Sofya Şehir Mahkemesi, OCAK 2013’ten beri tutuklu bulunan, artık ön sorgulaması biten ve mahkemeye sevk edilen Oktay Yenimehmedov davasına bakmaya devam etti. Oktay’ın suçu Ahmet Doğan’a HÖH 8. kurultayında kuru sıkı tabanca çıkarmak. Ölen yok yaralanan yok, şikâyet eden yok ama dava devam ediyor. Duruşma başkent ve bütün Bulgaristan kamuoyu tarafından yakından izleniyor. Yıllardan beri Ulusal Güvenlik Örgütü tarafından silahlı korunan ve nedeni açıklanmasa da, ikide bir ölüm tehdidi alan Ahmet Doğan’ın kafasına silah dayayan ilk kişi Yüksek Mimarlık Akademisi’nde öğrenci olan Oktay oldu.
Başkent Mahkemesi’nde bakılan bu davada dikkati çeken bir özel nokta var. Oktay’ı mahkemeye veren ve yargılayan Bulgar savcılığıdır.
A. Doğan Oktay’dan şikâyet etmemiş. Davacı olan savcılıktır.
Ahmet Doğan artık dördüncü duruşmaya da gelmedi. Kollarına kelepçe takıp getireceğiz dediler gene de aldırmıyor. O, anlaşılan duruşmalarında HÖH partisinin politik geçmişinin sorgulanacağından çekiniyor.
Bu nedenden dolayı olacak ki, duruşmalara şahit olarak çağrılsa bile, A. Doğan oturuma gelmiyor. Mahkeme Başkanına gönderdiği son dilekçede şahitlikten silinmesinde ısrar ediyor. Bu şahitlikten silinme de öyle bir çırpıda olacak bir iş değil tabii. Dilekçeye hastane raporlarından başka, bir de “Lozenets” hastanesinden verilmiş hekim tespitleri eklendi.
Ortaya şöyle bir soru çıktı: A. Doğan gerçekten hasta mı?
Onun sağlığından sorumlu olan Dr. Eva Stefanova’nın mahkeme başkanına gönderdiği özel bir mektubunda, Doğan’ın mahkeme başkanı tarafından duruşma salonunda sorgulanması sonucu, sağlık durumunun etkileyeceğini, yazıyor.
Başkan Ahmet Doğan’a ne soracak ki, sorsa sorsa Oktay ile eski bir husumetiniz, bir alıp veremediğiniz var mı, diye sorar. Bundan korkmak olacak iş mi!
Doğan’ın durumu bu kadar hassas ve kötüleşmiş ise, halktan gizlemeye ne gerek var! Yargıçlar, A. Doğan’ın şahit cetvelinden silmezden önce, sağlık durumunu kesin saptamak amacıyla adli psişik uzman incelemesi yapılmasında ısrar ediyor. Psişik analiz ve irdeleme delilik testlerinde yapılır, öyle bir şey var mı acaba?
Yoksa ilerlemiş derecede midir?
Bu ve buna benzer sorulara artık kesin yanıt verilse iyi olur. Halk bekliyor, çünkü 23 yıl ona inandı.
Daha önce HÖH fahri başkanı partinin 8. kurultayında kendisine kurusıkı tabanca çıkaran Oktay Yenimehmedov’a karşı davacı olmaktan neden vazgeçmiş olabilir ki, bu soru daha önce soruldu. Oktay’dan tazminat parası istemediği de resmen açıklandı.
Öyleyse bu genç herkesin önünde neden dövüldü. Ahmet hiç bir şey talep etmediğine göre, davayı neden durdurmuyorlar? Mahkeme Oktay’ı linç edercesine dövenler konusunu neden salona taşımıyor. Savcılık ne bekliyor?
Sizce, şu HÖH partisi lideri Ahmet Doğan ve milletvekilleri hakkında açılan davalar ve kesilen hapis cezaları ve sorgulama olayları biraz fazla olmadı mı!
Tabakov ve Sever’in cezaları yeni kesildi.
Mahkemeye düşen HÖH milletvekillerinin hiç biri halkımız, seçmenimiz, HÖH taban örgütleri tarafından gösterilmemiştir.
Bunların hepsi eski MULTİ GRUP kalıntılarıdır.
Bunlardan hiç biri hiç bir konuda namusluluğu, şerefli ve hoşgörülü olan insanımızı şerefle temsil edebilecek kişiler değildir. Bu kişiler Bulgaristan’da mafyalaşan sermayenin temsilcisi olan Multi Grub tarafından teklif edilmiş ve HÖH eliyle politikaya dâhil edilmiş kişilerdir. Bugün Sofya’da kendilerine merhaba diyecek kişi yoksa nedeni budur, kimse şaşırmasın. Görüldüğü üzere suyun bulandığı gibi politika da olanlar artık bitlenmeye başladılar.
Hele HÖH tepelerinde kirlilikten etraf görünmez oldu, çevrelere uçuşmaya başladılar.
HÖH biraz fazla bitlenmedi mi acaba!
Şu görünen bit yenikleri mahkeme salonlarına gide gele, yalan yanlış ifadeler vere vere, duruşmadan duruşmaya büyümüyor mu?
Çoğalan ve büyüyen bit deliklerini büzmek ve yamalamak isteyen GÖNÜLLÜ TANIKLAR da çıktı ortaya.
Ahmet Doğan’ın asla gitmediği ve girmek istemediği duruşmalara HÖH Genel Başkanı Lütfü Mestan ve milletvekillerinden Mustafa Karadayı ile Ramadan Atalay çağrılmadan el ele tutunup birlikte gidiyorlar.
Merkez basına göre, bu dava politik bir davadır, çünkü siyasi bir geçmişe sahip olan Ahmet Doğan’a saldırı politik nedenle yapılmıştır.
Sözde Türk Partisi HÖH de bir yolsuzluk şirketi değil, politik bir partiyse, fahri “lider ”in duruşmaya gitmemesinde, bir politik neden aramak gerekmez mi?
Bilirsiniz Ahmet kirli işleri başkalarına havale etmekte ustadır. Öyleyse bu duruşmanın perde arkası da mutlaka görülmelidir.
Kuru fişekli tabancayla saldırıyı Ahmet Doğan kendisi düzenletmiş olabilir mi?
Eğer öyleyse, bunu kendi politik liderlik ömrünü uzatmak için yapmıştır, o zaman fahri başkanlığı yani HÖH erkinin % 50’sini hak etti, diyelim.
L. Mestan celpname almadan, çağrılmadan biri duruşmaya neden gider?
Yeni liderin gocuntusu nedir?
A.Doğan geçen yıl görülen 1 250 000 Evro “honorar” davasının her duruşmasına koşa koşa giderken, bu duruşmalardan neden kaçıyor?
L. Mestan Parti Genel Başkanı mı, yoksa A. Doğan’ın avukatı mı! Anlayamadık.
Öte yandan, Genel Başkan tebligat almadı. Duruşmaya gönüllü ifade vermeye geldiğini açıkladı.
Gönülü gelen her kişi hemen ifade verebilir mi?
Bu nerede görülmüştür?
Duruşmada ilk söz alan ise, başka bir gönüllü tanık, HÖH Genel Sekreteri Mustafa Karadayı oldu. 19 Ocak günü Sofya Kültür Sarayı’nda toplanan Sekizinci Kurultay’da olup biten hakkında yaklaşık bir saat konuştu. Karadayı kurultayda söz alıp konuşmamıştı.
Amma içini duruşmada dökmüş görünen:
“Oktay elindeki tabanca ile Ahmet Doğan’ı tehdit etti.” dedikten sonra şöyle devam etmiş: “Doğan’ın, onu öldürmek isteyen, eli silahlı genci itmeye çalıştığını gördüm. Gencin üzerine atladım, onu yere yıktım ve Ulusal Güvenlik Örgütü korumaları geldiğinde, Doğan’ı aramaya koyuldum.” O an salon “Öldürdüler!” haykırışlarıyla inliyordu.
(Tabi Ahmet’i bir tokatla yere serdi demeyi de unutmuş veya görmemiş olabilir)
Hakimin, “Siz silah sesi işittiniz mi?” sorusuna Karadayı: “Tabanca önce mikrofona sıkıldı. Dünya işitti.” dedi. (Demek Oktay mikrofonu yok etmek sesini kısmak istemiş)
Daha sonra mahkeme salonuna gelen Sofya’nın eski savcısı Nikolay Kokonov, Hak ve Özgürlükler Partisi yöneticilerinden oluşan heyete şunları paylaştı:
Oktay’ı sorguladım. “Bana Doğan’ı öldürmek istediğini söylediğini.”
Karadayı’nın duruşmada verdiği duygulu bilgilerden sonra sanık Oktay Yenimehmedov kendisine bir soru yöneltti:
“Bay Doğan bir yurtsever midir?” Ve devam ederk, “eliyle de kendini göstererek, sizin yıllardan beri yapamadığınızı işbu genç gerçekleştirdi?
Siz çakallar gibi kuyruk sallayıp halktan çaldınız, birlikte paylaştınız.
Eğer A. Doğan hakikatten bir yurtseverse, o zaman suçlu olan benim.
Fakat, değilse, benim suçum yoktur.” sözlerini vurguladı.
Karadayı, Ahmet Doğan’ı yurtsever olarak tanıtmaya çalışırken, mahkeme başkanlığı, duruşma salonunun politik hesaplaşma yeri olmadığı gerekçesiyle duruşmaya ara verdi.
Daha sonra duruşmada HÖH partisinin şimdiki Genel Başkanı Lütfü Mestan söz istedi. Duruşma salonunda hazır bulunanların şiddetli tepkisiyle karşılanan Mestan, olayı “şok ve dehşet” olarak niteledi ve Oktay yere düşürüldükten sonra tekme tokat üzerine çullananların hareketlerini ayrıntılı aydınlatırken şöyle dedi:
“Oktay yere yıkılsa da, saldırgan kendini müdafaa etmeye devam ediyordu;
Karadayı onun elindeki tabancayı bir yana itse de, saldırganın elinde bıçak vardı.”
Oktay’ı etkisiz hale getirmeye çalışırken L. Mestan istemeyerek, şeref tribününde yeşil renkte ve üzerinde sis olan bir boş kovana bastığını anlattı. Bu arada Ahmet Doğan’ın bir bayan doktor tarafından muayene edildiğini ve doktor hanımın “Doğan’ın tansiyonunun beyin felci” derecesine yükselmiş, dediğini anımsadı.
Daha sonra söz isteyen sanık Oktay, Lütfü Mestan’a dönerek şunu sordu:
“Sizin saçma yorumlarınız sayesinde ben ilk günden beri hapisteyim. Bir politik strateji uzmanı olarak sözleriniz genç strateji uzmanlarının hepsini şaşırtmıştır. Bir gaz tabancasıyla politik cinayet işlenebilir mi?” ve şöyle devam etti:
“Hükümetiniz ülkemizin üzerine kara bir bulut gibi çöktü.
İstifanızı sunarsanız kara bulutlar kalkacak ve güneş ışıkları ülkemizi ısıtacaktır.”
Cevap hakkını kullanan Mestan: “Adli suç işlemiş bir kişiyle politik söyleşiye girmek istemiyorum.” dedikten sonra, duruşma salonunda kızışan tartışmaya nokta koydu.
Alman faşisti Göbels de 1934’te Leipzig duruşmasında sözde Berlin’de Alman parlamento binasını kundaklayan Georgi Dimitrov’un savunmasını keserek benzer sözler söylemişti.
L.Mestan bu tarihsel gerçeği de unutmasın. Bitli yorgan yakılır. Sirkeli saç kazınır. Mahkemeye düşenler soluğu hapiste alır. Yolsuzlukların kapısı savcılığa açılır.
Duruşma salonunda saçma sapan ifade veren de tarihe geçer, ama yalancı olarak…
Salondan çıkarken, HÖH başkanı, “A. Doğan yaşadıklarını paylaşmak istemiyor, fakat böyle bir saldırıdan sonra hiç kimse aynı kalamaz.” dedi.
Bir başkanın boş bir tabancadan bu denli korkacağı kimsenin aklından geçmezdi. Beni düşündüren bu tiyatro sahnesini kim yazdı acaba!
Mahkeme dışında “Ahmet Doğan’a yapılan saldırıyı azmettirenler ile ilgili tartışmada, HÖH Başkanı, “sanık ön sorguda azmettireni tanımadığı söylemiştir.” açıklamasında bulundu.
Kamuoyu, bu duruşmaya Ahmet Doğan’ın partisinden ayrılan ve yeni bir parti kuran ve 2012 Mayısında seçimlere katılan, fakat meclise giremeyen ve kabuğuna toplanmaya hız veren Kasim Dal’ında çağrılmasını bekliyordu. Oktay’ın K. Dalın Özgürlükler ve Onur Partisi üyesi olması ve Burgaz’da yaşadığı evde parti arşivi bulunması son aylarda gözleri K. Dal’a çevirdi. Aynı zamanda, K. Dal’ın son 20’i yılı kapsayan HÖH Merkez Yürütme Kurulu üyesi ve son dönemde Başkan yardımcısı sıfatıyla yürüttüğü çalışmaların hesabını vermekten ve özellikle de HÖH kasasından kaybolan paralar hakkında açıklamada bulunup ayrıntılı ifade vermeye yanaşmaması üzerinde yorumlar devam ediyor.
HÖH partisi içinde iç tüzük uygulanmıyor.
Belki de bütün bu, başı sonu olmayan ve sonunda mahkemeye düşen olayların kaynağı da orada bulunuyor. Öte yandan, HÖH kasasının son 20 yılda teftiş edilmediği gerçeği ortaya çıktı. HÖH kasası 20 yıldan beri “ver parayı al boş vaadi” ilkelinde çalışıyorsa, K. Dal’dan hesap sorulması da anlamsız oluyor. Hiç kimseden hesap sorumamışsa ve teftiş isteyenler partiden kovulmuşsa, Ahmet Doğan’ın mahkeme, duruşma, tabanca, hesap ver gibi sözleri içitince tansiyon yapması çok doğaldır.
Lütfi Mestan HÖH yönetimini teftiş tutanağı olmadan mı aldı yoksa öyleyse duruşmaya gelip Ahmet Doğan’ı savunması ve mahkeme salonuna politik ağırlık taşıması anlaşılmıştır. Kasayı denetlemek isteyen müfettişlerden her birinin HÖH’ten kovulduğu biliniyor.
Sebebi de artık anlaşılıyor.
Bir politik duruşma niteliği almaya başlayan ve HÖH ile ilgili bakış açısında ve yargı değerlerinde köklü değişikliklere neden olması beklenen bu duruşmada ve son gelişmelerde,
HÖH’lü olmanın anlamı nedir?
Demokratikleşen Bulgaristan’da hainler yurtsever olabilir mi? gibi sorunlar tartışıldıkça alevlenmeye başladı. Piyasaya çıkan son kitaplarda “Demokraside cezalandırılmayan yolsuzluk olamaz!” konusu eşildi.
Ahmet Doğan’ın farklı klinik ve doktorlardan art arda görüş ve uzman incelemesi raporlarıyla duruşma salonundan uzak kalması. Bu çabalarının ardında ise, duruşma salonunda, gazetecilerin ve izleyicilerin önünde bazı büyük yolsuzluklara ilişkin gerçeklerin ortaya çıkması korkusunun bulunduğu görüldü.
Ahmet Doğan kendisine soru sorulmasını istemiyor, herkesin gözünden uzak yaşıyor.
Bu soruların arasında en fazla tiksindirenlerden biri de, gizli servis şefliğine atanan ve sonra geri alınan HÖH milletvekillerinden Delyan Peevski hakkında yalın bir şekilde sorulan sorulardır. Sanık Oktay Yenimehmedov’un HÖH milletvekillerinin dışarıdan dayatılmasına. Ayrıca tüm seçmenlerimizin aldatılmasına, seçimlerde kara para aklanmasına, halkın devamlı aldatılmasına, sefaletin aşılması için hiçbir şey yapılmamasına karşı kesin tavır almaktadır.
Bu davaya yalnız basın çevrelerinde değil, bütün kamuoyunda büyük ilgi olduğu biliniyor.
Sözde Ahmet Doğan’ı öldürmeye teşebbüs olayı Bulgaristan Türk ve Müslümanlarının geçmişi ve geleceği açısından son derece iğrençtir.
Biz Türkler bu memleketin en barışçı insanlarıyız.
Kimseye el kaldırmaya niyetimiz yoktur. Kardeşlik ana çağrımızdır. Ne var ki, günümüzün Bulgar etnik politikası, Ahmet Doğan saçmalıklarına dayanmakta ve halkımızın çekilerinin sürmesinde temel rol oynamaktadır. Bu yanıltıcı politik çizginin mahkeme salonunda tartışılmasından korkan HÖH fahri başkanı, doktor doktor gezip rapor toplamakta, eğer başka bir yol bulamazsa sıçan deliğine girmeye hazırlanmaktadır.
Bir gün gelir her şeyin hesabı verilir.
Genel Başkan Lütfü Mestan, Mustafa Karadayı ve Ramadan Atalay’ın davet edilmeden duruşma salonuna gidip zorla şahitlik yapma hevesi de görüldüğü üzere hepsinin kursaklarında kalmıştır.
Zaten bu işi de HÖH öz kadrolarından, örs ve çekiş arasından gelmemiştir.
L. Mestan CDC partisinden, Karadayı ve Atalay ise Multi Grup kadrolarındandır.
Hem CDC hem de Multi Grup tarih olmuştur ve onların savunacakları bir gerçek de kalmamıştır. Bir deliği büzme çabaları boşunadır.
Fakat burada bir gerçek vardır o da Mahkeme yoluna alışmaları aslında isabetli olmuştur.
Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi
вторник, 29 октомври 2013 г.
Абонамент за:
Коментари за публикацията (Atom)
0 коментара:
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.