Rusçuk’ta düzenlenen Kültür Çalıştayı’ndan sonra, çeşitli ortamlarda Bulgaristan Türk Kültürü üzerine tartışmalar alevlendi.
Bazıları, ülkemizde yaşayanların durumu için hakiki endişe, sevgi ve anlayış sergiledi.Başkaları ise bütün kabahati ve sorumluluğu sivil toplum kuruluşlarına ve aydın kesime yüklerken, diğer birtakım ise öncelikle siyasetçilerimizi sorumlu tutmakta.
Herkesin görüşü ve anlayışı farklı olabiliyor. Bu çalıştaya katılmadan öncesi, ben de hemen hemen aynı duyguları paylaşıyordum.
Rusçuk’ta, Macar asıllı Romanya AB milletvekili Şagor Çaba’yı tanıyıp ve sunumunu dinledikten sonra, biraz da olsa düşüncelerim farklı yaylara oturdu.
Komşumuz Romanya’da, Macar azınlığının bütün etnik hakları korunmakta, acaba bizimkiler neden kısıtlı sorusu aklıma takılı kaldı. Üstelik her iki devlet AB’ye üye!
Ve işte kendimce bulduğum cevaplar:
- Romanyalı Macarlar için, Macaristan, Anavatanları sayılmakta ve kendileri hiç bir zaman yetim hale düşürülmemiş. İlkin onları çifte vatandaş saymışlar. İkicisi de, Romanya’nın AB ve NATO üyeliğini, soydaşlarının bütün haklarını iade edilinceye kadar askıda tutmuşlar. Macaristan’daki bazı sivil toplum kuruluşları, Romanya’daki soydaşlarına kültür ve eğitim hizmeti götürmeyi de unutmamışlar...
Şimdi bunları bizim durumumuzla mukayese edersek, acaba ne gibi sonuçlara ulaşacağız?
Fakir bir devlet olan Bulgaristan, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan bütün Bulgaristan göçmenlerine (kovulmuş veya kovulmamış) çifte vatandaşlık hakkı tanıdı. Zengin ve güçlü Türkiye Cumhuriyeti ise bu hususta sadece dolaylı şekilde söz verdi. Bence, Bulgaristan’da kalan Türkler de Türkiye kimliğine kavuşmalı!
Bizlere, Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları ne gibi yardım ettiler? (Misafirperliklerini bu hesaba dahil etmemiş olursak!)
Türkiye, vaktinde Bulgaristan’ın NATO üyeliğini pat diye kabul etti. Hem de şartsız şurtsuz! Şimdi Türkiye’nin AB üyeliğine Bulgaristanlı milliyetçiler bir takım şartlar koymaya kalkışmakta. Bu konuda, her zaman ve hiç tereddütsüz, HÖH partisi Türkiye’nin üyeliğini desteklemekte.
Benim naçizane fikrime göre, ülkemizdeki sivil toplum kuruluşları çok zor şartlar altında çalışıyorlar ve yine de bazen sesini duyurabiliyorlar. Hepsi kendi çapında ve gücüne göre çabalamakta.
Ben bunun gerçek bir şahidiyim, çünkü bir çok kültürel etkinliğe bizzat davet ediliyor ve katılmaktayım. Kültür sahasında efor harcayanları,büyük azim ve fedakarlıklarından dolayı tebrik ediyor ve onlara minnettarlığımı iletiyorum.
Herkes benim gibi düşünmeyebilir. Aksini savunanlar da olabilir ama tartışmalarımızı hoşgörü ortamında yapalım ve hep beraber ortak kültürel gelişim hedeflerimizi belirleyelim.
Habil KURT
Silistre
Dombıra’nın notu;
1989 ve daha sonraki yılların göçmenleri, Türkiye nüfusuna alındığı anda çifte vatandaş sayıldılar, çünkü ülkemizdeki totaliter sistem, 11 Mayıs 1989 yılında herkese çifte vatandaşlık hakkı tanıdı ve sonra da Türkleri zoraki bir şekilde göçe zorladı.
Bu konu hakkında toplum arasında hala yanlış bir anlaşılma olgusu mevcut. Göçmenlerin, Bulgaristan’a gidip, çifte vatandaş olmaları gibi ortada zaruri bir durumu yok, çünkü bunlar zaten iki devletin resmi vatandaşı. Hatta, 1950-51 yıllarında göç edenlerin bir kısmı hiç bir zaman Bulgaristan vatandaşlığını kaybetmemiş durumda. Nedense hiç bir zaman bu gerçek kamuoyu önünde açıklığa kavuşturulmamış?
Aramızda dolaşan bazı insan simsarları ve dolandırıcı kılıklılar, bu gerçeği halkımızdan gizleyerek, kanunsuz ve hileli bir şekilde, kendilerine büyük kazançlar sağlamakta. Bulgaristan vatandaşlığı için yeni müracaat eden bir göçmenin bütün masrafları 600 leva civarındayken, bahsettiğimiz dolandırıcılar 1500 -200o avro gibi büyük rakamlar talep etmekte. Halbuki, bazı 1950-51 yılı göçmenlerinin yalnız bir dilekçeleri karşılığında ve hiç bir ücret ödemeden eski Bulgaristan vatandaşlıkları
resmen iade edilmekte.
Bahsettiğimiz konuda, aracılık yapan bütün tüzel kişiler ve şirketler yasa dışı yollara başvurarak, insanlarımızın saflığından ve bilgisizliğinden yararlanarak, kendilerine resmen büyük kazık atmakta.
Bu tür durumlar acilen göçmen dernekleri tarafından halkımıza duyurulmalı, suçlular ise kamuoyu önünde deşifre edilmeli ve yargıya teslim edilmeli.
четвъртък, 10 декември 2015 г.
Абонамент за:
Коментари за публикацията (Atom)
0 коментара:
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.