Sofya kaynaklı bir sürü abuk sabuk,
yalan dolan haberden sonra,
bir salvo da Kırcaali’den geldi.
Bunların çoğu Türkiye ile ilişkilendirilmek
istendi ama tuhaflık astarı dikiş tutmadı...
Bunca yıldır, hiç bir varlık göstermemiş iblisin
teki ve mevcut sistemin güvenilir uydusu,
hiç utanmadan ve pişmiş paça gibi sırıtarak
kürsüden zırvaladı;
” Bizim Türkiye devleti ile bir sorunumuz yok,
asıl kavgamız göçmen dernekleriyle!”
Belli ki, naftalin mesaisinde, bu sözünü ettiğim
şapşalın kulağına, perde arkasında gizlenen
suflörler bir şeyler fısıldamış.
Aynı suflörlerin ve bir tek şahsi menfaatleri
uğruna, tamamen bunlara itaat eden tanıdık
örgütlenmiş çete mensuplarının tek korkulu
rüyası göçmen camiası ve bunun arkasında
dimdik duran Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Artık, Türkiye, sahte timsah yaşlarına inanmıyor.
Uçak düştü, dost ve düşman belli oldu.
Yani, şapka düştü, kel göründü misali...
Kendi öz ülkesini karıştırmış ve darmadağın etmeyi
başarmış bu köhne ve kısır zihniyet,
şimdi de suyun ötesine salya sümük saldırıya kalkışmış.
Boyundan büyük ağırlığı kaldıramazsın, kardeş!
Günümüzün Bulgaristan göçmenleri,
Türkiye’de en güçlü sivil toplum kuruluşuna sahipler.
Aynı zamanda göçmenlerin çifte vatandaş olduğu da
asla göz ardı edilmeli, çünkü onlar Bulgaristan’ın
istikbali için de can atıyorlar.
Bu gücün arkasında milyonları aşan bir topluluk var.
Bu topluluk ve Anavatan sarmaş dolaş!
Bulgaristan ile de bir dert yok, yeter ki,
ülkeye gerçek demokrasi gelsin.
Biz bu vatan için gencecik evlatlarımızı şehit vermekteyiz!
İşte bu güçlü ve donanımlı topluluk
ile Türkiye Cumhuriyeti’nin arasındaki ilişkilere
çomak sokmak peşindeler, Kırcaali’nin satılmış
şaklabanı ve onun akıl hocaları.
Bunu başaramayacaklarını, kendileri çok iyi bilmekte,
ama ele tutuşturulan kuru sıkılar bir şekilde atılmalı...
Sonra ise, geçenlerde beleşine Brüksel brunch’una
götürdükleri yerel yandaş medyacılar sayfalarında
pohpohlayacak bu zavallı “kahramanları”.
Kırcaali’de bu göz boyama komedi tiyatroları
sergilenirken, göçmen camiası, artık Bulgaristan’da
ikamet eden kardeşleri için resmi bir kimlik tanımı,
özgürlük ve insancıl yaşama hakkında diretmekte.
Bulgaristan’daki Türklerin temsilcisi olmadıklarına
göre, kimlerden oluşuyor bu hergele takımı?
Bunları yarım asır boyunca komünistler,
son çeyrek asırda ise bunların uşakları devşirmedi mi?
Bizleri, dünyanın dört bir bucağına çil yavrusu
gibi dağıtınız, bunun karşılığı olarak banka hesaplarınıza
yatırılan yekun milyonları aştı...
Şimdi bütün olumsuzluklara karşın
hesap verme zamanı!
Göçmen camiası, geç de olsa,
kullanıldığını ve aldatıldığını anlamış durumda.
Bulgaristan’dakiler ise ne mal olduğunuzu
zaten çok iyi bilmekte...
Düne kadar, göçmenlerden oy ve sadakat dilenenler,
ne oldu da şimdi onlara ve hatta Anavatan’a karşı
zehir zemberek sözler sarf etme cüretinde
bulunuyorsunuz?
O zaman hodri meydan size!
Bugün nasıl Kornitsa bölgesi halkının önüne çıkmayı
cesaret edemiyorsunuz, yarın ki gün Deliorman
pehlivanlarının diyarında sokağa bile çıkamazsınız...
Nerde kaldı sizin o sözde demokratlığınız ve liberalliğiniz?
Pomaklar, arkanızdan koca koca taşlar atıyor ve “yuh” çekiyor!
Türkler, diş gıcırtatıyor ve sert yumruk sıkıyor!
Göçmenler ise yüzünüzü bile görmek istemiyor!
Mümin Topçu
вторник, 29 март 2016 г.
Абонамент за:
Коментари за публикацията (Atom)
0 коментара:
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.