събота, 19 април 2014 г.

HEMŞOMUZ SİZİF, CEBEL ZALATASI VE SARAY GÜVENDELERİ

Mitolojik Sizif'in (Sisiphe) yaşadığı toprakları ekip biçiyoruz. Ellerimiz yine de bomboş! Tarih bilgilerimizi canlandırdığımızda Piren, Akropol, Galyon veya Mummius bizim Kırcaali'ye, Stanimaka'ya veya Hasköy'e fazla uzakta değiller. Sizif'in zamanına ve o dönemin felsefesine doğru, ünlü Balkanlı hemşehrimiz ve düşünür Cemi Meriç'in yorumlarıyla gidebiliriz. Bu yazımdaki amacım mitolojiye uzanarak günümüzdeki acınacak ve trajikokomik hallerimize değinmek. Bugün başımızda Sizif gibi bir aklıselim ihtiyarımız yok. Saray enkazlarından onun gibi aksakallı ihtiyarlar yerine, ağızları pis İskoçya rakısına kokan sarhoş züppe bozuntuları çıkıyor, bir elleri on sekizlik bacılarımızın belinde, diğer elleri ise cüzdanımızdan son beş küflü stotinkayı kapma derdinde.

Piren çeşmesine giden kör kadınlarımızın başında bakır kavanozlar yok, ama yeleklerinin iç ceplerinde, Holanda'da çöpçülük yapan oğullarının veya İsveç'te çamaşırcılık yapan kızlarının gönderdiği kredi kartlarının borçları ilikli. Sizif'in su çeşmesi önünde gördüğü çocuklar ise şu kahpe Avrupa kaltağının hemegonisi altında inleyen ve köleleşen kardeşlerimizin zır cahil kalmış yavruları...

Antik çağlardan biraz daha esintiler;
- " Prokonsül'ün bahçesi etrafındaki evlerin düz damlarında Korentli kadınlar çamaşır seriyorlar ve bunlardan birisi pırasa sapile çocuğunu kamçılıyordu. Akropola çıkan yolda tunç renkli, yan çıplak bir ihtiyar, salata yüklü eşeğini üvendire ile dürterek yürütüyor ve kırık dökük dişleri arasından, bir esir türküsü çağırıyordu; Ey eşekçik!
Ben nasıl çalışıyorsam sen de öyle çalış. Bunun sana faydası dokunacağına emin olabilirsin..."
Günümüzde Rodoplar'ın kayalıklarında veya Deliorman'nın bozkırlarında yüzlerce Türk köyü ve kasabası evsiz barksız kaldı. Metruk evlerimizin yıkılış çatırtı çığlıkları yürekleri parçalarken, evcil kedi ve köpeklerimiz bile yalnızlığında canavarlaştı ve yabanileşti... Artık temiz derelerimizde mis kokulu çamaşır yıkanmıyor, kadınlarımız çitlembik kokan bahçelerimizdeki upuzun ve ince urgan ipine, uzak gurbetten dönmüş, avuç içleri kabarcık yarasıyla bezeli erkeklerinin gömlek ve donlarını asmıyor.

Bence, bu askıda kalan işlevsiz upuzun urgan ipini değerlendirme zamanı çoktan geldi çattı.

Bu iplerle biz en iyisi bizleri bu çıkmaz sokağa iten itlerin kollarından kıskıvrak bir bağlayalım, hele başlarında duran başıbozukları ise, başka zaman da tekrarladığım gibi, şöyle ayaklarından sımsıkı bağlayıp budanmış meşe ağaçlarında güzelce bir sallandıralım. Belki o zaman akılları başına gelir ve en azından bir daha gözümüzün önünde bulunamazlar. Bu gereken ve acı ibretliği onlar tatmadığı müddetçe, bizlerin ne yüzü güler, ne de cebi dolar...

İsyan ve topyekun ayaklanmayı arzulamayan ise gitsin ve Peevski gibi baş düşmanlarımızdan birisi olanın poposunu öpmeye devam etsin!

Vaktinde, bundan yarım asır öncesi Cebel kasabasının uyanık hıyar yetiştiricileri vardı. Bunlar eşekleriyle, çuval dolusu "zalatayı",Ardino'da kurulan pazartesi,cuma pazarlarına satmaya getiriyorlardı ve böylece zengin oldular.

Helal olsun, uyanıktır Cebel halkı!
Bir de cesur;
- 89'un baharında Civkov gavurunun anasından emdiği sütü ağzından getirmediler mi?

 Yarım asır sonra o hıyar satan eşekçilerin yerini Bahri Baba lakaplı değişmez ve tek güneşin (sanki mubarek Mao kendisi) sadık elit nomenklatür kadro takımı aldı. Bunlar eşeğe binmiyor, yürüyen attan bile tepetaklak düşerler; hıyar da satmıyor, altlarında ceylan derili Mersedes'ler ve Ford'lar,cepleri tıka basa yeşil dolarlarla dolu. Bunlar kesinlikle mirasyedi filan değiller, çünkü hepsinin dedeleri ve babaları Sofya'nın veya Teşel barajının inşaatlarında birer yırtık gömlekli gariban ameleydi. Bunların çocukları olsa olsa, geceleri beş parasız yatıp ta, sabah miliyoner olarak uyanan şaklabanlardandır. Bizim memlekette çember sakallıların hakimiyeti yok, ama çemberler (obrıçlar yani) içinde inleyen insan yığınları mevcut.

Sihirli çemberlerin dışında kalanlar ise fokus-mokus şeklinde zenginleşen Çarli Çaplin'ler...

Artık memlekette o lezzetli Cebel zalatası yetişmiyor, ama gidişata bakılırsa bizleri hıyar yerine koyanlar mevcut... Bir de bunların Anadolu'da ballı mallı sözde göçmen derneği gece baykuşları var.

Dün"Oylar, Kalfin'e!"diye çığrıtkanlık edenler, bugün " Oylar, Peevski'ye!"nakaratında!

Akropola çıkan yolda tunç renkli, yarı çıplak bir ihtiyar, salata yüklü eşeğini üvendire ile dürterek yürütüyor ve kırık dökük dişleri arasından, bir esir türküsü çağrıyordu;

"Ey eşekçik!
Ben nasıl çalışıyorsam,sen de öyle çalış.Bunun sana nasıl faydası dokunacağına emin olabilirsin..."

Evet, esir olduğumuz doğru! Hatta, ufukta yakın zamanda kurtuluş güneşi ışıldamıyor...

Şu ceylan deri koltuklu lüks Mersedesler'e ve Fordlar'a biz binemeyiz. Hepimiz hidroloji mühendisi olabiliriz mi?
Bu kesinlikle mümkün değil! Zaten bu ne ecdadımıza,ne de şanımıza yakışır... Saray yavrularında güvende oynatabiliriz mi? Nah, oynatırsın sen! Aslında bu saray müziğinin raksına ve kıvraklığına bakılırsa, güvende oynatanlar da güvende sayılmaz mı? Bir erkeklik ve mertlik kudretleri kalmadığına göre...

Aslında biz zaten gece gündüz köle gibi hep çalışmaktayız, ama bunun bir karşılığını hiç göremiyoruz! Galiba yalnız zoraki seçilmişlerin ve seçtiklerimizin keyfiyetinin cemeresi bize kalıyor. Uzatmaya gerek yok, bize Cebel zalatası gerekmiyor, yolumuzu gösterecek adam gibi adam aranmakta! Neredesin bre Diojen? Wandante!!!

...Bu esnada Sizif, Kırcaali şehrinin her günkü canlılığının başladığını görerek düşünceye daldı. İlkin Rusçuk, o güzel beldemizin ahalisinin Putin'in askerleri tarafından katliâm edilişini, o güzel Bulgar ve Türk kızlarının hayvan pazarına çıkarılışını, Sofya ve diğer vilayetlerdeki sarayların ve mabedlerin yakılışını, surlarının yere serilişini ve bütün hazinelerinin isyancı halk tarafından gasp edildiğini düşündü, yavuz saray hırsızlarının o zamana kadar sürdüğü debdebeli ve neşeli hayatı göz önüne getirdi. Ve daha bir asır evvel, dedi!
E,bu kadar!

Mümin Topçu / dombira.eu

0 коментара:

Публикуване на коментар

Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.