konuda hükümetlerin yaptıklarını anlatabilmek için, Amerika Cumhurbaşkanlarından Ronald Reygan’ın şu sözlerini kullanıyorum:
“Bir hükümet bir bebek gibidir: Bir ucunda devasa bir iştah öte ucunda ise tamamen sorumsuz hareketler.”
Bizdeki enerji gerginliğinin ardında yabancı çıkarlar bulunuyor.
Rus basını geçen hafta “Belene AES” projesinin Amerikan çıkarlarından ötürü ertelendiğini yazdı. 2012’de Amerika Dış İşleri Bakanı görevindeyken Hilari Clintan’ın “Bulgaristan Rusya’dan enerji bağımsızlığını elde etmelidir” dediğini hatırlattı.
Sözde, Romanya, Polonya ve Sırbistan enerji konusunda Rusya’dan bağımsızlık elde etmiştir. Bulgaristan ise hala bocalıyormuş. Nedenlerini nerede aramalı.
ORİJİNAL BİR TEZ:
Moskova Devlet Üniversitesi’nin Muhafazakâr Kuramlar Merkezinde görevli bilinen stratejik analizci ve politik bilimci Vladislav Guleviç farklı bir açıdan kaleme aldığı “Bulgar Dili Dersleri” ve “Enerji Sanayinden Etnografiye Bulgaristan” başlıklı 2 temel araştırma yazısında aşağıdaki görüşlerle ortaya çıktı:
“Enerji alanında bağımsızlık elde etme radikal fikir ve eylemleriyle bilinen, Bulgar demokratlarının ideolojik anlayışıdır. (Demokratlar denince, Demokratik Güçler Birliği CDC ve Güçlü Bulgaristan Hareketi DCB anlaşılmalıdır.) Onlar, iki kutuplu dünyada, karşı kutup güç olarak Rusya’nın bir daha dev bir güce sahip bir devlet olamayacağı ihtimalini gerekçe göstererek, Bulgaristan’ın Batı uygarlığına taşıma heveslisidir.
Konuya devamla, bu yeni kuralı geliştiren Moskova Üniversitesinden bilim adamları, Bulgarların İslav ailesine mensup olduğunu inkâr ediyor ve Bulgarları Türk halkları grubuna dahil ediyor.”
Üstelik: “Pazar ekonomisinin ana araçlarıyla sıkıştırılan Bulgar ekonomisi, iktisat alanında düzensizlik depremi yaşarken, bir de Bulgarlar kimlik krizi geçiriyor. Bu yüzden olacak Bulgaristan’da Bulgarların Türk soyundan geldiği teorisi yandaş buluyor. Bu bilimsel temelde menşe esaslandırması daha önceleri de vardı ama bugün artık Bulgar halkının bir Türk halkı olduğu savunuluyor.
Bulgar halkı bir Türk boyu olarak resmen kabul edildiğinde,
Biz dünyanın 8. harikası değiliz de neyiz!
Enerji çıkarları Bulgaristan’ı daha nerelere savuracak bilinmez…
Bulgarlar yalnız ve sadece Rusya’dan kurtulmak için Slavlıktan vazgeçiyor. Aslında çok aşırı bir kuram olarak dikkati çekse de, günümüzde neleri göreceğimiz önceden bilinemez.
Şunu da önemle belirtmek zorundayız. AB istatistiklerinde Bulgaristan’da okuryazar olmayanların oranı % 50 olarak gösterilirken, bu ülkenin 2 atom elektrik santrali daha kurmaya talep olması, saçmalık değil de nedir!
Cahillik alanında Tobago, Trinidat, Tonga, Kırgızistan gibi ülkeleri geride bırakmışız. Azınlıklara kendi ana dillerinde ders görme hakkı tanınmazsa, bu Balkan ülkesinde kara cahillik çizmeyi aşacak. Çingenler ülke nüfusunun % 25’ını aşmış durumda, onları resmi dilde okul programlarına dâhil etme çabaları giderek daha büyük zorluklarla yüzleşiyor. Avrupa kıtasında eğitim öğretim alanında en geri kalmışsak,
Biz dünyanın 8. harikası değiliz de neyiz!
Sosyalizm yıllarında köylüleri köylerinden alıp kasabalara taşırken sosyal depremlerin bu derinliği düşünülmemiştir. Fabrikalarımızla övünmek birçoklarını tatmin ediyordu.
Geçişin daha ilk hamlesinde önce tarımımız, ardından da sanayimiz çöktü.
Şimdi fasulye, soğan, sarımsak, domates ve biberlerimizi dışardan alıyoruz. Havuç ve lahanalar Romanya’dan gelirken, dereotu ve maydanozu Makedonya’dan taşıyoruz. Yediğimiz elmalar Ohri Prilep bahçelerinden geliyor. Kışlık olarak kavanoza koyduğumuz kırmızı biber Türk malı. İhraç biberleri atom elektriği ile yükseliyoruz.
1982 yılında Bulgaristan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne ve Doğu Avrupa sosyalist ülkelerine yılın her günü ortalama 384 vagon tarım ürünü ihraç ediyordu. Bugün kendimizi bu feci duruma düşürebildikse, Biz dünyanın 8. harikası değiliz de neyiz!
Lütfen siz söyler misiniz?
Bir de, şu Bulgar Bilimler Akademisi Bulgarların Slav mı, yoksa Türk mü olduğunu kesin açıklasın da, kimin kim olduğunu nihayet öğrenelim. Bu da, kuşkusuz yeni bir harika olacak tabii. Kendin de bizden biri olduğuna göre, bizim başımıza bu belaları örmene ne gerek vardı, diye sormak istiyorum ama, hadi bu defa bu soruları benim adıma siz soruverin lütfen….
Rafet Ulutürk
вторник, 29 октомври 2013 г.
Абонамент за:
Коментари за публикацията (Atom)
0 коментара:
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.