BULGARİSTANI EŞEK DİKENİ ÜZERİNDE TEYAKKUZDA TUTMAK
Bulgaristanlı bir gazetecinin yorumu bu.
Başlığı dikkatimi çekti ve son kelimesine kadar okudum.
Türkiye'de ikamet eden çifte vatandaş statüsünde birisi
olarak,
bende uyandırdığı düşünceleri aktarayım.
Daha başlıkta hiç mestnetsiz yere, aklı başında ve keyfiyeti
gayet yerinde olan
göçmenlere paranoik damgası vurulmuş.
Ayrıca sanki işi gücü bırakmışlar ve ajanlık kavgasına
tutuşmuşlar.
Halbuki ne göçmenlerin arasında, ne de memleketteki
kardeşlerimizin gündeminde bu konu var.
İhbarcıları ve eski rejime yakın duranları bizim Türk
Topluluğumuz zaten biliyor ve tanıyor.
Bunların semeresi ve kırbaç izleri sırtımızdan daha
silinmedi ki...
Günümüzün Bulgaristan siyasetini oluşturanları eski sistemin
dalkavukları yönlendirdiği aşikar.
Ajan liderlerin hiç bir zaman kabul görmediğini ve
gönüllerde taht kuramayacağını da herkes bilir.
Bundan dolayı bütün samimiyetleri ve inandırıcılıkları
beyhude olmaya mahküm.
Şöyle bir durum da var.
Ajan veya eski rejim piyonu olmuş olabilir,ama özgürlük
yıllarında, biz şahısların ve kuruluşların icraatlarına bakarız.
Baş Müftü olarak bize yutturulan istihbarat subayını ele
alalım.
O yıllardaki şaklabanlıklarını iyi biliriz, aynı sahtekar
yeni dönemde de hiç bir zaman sahneden inmedi veya indirilmedi.
Günün birinde Boykocular onu yeniden başımıza müftü olarak
getirecekler.
Hukuk guguk işte!
Topluluğumuza zarar vermeye devam etti.
Başındaki kızıl ve eli kanlı generallerin yönlendirmesiyle
gitti Suudilerle işbirliği yaptı.
Sofya'da inşa edilmesi planlanan İslam eğitim ve kültür
merkezi projesini allak bullak etti.
En kötüsü de bilinçli şekilde güzel dinimizi öğrenmek
isteyen Türk ve Pomak gençleri yine yanlış adrese,
yani Körfez doğrultusunda yönlendirdi.
Sakın Anadoluya ayak süreyim demesinler!
Ne de korkuymuş bu be!
Sonuçta Pazarcık çingeneler bile sözde radikal vahhabi olup
çıkıverdiler ortaya.
Halbuki vaktinde aynı bu çingeneleri bizim Kırcaali'deki
Türkler cami çevresine bile sokmazlardı.
Şimdi Pazarcıklı sözde vahhabizım radikalcileri ilk iş
olarak ne yapmaya kalkıştılar?
Bulgarları kesmeye!
Yarın namlunun ucu Türklere de doğrultulacak!
Gerçek bir müslüman böyle günahkar işlerle mi uğraşır?
Buradaki maksat, ülkeyi eşek dikeni üzerinde teyakkuzda
tutmak, kaosa sürüklemek.
Sakın ola, o sözünü ettiğim kızıl ve eli kanlı generallerin
huzuru ve keyfiyeti bozulmasın.
Rahatlık içinde, altın yazmalı fincanlarda köpüklü Türk
kahvelerini afiyetle höpürtetsinler...
Değinmek istediğim nokta buydu.
Aynı o hain ve şaklaban müftü bozuntusu, eğer demokrasi
yıllarında doğru ve hak yolunu seçmiş
(Bunu, tabi ki, asla yapmazdı, izin de alamazdı...) ve yüz
binlerce insan tarafından sevilen bir dini lidere dönüşseydi,
belki o zaman onun albaylığı filan gözardı edilebilirdi.
Ama bunun için gidip Tombul veya İbrahim Paşa gibi tarihi ve
önemli camilerimizi restore ettirecekti.
Kırcaali'deki ata mirasımız olan Medresemizin tapusuna;
"Bu eser Bulgaristan Türk Topluluğunun malıdır"ibaresini
yazdıracaktı...
Bu alemde kimse enayi değil, benim okuyucularım hiç değil.
Hepimiz biliyoruz ki, bu tür dengesiz tiplerin tek görevi
Bulgaristan Türkünün gerçek kimliğine kavuşmasını baltalamaktır.
DPS'nin damgalı liderleri için de geçerli aynısı.
Bu arada o partinin içinde de çok temiz ve iyi kalpli
kardeşlerimizin var olduğunu belirtmek isterim, fakat özgür ruhlu
şahsiyetlerin kirlenmiş totaliter rejim uşaklarına tahammül
etmelerini de hiç bir mantığa sığdırılmasını mümkün kılamayız.
25 yıl boyunca, ele avuca sığmayacak kadar yetersiz
bulduğumuz icraatları ortada.
Heba edilen çeyrek asır zaman diliminin hiç bir
savunulabilecek yanı yok.
Türk Topluluğumuz bugün şahlanabilirdi,
aynı zamanda bütün Bulgaristan toplumunun yeniden inşasına
da büyük katkımız olabilirdi.
Aynı esnada sınır komşumuz Türkiye devleti faktörünü de
unutmayalım.
DPS , bu iki devletin arasında kilit rolünü üstlenecekti.
Ama bunlar gittiler Brüksel'de bebek katiline sahip
çıktılar.
Kapılarını TRT temsilcisine bile açmadılar.
Türkiyeli iş adamlarının yatırım teşebbüslerini
engellediler.
Aynı iş adamlarının çoğu Bulgaristan doğumlu Türklerdi.
Tek gayeleri baba memleketinin kalkınmasında yardımcı
olmaktı.
Ülkesine yatırım için gelecek olana giriş vizesi vermeyen
bir devletin beyinsiz siyasetçilerinden daha fazla ne beklenebilir ki...
Türkiyeli diplomatlarımız kadar bile olamadılar.
Bakıyorum bugün ülkemizdeki çoğu kültürel faaliyetimizde
onlar öncülük ediyor,ellerinden gelen desteği esirgemiyorlar.
Aynısını DPS liderleri yapamaz mı sanıyorsunuz?
Ya da yerel valilikler veya belediyeler.
Şumnu'da çıkan bir Türkçe derginin hazırlanışında kullanılan
bilgisayara, birkaç yıl öncesi yerel savcılık el koydu ve şimdi bu dergi yalnız
bu sebepten dolayı çıkarılamıyor.
Bu sorunun da DPS aktivi tarafından çözülemeyeceğine mi
inanıyorsunuz?
DPS ofislerinde fazlasından bir bilgisayar mı yok?
Onu da mı Türk diplomatlar sağlasın?
Of be, ne ala!
Sen, yan yatıp keyif çakacaksın ve Türkiyeli diplomatlar
senin işinin peşinde koşturacaklar...
Biraz konuyu uzattım. Kısa keseyim.
Toplum vitrini önüne çıkanlar, ilk önce kendilerini
sevdirmesini öğrensinler.
Yalnız bu sevgi lüks takım elbise üzerine mavi kravat
takmakla, dudaklara moda renkte ruj sürmekle kazanılmıyor.
Devir icraat devri, artık içi boş vaatlere inanan kalmadı,
herkes icraata bakmakta.
Dönelim Kuloğlu Kulov'un yazısına.
Kendisine göre, güya on binlerce göçmen, paldır küldür çöken
Jivkov rejiminden çektiği ızdırabları dile getiriyormuş.
Başkaları ise Ankara yönetimi önünde biri birilerini
ajanlıkla itham ederek, göze girme yarışındaymış...
Buradaki rahatsızlığının kaynağı ve ima edilmek şudur;
- Jivkov rejimi sizlere hiç bir kötülük yapmadı.
Bir de sanki Ankara, kimin ne mal olduğunu bilmiyor.
Sanki Türk bürokratlar için Bulgaristan konusu çok büyük,
hayati bir önem taşımakta,
şimdi kalkacaklar ve gidip şunu araştıracaklar;
-" Bundan 30 yıl öncesi, Kirli köyünde bizim Hasan
amcanın oğlu APK başkanının şöförluğunu yapmış".
İşte bu tür gülünç ihbarlar da Ankara'ya uçurulmuyor
değil...
Türkiye ziyareti esnasında, bu gazeteci arkadaş, bunu nasıl
başardıysa,
güya çok vahim ve isterik bir hava yakalamış bizim camia
arasında.
Çok da umurunda aynı camianın Ruşen'in gelmişi de, geçmişi
de...
Şimdi bundan dolayı hepimiz isterik ve paranoyak olacağız.
Sanki göçmelerin yediği ve içtiği Bulgaristan'dan
gelmekte...
BAHAD'tan da bahsedilmiş.
Bu örgütün üyeleri arasında bizim övünebileceğimiz ve gurur
duyduğumuz gerçek kahramanlar var,
fakat bu kuruluş, DPS ve göçmen dernekleri tarafından kabul
görmedi.
Zaten bizim eski liderlerin ve siyasi mahkümlerin
popularitesinden her zaman korkmuyor mu bunlar?
Bir tek bundan dolayı, kendileri toplum hayatının her
alanında pasifize edildiler.
Irfan Beyti - "out", Ramadan Atalay- "
in"!
Ofa yani!
Kendi halinde, fazla bir dernekçilik yeteneği olmayan Eşref
amcadan daha fazla ne beklenirdi ki?
Kulov,öyle bir hava estiriliyor ki, sanki BAHAD göçmen
camiası arasında sözü geçen bir dernek.
Eşref amcayı, giriştiği teşebbüslerde yalnız bıraktık, hiç
bir şekilde desteklemedik.
Herkeste, koskoca BALGÖÇ ve DPS orada dururken, şimdi kalkıp
ta BAHAD gibi küçük bir kuruluşa mı destek çıkacağız düşüncesi hakimdi.
Acaba BAHAD'a bazı "toplum mühendisleri"tarafından
biçilmedi mi bu kaftan?
Komünist Bulgaristan cehenneminden kurtulduğumuza
şükrederken, biz ne tazminattan yana,
ne de suçluları bulupta onları astırmaktan yana olduk...
Ortada gizli bir şey kalmadı.
Her şey bilinmekte.
Bulgaristan Türkü, eğer arzu etmiş olsaydı, çoktan
Bulgaristan devletini ve eski yöneticilerini ağır yükümlükler altına sokardı.
Bunda kimsenin hiç şüphesi olmasın!
Tabi gönül ister ki, mazlumların ahı alınsın...
Bu esnada kimse Bulgaristan'ın kötülüğünü amaçlamıyor.
O, bizim memleketimiz.
Sofya'yı mesken tutmuş başka birisinden söz açılmış.
Bu isme odaklanmaya hiç gerek yok, çünkü herhangi bir
teşebbüsünün sonucunu göremedik, bu gidişatla görmeyeceğiz de...
İsmi anılmayan Türkiyeli deputatın, Bulgaristan konularına
hakim olmadığını biliyoruz.
Özel sohbetleri de bizi asla bağlamaz.
Herif nereden bilsin ülkemizin eski disidentlerini ve gerçek
Türk dostu Bulgarın da olabileceğini...
Kulov, neden yazmış ki bu yazıyı
Ben neden yazdım acaba...
Mümin Topçu
Fotograf; Eke Börü Köktuğu Kunt
1 коментара:
"Sofya'yı mesken tutmuş başka birisinden söz açılmış.
Bu isme odaklanmaya hiç gerek yok, çünkü herhangi bir teşebbüsünün sonucunu göremedik, bu gidişatla görmeyeceğiz de..."
Sezgin Muminin adini azina alamiyorsun. Korktunmu yoksa?
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.