Silah arkadaşlarımın, sınıf arkadaşlarımın çoğu malum cezaevlerindedir. Darbeye teşebbüs, silahlı terör örgütü kurmak suç kamufleleri, giydirilerek, aklımızın, mantığımızın, yüreğimizin kabul etmediği şekilde tutuklandılar. Dizi film, sinema filmi çekerken yapımcıların ve senaristlerin figüranlara ‘’ Sen kötü adamsın kardeşim! İşin bu!’’ dediği gibi oldu her şey! Yapımcılar, senaristler kim, kimler? Düşünen insanlar, gözleri gören, kulakları duyan ve ara sıra etrafı ile, dünya ile ilgilenen insanlar bunu mutlaka bilirler! Bazen gözleri ,kulakları olmasa da bizden daha iyi gören, bizden daha iyi duyan insanlarda bunu bilirler! Rütbe ve kıdemce benden büyük olanlara eski komutanlarım demiyorum, çünkü, emekli olduktan sonra Mustafa Kemal Atatürk’ten gayrı komutan tanımayacağıma kendime söz verdim. Bazılarını sevmesem de neticede benim silah arkadaşımdırlar. Şu veya bu siyasi partinin ‘’ Beraber yürüdük biz bu yollarda!’’ şarkılarını söyleyip, kol kola girip, elleri havaya kaldırıp halkın önünde gösteriş yapıldığı şekliyle anlatılan dava arkadaşlığından çok derin, çok anlamlı, çok ciddi bir arkadaşlıktır, silah arkadaşlığı. Silah arkadaşlığı demek ölüm arkadaşlığı demektir. Birlikte ölmek üzere yola çıkılmış arkadaşlardır. İki mermin kaldıysa cephede, birisini Ona vereceğin bir arkadaşlıktır. Ölürken son nefesinde oğlun, karın, annen, baban, kardeşlerin için söylediğin son sözlerini, ailenin bireylerine iletmeleri için Onlara fısıldadığın arkadaşlıktır. Gerektiğinde Onu yaşatmak için, kendini mermilerin önüne attığın bir arkadaşlıktır.
Darbeyi sadece askerler yaparlar ve silahlı olup olmayacağı darbeye karşı konulup konulmayacağına bağlıdır. İhtilali ise tüm halk, top yekun millet yapar ve silah mutlaka kullanılır, kan mutlaka dökülür. Çünkü ihtilal safhasına gelmiş bir toplumda, azınlık da olsa, iktidar safında olanlar da mevcuttur ve bu kimseler ya iktidar tarafındaki polisle, askerle bir olup ihtilal yapanlara direnirler veya ihtilal yapanların tarafında görünüp iktidara ajanlık ,casusluk yaparlar.
Darbeye de, ihtilale de teşebbüs edilmez, provası da yapılmaz. Sadece yapılır. Su dolu barajın kapaklarını açmak gibi bir şeydir. Suyun nerelere gideceği, nereleri ıslatacağı belli olmaz. Veya rüzgarlı bir havada ormandaki bir ağacın tutuşturulması gibidir. Ormanın ne kadar zamanda, ne kadarının yanacağı yada tamamının küle döneceği belli olmaz.
Hırsızlık yapmak için, bankayı soymak için arkadaşınla plan yapmışsın ama sonra herhangi bir nedenle vazgeçmişsin. Bu hiçbir şeydir. Hatta cebinde silahla bankaya girmişsin ve veznedarın gözlerine bakınca bu niyetinden vazgeçmişsin ve bankadan çıkıp geri dönmüşsün. Bu da hiçbir şeydir. Bankayı soymak için silahını çıkartmışsın ve bu bir soygundur demişsin ama banka memuru güvenlik alarmına basmış ve beş kuruş çalamadan yakalanmışsın ,eh artık bu başarısız da olsa bir soygundur. Birisini öldürmek için silah satın almışsın ama sonra vazgeçip o silahı denize atmışsın, bu hiçbir şeydir. Ama silahı adama doğrultup ‘’Seni geberteceğim!’’ dediğinde artık o tetiği çeksen de, çekmesen de cinayete teşebbüs vardır, tanıklar vardır, mağdur vardır, tehdit vardır, suç aleti vardır. Eyleme niyet, eyleme teşebbüs ve başarısız ya da başarılı eylemi iyi ölçmek, isabetli biçmek, düzgün tartmak gerekir. Bugünkü hukuk sistemine, bugünkü savcıların, yargıçların, avukatların eğitim, bilgi, duygu, fikir, muhakeme, analiz seviyelerine ben güvenmiyorum, inanmıyorum. Polise inanmıyorum ve maalesef artık askere de inanmıyorum, din adamlarına da inanmıyorum. Kanımı taşıyan, genlerimi taşıyan, geçmişimi ve geleceğimi paylaşmakta olan, hayatımı paylaştığım ailemden başka güveneceğim kimse kalmadı bu yalan alemde. Kuran’da bile bir çok ayette yazıyor. Kötü bir işe niyet ettin ama bu işi eyleme ,fiile dökmedin, günahın yok. İyi bir işe niyetlendin ama bu işi eyleme, fiile dökmeye gücün yetmedi, sevap kazandın! İncil’de, Tevrat’ta, ve bir çok dinde niyetin kötü olması ama harekete dönüştürülmemesi günah, kötülük teşkil etmiyor ama iyi niyetler harekete dönüştürülmese bile iyilik, güzellik olarak belirtiliyor. Kaldı ki sen kimsenin düşüncelerinin, duygularının, niyetlerinin iyi mi, kötü mü olduğunu anlayamazsın, sen beyin okuyucu, ruh görücü, yürek dokunucu değilsin, öyle maharetlerin yok! Belgeymiş, gizli tanıkmış, pöh! İşte bel altı vuruşu dediğimiz iğrenç tekniklerle bunların alası yapılıyor. Hatta adamı bel altı vuruşları öyle bir hale getirirsiniz ki adam hayatında Londra’ya gitmemiştir ve ‘’ Londra’ya gizlice gittim ve onu ben öldürüp gizlice geri döndüm!’’ bile diyebilir.’’ Dünyada ne kadar cinayet varsa, hepsini ben işledim!’’ dedirtebilirsiniz bir adama veya kadına, bel altı vuruşları çok can yakar çünkü!
Darbeye teşebbüs etmek, ihtilale teşebbüs etmek lafları boş laflardır. Teşebbüs edilmez. Yapılır. Başarı ile de sonuçlanabilir, başarısızlık ile de sonuçlanabilir. Başarı ile sonuçlanırsa, kime karşı darbe yapıldıysa onların kelleleri alınır, kanları dökülür, yaşayan kalırsa zindanlara atılır ve tiyatro mahkemelerde idamlarına veya ağır müebbetlerine karar verilir. Başarısızlık ile sonuçlanırsa, darbeye veya ihtilale öncülük edenlerin kafaları kopartılır, yaşayanlar da mahkemelere demir tel kafeslerin içinde getirilir ve mahkemelerde vatan hainliği suçu ile ölüme veya ağır müebbet hapsine mahkum edilir. Aileleri ülke dışına sürgün edilir. Darbeye veya ihtilale karışanlar fişlenir ve bir iki yıl içinde onların hesapları da uluslararası kamuoyuna fark ettirilmeden görülür ve onlar işten atılır, onlar daima gözlem altındadırlar, onlar gruplar halinde yakalanırlar ve uydurma suçlarla hapislere atılırlar. Bir daha da çıkamazlar.
k.vedat@windowslive.com
www.vedatkusakli.com
вторник, 10 декември 2013 г.
Абонамент за:
Коментари за публикацията (Atom)
1 коментара:
hak kazanacaktır
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.