събота, 25 юни 2016 г.

BULGARİSTAN'DA RAMAZAN

Bulgaristan’ın nüfusu, 2011 yılı sayımlarına göre, 7.3 milyon. Bu ülkedeki Türkler, nüfusun yüzde 9.4’ünü oluşturuyor. Diğer Müslümanlar da ilave edildiğinde, bu oran yüzde 10’u geçiyor.

Bulgaristan’daki Türkler daha ziyade, Filibe, Kırcaali, Razgrad, Şumnu, Eski Cuma, Silistre, Dobriç, Burgaz ve Ruşçuk’ta yaşıyorlar.

Başkent Sofya’da ise 70 binden fazla Müslüman ikamet ediyor. Sofya’daki Müslümanlar, Türklerin yanı sıra, Filistin, Ürdün, Suriye, Lübnan, İran, Irak, Afganistan, Pakistan ve Afrika’dan gelen mültecilerden oluşuyor.

Buna karşılık Sofya’daki Müslümanların ibadet edebilecekleri tek bir mabed bulunuyor: Kadı Seyfullah Efendi (Banyabaşı) Camii. Bir de Filistinli bir işadamı tarafından yaptırılan bir mescit var.

Kırcaali’de de benzer bir durum söz konusu. Sadece Merkez Camii ibadete açık.

Şumnu’nun simgesi olan Şerif Halil Paşa Camii, ibadete açık nadir Osmanlı camilerinden bir tanesi.

Varna’daki Aziziye Camii’ni de bu listeye ilave edebiliriz.

Gotze Delçev’de Karaca Paşa, Samokov’da Bayraklı, Köstendil’de Fatih Sultan Mehmet, Razgrad’da Makbul İbrahim Paşa, Eski Zağara’da Hamza Bey, İhtima’da Mihaloğul ve Karlovo’da Kurşun Camileri ise ibadete kapalı bulunuyor. Dupniçe’deki Ahmet Bey Camii de Güzel Sanatlar Müzesi yapılmış.

İslami eğitim konusunda da sorunlar var. Şumnu, Mestanlı ve Rusçuk’taki imam hatip liseleri dışında, Eğitim Bakanlığı nezdinde din eğitimi veren okul bulunmuyor. Sofya’daki Yüksek İslam Enstitüsü ise Bulgaristan Hükümeti’nden lisans alamıyor.

Bunların üzerine bir de ülkenin ağır ekonomik koşullarını ilave edin.

Bulgaristan’daki Müslümanlar, tüm bu engellemelere ve zorluklara rağmen, Ramazan ayını en güzel şekilde ihya etmeye çalışıyorlar.

Sofya’da mahya asmak ve iftar çadırı kurmak yasak. Sofya şehir yönetimi, Kadı Seyfullah Efendi (Banyabaşı) Camii duvarlarına duyuru ve ilan asılmasına bile müsaade etmiyor. Buna rağmen cami bahçesinde kurulan iftar çadırında, her gün yüzlerce Müslüman bir araya geliyor.

Sofya’nın kenar semtlerinde yaşayanlar ve mülteciler ise iftar etmek ve teravih namazı kılmak için Lülin semtindeki mescitte buluşuyorlar. Burada hem mütevazı bir sofrayı, hem de ortak kaderlerini paylaşıyorlar. Birlikte iftar etmenin verdiği huzur ve bereket, birlikte saf tutmanın sevabı ve moral gücü, hiçbir kelime ile izah edilemez. Sofya’da yaşayan Müslümanları bir araya getiren bu mescid, din dersleri ve Kur’an-ı Kerim kursu imkânı da sunuyor.

Buna benzer sofralar, Bulgaristan’ın birçok yerinde var. Filibe, Paşmaklı, Aydos, Kırcaali’de, Cebel, Mestanlı, Plovdiv, Varna, Çepinitsi ve Rudozem gibi birçok yerleşim yerinde iftar sofraları kuruluyor.

Bulgaristan’daki Müslümanlar, özellikle Ramazan ayında, camilere ve mescitlere koşuyor. Yoğunluk nedeniyle camilere sığmayanlar, evlerini ibadete açıyorlar. Birçok Müslüman’ın evi, sahur vaktine kadar dolup boşalıyor. Evlerde Kur’an-ı Kerim okunuyor, teravih kılınıyor ve tespih çekiliyor. Ayrıca, kurulan sofralarda, toplu iftar ve sahur da yapılıyor.

Evlerdeki iftar menüleri daha zengin: Köfte çorbası, kuru fasulye çorbası, tarhana, lahana aşı, yahni, bamyalı tavuk, tas kebabı, kapama ve kıymalı yaprak sarması.

Menüde, klasik böreklerin yanı sıra, Bulgaristan’a mahsus olan baniçka ve dızmana da yer alıyor. Tatlılar arasında ise baklava, revani ve yine bu ülkeye mahsus olan poniçka bulunuyor.

Bulgarca konuşan Pomakların yaşadığı ve Bulgaristan’ın tek hafız yetiştirme merkezine ev sahipliği yapan, Rodop dağlarındaki Maden şehrinde bulunan Merkez Camii’nde, Ramazan ayı boyunca, öğle namazları öncesinde mukabele okunuyor. Mukabele, hafız ve hafız adayları tarafından, ezbere okunuyor. Hatmeden kişinin ailesi, cemaate iftar yemeği veriyor.

Madan’daki iftar sofralarında Pomaklara ait geleneksel yemekler sunuluyor. Önce kahverengi fasulye çorbası, ardından ‘patatnik’ isimli patatesli pide sofraya getiriliyor. Bu pidenin pirinçli olanı ‘klin’ olarak isimlendiriliyor. Pidelerin yanında ayran da ikram ediliyor.

İftarın ardından, teravih namazı kılınıyor. Namaz sonrası cemaat dağılmıyor. İmam her akşam, teravih namazından sonra kısa bir vaaz veriyor.

Ramazanların önemli bir geleneği olan davulculuk, her ne kadar unutulmaya yüz tutsa da, Kırcaali’nin bazı köylerinde halen devam ettiriliyor. Davulcu, iftar ve sahurda mahalle mahalle geziyor.

Türkiye Diyaneti, Ramazan ayı boyunca, Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerdeki camilerde görev yapmak üzere vaizler ve Kur’an Kursu hocaları gönderiyor.

Elbette, on bir ayın sultanından nasipsiz olanlar da yok değil, az değil. Onlara da hidayet dilemekten başka yapacak bir şey yok.

Duamız şudur: Rabbim, ‘Türk’lüğümüzü kan değil, iman üzerine kılsın inşallah.

Ayhan DEMİR,
Y.Akit

0 коментара:

Публикуване на коментар

Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.