Türk vatandaşıdır kendisi ama nedense her zaman Yunanistan yanlısıdır. Çoğu zaman, tutarsız davranış ve söylemleriyle sevgi yerine, nefret kazanmakta.
Sofya’ya iner inmez, hemen birilerine yaranmak için, Bulgaristan tarihini “bilmediğini” ispatladı.
Güya Bulgarlar Osmanlı döneminde yalnız bir şans eseri kendilerini ve dinlerini muhafaza edebilmişler.
Sanki ecdadımız Osmanlının sayesinde Bulgaristan en büyük manastır ve kiliselerine kavuşmamış. Günümüze kadar bile, Rilski Manastir ve başka hristiyan mabetlerin baş köşesinde Sultan fermanları asılı durmakta...
O zaman neden Bartholomeos Bulgaristan tarihini değiştirmek arzusunda? Aynı zamanda, ekmeğini yediği ülkeyi zan altında bırakarak, Bulgar komşularımıza da nifak tohumları aşılamak değil mi çabası?
Asıl dananın kuyruğu, Mısır çarşısından getirip ikram ettiği bu “rahat lokumun” yenmesinden sonra koptu.
İki kilise arasında asırlarca süren kavgaların sonra ermesini arzulayan Bulgar yetkililer, kalktılar ve konuğuna memleketin en yüksek devlet nişanını takdim ettiler.
Etmesine ettiler ama sonrasında bin pişman oldular, çünkü Bartholomeos, misafir olduğunu unutarak ve diplomasi kurallarını alt üst ederek, İkinci Dünya Savaşı esnasında, Bulgaristan Ordusu’nun şimdiki Yunanistan topraklarındaki Bulgar kiliselerinden muhafaza etmek için getirdikleri maddi değerlerin iadesini istedi.
Bir de,iyice haddini aşarak, Bulgaristan’daki bazı anıt ve heykellerin kaldırılmasını talep etti.
Böylece, Patriğin seferi büyük bir hüsranla noktalandı. Boyko bile onunla olan randevusunu iptal etti. Sırada Cumhurbaşkanını sorgulamak ve kınamak var.
Dostane havada bir ziyaret beklenirken, Patrik efendinin gayretleri başkent Sofya’yı karıştırmaya yetti.
Zaten, amacı bu olduğu ispatlanmış oldu.
Herif, Türkü ve Bulgarıyla bir türlü barışamıyor işte...
Mümin TOPÇU
0 коментара:
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.