Ne de uçakmış, yahu!
Türkmen Dağı'nda onu bir patlattık,
sesi ta Sofya'da yankılandı.
Bizim açımızdan hayırlısı oldu,
en azından Gavur Dağı'nda ki sarayın
sadece karton bir kule olduğunu
cümle alem görmüş oldu.
Neymiş efendim, nasıl olup ta, bizim
geleneksel bayram törenlerimize, örf ve adet
merasimlerimize, Anavatan'ın diplomatik temsilcileri,
konuk olarak baş köşeye buyur ediliyormuş?
Koca Yusuf törenlerinde Mehter Takımı da ne oluyormuş?
Balalaykalı bir çastuşka yetmiyor mu,
Deliorman'ın yağız ve kudretli pehlivanlarına...
Hala, Bulgaristan'daki Türk varlığını görmezden
gelen, köhne ve miladı tükenmiş zihniyete göre,
bayram yerimizde bundan sonra bize
İvanuşka'lar ve Nataşka'lar eşlik edeceklermiş...
Yani Türk diplomatlar "out", Ruslar ise "in"!
Bay Ganyü'nün bozuk tarafının her zamanki eski rüyası bu!
Bizim Türklerin, Anadolu insanıyla organik bir bağı var,
Bulgaristan'ı memleket olarak bilir ve çok sever,
hatta onun istikbali için üzerinde titrer,
fakat sofrasına gelen misafirine,
mutlaka Türk lokumu ve Türk kahvesi ikram eder...
Yani bizim Rus votkasıyla, İvanuşka veya Nataşa ile
işimiz yürümez.
Bayramda ve seyranda, kendi soframızda biz
öncülükle Türkiye Elçisini görmek isteriz.
Urusla da ticaret ve turizm yaparız, ne de olsa
Taksim'de ki heykelde, hala iki paşası yaşatılıyor.
Biliyorsunuz, bizim Arda boylarında son zamanlarda
sular biraz bulanık akıyor.
Bir türlü, dört aydır, yeni Kırcaali belediye meclis başkanı
seçilemedi, çünkü işin içinde yine ve eski DS elemanları var.
Amaçladıkları hedefleri çözmekte pek zor değil
bu uzun vadeli stratejik hamleler belirleyen çekistlerin...
Geçenlerde gördüm, bu şehrimize eski KGB uşaklarından
birisi daha yeni dadanmış.
Vaktin birinde, Bay Taşo'dan, KGB örgütü,
kendi bünyesinde yetiştirmek için ve gelecek vaat eden
dört Türk gencinin gönderilmesini emretmiş.
1989 yılından sonra bunların isimleri açıklandı.
İlk grupta 4 kişi boylamış Moskova'ya, ama hiç kuşkusuz
aynı yolu başkaları da tutmuştur.
Bunlar biliniyor! PKK kamplarında Rusça dersi veren
Bulgaristanlı Türkler de var listelerde.
Herhalde tahmin edebiliyorsunuzdur, daha sonra
bunların hangi partide militanlıklarına devam ettiğini...
Bunlar KGB okullarında yetiştirildikten sonra,
eski Doğu Berlin'de görevlendirilmişler.
Eski Batı Berlin'de bulunan Türk gastarbeiterlerle
"iş tutmakmış" bütün gayretleri.
Yani, gaspadin Putin ile aynı odalarda teneffüs etmişler!
Aynı bu Putin, nasıl olduysa, günün birinde, İzmir'deki
Aliağa rafinerilerinde de "işçi olarak" bulmuş kendini.
Ama resimde gördüğünüz gibi, Kuşcu başı Eşref'in adamları
da hiç boş durmazmış.
Acaba o dönemlerde, bir tek Putin mi
"turistik amaçlı" Anadolu turlarında bulunmuş?
Fazla uzatmayayım, memlekette bir Rusofillik sevdası
almış başını gidiyor işte.
Bizim eski KGB'ciler nedense Bulgaristan'daki Türklerin
kültür sahasını eline geçirmek peşindeler.
Yani Türkçe eğitim sistemimizi nasıl alt üst ettilerse,
kültür cephesinde de fazla bir özgürlüğe sevinmemize
izin yok...
Sanki, biz de çok takıyoruz bunlara!
İşin komik tarafı, Moskova'dan gelen heveskar takımı,
nedense öz geçmişini gizleyerek yeniden
palazlanmayı hayal ediyor...
Hatta başa oynuyor! İllaki birisinin ajanı olacak
bizim tepemizdeki! Ama yeter gari!
İflah olmaya niyeti olmayan bu eski tanıdık takım
curcunasına bir tek şunu hatırlatmakta yarar var;
Bu saatten sonra, soframızdaki Türk kahvesini,
Rus votkasıyla değişmeyiz.
İçimizdeki Berlin duvarlarını daha yeni yıkmaya bocalarken,
eski ajanların yapısına da paydos artık demekteyiz...
Kırcaali'de, meclis başkanı mı kim oldu?
Dedim ya, illaki başımızda,
Filibe tepesindeki askerin yalakası olamalı...
Not; Fotograf, Putin'in İzmir, Aliağa'da "iş tuttuğu" zamandan.
Mümin TOPÇU
петък, 26 февруари 2016 г.
Абонамент за:
Коментари за публикацията (Atom)
0 коментара:
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.