Bazen eski binalarla kıyaslarım kaderimizin alın çizgisini.
Onlar da insanlar gibi çehresini, imajını, mesajını
ve düşüncesini değiştirebiliyor.
Bizim Ardino'da Osmanlı döneminden kalma ihtişamlı
bir kaymakamlık binası bulunmakta.
Vaktinde, burası müzeye çevrilip, salonlarında
güya bizim "Türk olmadığımız sergilenecekti"...
Osmanlı, ayrım gözetlemeden, burasını halka hizmet için
sunarken, ne oldukları belli olmayan kızıl zorbalar ise
bu mirasa konup, etnistemizi pasifize ederek,
yok etme amaçları doğrultusunda kullanacaktı.
Ama kızıl zorba kötü avlandı ve alelacele kolu kanadı kırılıp,
tarih çöplüğüne atıldı.
89'un yarım yamalak özgürlük bahar ışıltısından sonra,
bu bina gerçekten küçük
bir kasaba müzesine dönüştürüldü.
Geçenlerde ise aynı müzede bayağı ilginç ve düşündürücü
bir etkinlik
düzenlendi.
Eski sistemin en önde gelen ateistlerinden,
"Ateistiçeska tribuna" dergisinin vazgeçilmez
yazarı İsmail
Cambaz'ın kişiliği ve yeni dönemde çıkardığı yeni kitapları
tanıtıldı.
Ateist olarak bildiğimiz İsmail Cambaz, 89'dan sonra ilkin
hacca gitti,
daha sonra Başmüftülükte çeşitli görevlerde bulundu,
ardı ardına çok değerli araştırma ve anı kitapları kaleme
aldı...
Bu emeği ve hizmeti karşılığı, kendisine bir tek saygı
duyabiliriz.
Sözü geçen etkinlikte, Sofya'dan gelen konuğu tanıtan şahsın
biyografisi de bir hayli ilginç.
Selahattin Karabaş, Ardino'nun yetiştirdiği
mümtaz entelektüellerden birisi. Bir dönem komünist partinin
yerel tepe yöneticisiydi, günümüzde ise
eğitim ve kültür alanında boy göstermekte.
Bu yazıdaki amacım kimseyi yargılamak değil.
Sadece zikrettiğim olaylar, isimler ve örneklemeler,
insanı ister istemez çeşitli düşüncelere ve kıyaslamalara sevk
etmekte.
Eğer 89'yılı hiç gelmemiş olsaydı, belki , geçen ki gün o
müzede,
İsmail Cambaz yine dinsizlikten ve imansızlıktan
bahsedebilirdi.
Selahattin Karabaş ise hayali "reel sosializmden komünizme
geçişlere" vurgu yapabilirdi. Ben de bunları gazetemde
yazabilirdim...
Totalitarizmin olanaklarıyla beslenen komünist ideoloji,
en temiz dini duygular içinde yetiştirilen bir din okulu
mezununu,
ateşli bir ateist propagandacısına dönüştürebiliyordu.
Kim bilir, belki de İsmail Hoca, gizliden, dört duvar arasında
o baskıcı dönemde bile ibadetlerini yerine getirebiliyordu,
çünkü o dönemde bir
çok insanımız iki yüzlü olmak mecburiyetindeydi.
Benim Ali eniştem var. Çok çalışkan ve iyi yürekli bir dağ
insanı.
Küçük yaştan beri namazını hiç aksatmaz, o da komünizme
inanmıştı,
parti üyesiydi, ama dindarlığını gizliyordu.
İçimizdeki nehirler çoktan özgürce açık denizlere ulaştı...
Gönül ister ki, bu kitap tanıtımı, Kırcaali'deki
Medrese binamızda gerçekleşsin.
O eser bizim öz
ecdadımızın mirası,
yani bizim yerimiz orası.
Türkün tertemiz alın
teriyle,
büyük iman gücü ve sevgisiyle inşa edildi bu ilim yuvası.
Şimdi ise çatısına, kerkenezlerin,
zehirli yılanlar bıraktığı karanlık bir yere dönüştürülmüş...
Türk ve İslam ruhunu
yetiştirme yuvası,
nasıl da sinsi bir şekilde aynı ruhu yok etme
ve inkar kapısına dönüştürülüvermiş.
Neden oradan yapılmasın ki bu etkinlik?
Sonuçta, Ardino ve Kırcaali'deki iki müzede yurdumuz
Bulgaristan'ın.
İzin mi çıkmaz dersiniz, yoksa bizler hala kendimizi ezik
ve ikinci sınıf vatandaş olarak mı hissediyoruz?
Eğer müze olacaksa, orada bir tek gurur duyduğumuz
Türklüğümüze
ve güzel İslam dinimize vurgu yapılmalı.
Ardino'daki müzeyi amelleri doğrultusunda yetiştiremeyen
sahtekarlar,
bugüne dek
Kırcaali'deki Medrese binamızda,
uyduruk delillerle bizlere karşı düşmanlık ve nifak
tohumları yeşertmekte...
Sonra da çok şaşırıyoruz, bu Volenler, Simeonoflar ve
Karakaçanoflar
ordusunun nereden belirdiğine.
Neden dinimizi vahşilikle suçladıklarına.
Yok efendim, yargıdaymış bu sorunun çözümü!
Ne yargıcı, ne savcısı?
Komünizm, 1989 yılında yıkılmadı mı?
Demek boylu boyunca 25 yıldır, yargı mensupları,
bu bina sahibinin yerel Türk Cemaati olduğunu
"belirleyemedi"...
O zaman, biz neden Boyko'yu başbakan seçtik?
On dakikalık bu tivi aldatmacasını yok etmesi için mi?
Deputat Filiz Hüsmen'i Brüksel'e güzel kraliçesi yarışmasına
mı gönderdik!
AB kürsüsünden yalnız bu konuyu doğru dürüst izah etmiş
olsa,
lobi çalışılması yapılmış olsa, emin olun ki,
daha ertesi gün o Medresenin anahtarı müftünün elinde
olur...
Bahri Ömer, bunca yıldır bu ilimizde değişmez siyasi lider.
Mestanlılı Lütvi en
tepede.
Bir de Korman çıktı.
Hasan Azis ve Raif Mustafa var.
Aliş Sait, Saffet Eren, İlhan Anday, Georgi Kulov, Vildan
Bayram,
Mehmet Mehmet ve Resmiye Mümün gibi gazeteciler bulunuyor.
Mümin Tahir ve Vejdi Raşit Sofya'da boşuna pineklemekte.
Hele Kültür bakanına düşmüyor mu bu problemi çözmek?
Peevski mi dediniz!
Güldürmeyin beni!
Mümin Topçu
10 коментара:
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.