İnsanoğlunu dünyaya getirmek ne kadar zor. Her kişi önce
anasının karnında karanlık bir ortamda taşınıyor, doğarken anası derisi
yüzülür gibi haykırarak bebe aydın dünyaya “Merhaba” diyor. Ya sonra?
Bebe bakımı, çocuk yetiştirmek yıllar alıyor: yok dişiydi, yok kıza
mıydı, yok kabakulaktı, yok birtakım istekleriydi, sonunda okul
dertleri, meslek seçme konusu, herkesin başında.
Oysa bir insanın hatta bir topluluğun hayatını mahvetmek ne kadar
kolay. Biz yaşadığımız ortamda hep kendi kendimizi yatıştırarak
ilerlemeye çalıştık. Çocuklarımız eski görüşlerin çamuruna saplanıp
kalmasın, kötü ortamlara düşmesinler yani adam olsunlar diye gece gündüz
çabalarız.
Aslında biz kendimiz de eski görüşlerin, bizden habersiz
etrafımızda olup bitenin kurbanıyız. Aydın bir ortamda yaşamadık ki,
çocuklarımıza aydın ufuk gösterebilelim.
Düne kadar bizde nasıl olurdu? Hep “bilenler” konuşurdu. Akıl
verecek olan, bir şey anlatırken ağızından çıkanları unutur, yukarıdan
bir telefon gelir, fikirlerini değiştiriverirdi. “Yöneticiler” papağan
gibi öğrendiğini tekrarlıyordu. Biz de söylenen yalanların özüne inmeden
hep uyuklayarak dinlerdik. Kimsede sabit, yeni, gönül açan fikir yoktu.
Gün geldi hepimiz küflü enser gibi saplandığımız yerde donduk
kaldık. Gökyüzünün belli belirsiz renklenmesini öyle bekledik ki.
Vaktıyla cep feneriyle sokağı aydınlatıyor ve yolumuzu görüyorduk, şimdi
her direkte elektrik ampulü ama önümüz karanlık. Olaylar gözden uzak
gelişiyor.
Son dönemde at hırsızlarının eline düşmemiz çok kötü oldu.
Bir at hırsızı her zaman atını boyar. Bu defa bizi kendilerini boyayarak
aldattılar. Atımızla birlikte insanca yaşama özlemimizi, mücadele
azmimizi çaldılar. Bütün Bulgaristan Türklerini, Pomak kardeşlerimizi
Bulgar gizli servisinin kendi eliyle kurduğu ve yönettiği bir partinin
peşine taktılar. Aldatılarak kurban olmamız çok kötü oldu. Bu, yenir
yutulur bir yanılgı değil. “Olan oldu” da yemeyiz. Buna hakkımız yok.
Gençler bizi af etmez. Kör müydünüz? derler.
T.C. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın Bulgaristan’a yaptığı
“bayramlaşma ziyaretinde” at hırsızlarından kimseyle temas etmemesi,
artık dünyanın gerçekleri görebildiğine kesin işaret olduğu gibi,
Türkiye bu işleri düzeltir umutları da pekişti.
“Al pembe” yalan dünyasının çarşafını kaldıran aydınlarımıza,
BULTÜRK Derneği bilge yönetimine, Bulgaristan Stratejik Araştırma
Merkezinde görev alan kardeşlerimize bu vesileyle candan teşekkür etmek
istiyorum.
BG Stratejik Araştırma Merkezine gelen son haberlerde, son
seçimlerde HÖH partisine, mevlitleri çoktan okunmuş “124 yaşında olan
800 soydaşın” ve yaşları 100’ü aşmış olup son duaları Bulgaristan’da
veya Türkiye’de yine çoktan okunmuş olan birkaç bin kişinin oy verdiği
bildiriliyor. Öyle ama bu konuda sesiz kalma kararında
“yukardakiler” aralarında mutabık kalmışlar. Şu HÖH partisine “ölü
parti” diyenler var ya, hakikatten gerçeği söylüyorlar.
Yazı yazmakla bir şey olmaz diyenlere inanmayınız:
Fransız aydınları halkı ve Avrupa’yı yaza yaza aydınlattılar. Rus
klasikleri toprak kölelerinden eserleriyle devrimciler yarattılar.
Bulgar milliyetçiliğinin uyanmasında İvan Vazov ile Hristo Botev’in
rolünü unutmayın. Türk milli duygusu Namık Kemal ateşiyle alevlendi.
Bir düşünsenize, Bulgar istihbaratı, bizi koyun gibi sayaya kapayıp
uyutmak ve pes etmek için ne kadar erken, çok uzaktan çalışmaya
başlamış. Dedesinin peşinde koyun çobanlığı yapan Ahmet’i köyünden alıp,
ayran yerine viski içmeye öğretmişler, av köpek gibi eğitmişler,
kafasına bir şey girmemiş olsa da okutmuşlar, “herkesten biri olsun”
diye göstermelik mahkemelerden geçirip, hapis hücrelerinde beslemişler,
böylece gerçek direnişçilerin arasına sızdırmışlar, o içerdeyken “iki
maaş birden vermişler” ama hedeflerine ulaşmışlar.
Neden mi aldandık, çünkü dost görünenlerin bu kadar sinsi, hain ve
iğrenç davranacağını asla düşünemedik. Tabii gerçekler eşeledikçe ortaya
çıktı. Biz biraz kalkık burunlu muyduk ne ki, etrafımızda olup biteni,
önümüzü göremedik. Hayat insanın kedi köpekle beraber yaşadığı gibi,
düşmanla da beraber yaşayabildiğini doğruluyor. “Beni ısırmayan yılan
bin yalasın” sözü bizimdir.
Aslında bu iş yalnız Ahmet ile de ilgili değil. Yine Stratejik
Araştırma Merkezi tespitlerinde Osman Oktay’ın, Güner Tahir’in ve aynı
kuşaktan olup HÖH partisinin değişik kademelerinde görev almış olan
gençlerin hepsinin aynı askeri kıtada askerlik yaptığı, hepsini Askeri
İstihbarattan aynı subayların eğittiği ve daha sonra aynı gizli çalışan
istihbaratçıların HÖH dolayında görevler aldığı tespit edildi. Askerlik
sırasında sınanmış olan bu kadrolar daha sonra HÖH Başkan yardımcılığı
görevlerinde bulundular, sonra sürüden ayrıldılar ve söndüler.
Burada önemle vurgulanıp açılması gereken bir başka gerçek var:
HÖH yönetiminde bulunmuş olan Osman Oktay, Kasim Dal, İsmail
Korman, Güner Tahir ve birçok başka kadro partiden ideolojik tartışma,
ayrışma veya herhangi bir konuda politik uzlaşmazlık yüzünden ayrılmadı,
başka bir değişle HÖH’ten atılma nedenleri yani partiden kovulma
sebepleri bambaşkadır, ama aynı tip olup hep para konusudur.
Bu konuyu şöyle açabiliriz. Partinin bütün parası A. Doğan’ın
hesabındadır, üstündedir, kontrolündedir, Sofya’nın değişik semtlerinde
bulunan kiralanmış dairelerdeki kasalarda ya da Saray mahzenindeki çelik
kasalardadır. HÖH parasına dokunan yanmıştır. Şöyle örnekleyebiliriz:
1. Güner Tahir seçimlere parasal yardım için, o zaman CHP Merkez
Yönetiminde görev alan eski Ankara Belediye Başkanı Ali Dinçer’den 20
000 US Dolar almıştı. İstanbul’dan geçerken bu parandan 5 000 US
Dolarını harcayan G. Tahir, Sofya’ya döndüğünde A. Doğan’a “15 000 USD
gönderdiler, işte getirdim,” deyip parayı uzattığında, Ahmet de HÖH
merkezine 1 saat önce CHP MYK’dan gelen teleksi uzatır. Telekste
Bulgaristan seçimleri için G. Tahirden 20 000 USD gönderildiği
yazılıdır. Tabii bu durumda Ahmet, Güner’in yalanını tutmuş ve “aramızda
yalancılara yer yok!” deyip kapıyı göstermiştir. Diyecek bir şey yok,
sanki Ahmet haklı…
2. Osman Oktay olayı da, yine Parlamento seçimleri öncesine
rastlar. Partiye yardım olarak 400 000 US Dolar gelir. Osman ile Ahmet
iddialaşırlar. Osman 24 milletvekili çıkarsa bu para “benim” der. Ahmet
ise paranın seçim kampanyasında harcanmasında direnir. 24 milletvekili
çıkar ve Osman Oktay parayı kendi hesabına atar. Osman HÖH Örgüt
sekreterliğinden serbest bırakılır. İddialaşırlar. Mahkemeye düşerler.
Davayı Oktay kazanır ve paralar onda kalır. Bu durumda da sanki Ahmet
haklıdır. Parti parası partinindir. Parti kimsenin babasının çiftliği
değildir.
3. Kasim Dal olayı: HÖH Başkan Yardımcısı ve Bulgar-Türk
Parlamenter Dostluk Grubu Başkanı sıfatıyla birçok gizli para kaynakları
geliştiren K.Dal bu paraları kendi kasasına akıtır, partiye vermez.
Tırgovişte “Şişe Cam” dan aldığı komisyonlardan partiye beş kuruş
koklatmaz. Başbakan Tayip Erdoğan ile Başbakan Boyko Borisov
görüşmesinde hazır bulunan Kasim Dal’a GERP partisi de bazı imkânlar
tanır. Sonra Ankara’da çekilen resimlerin arkasından gelen paraları
sanki “sıçan aldı götürdü ve geri getirmedi.” Bundan dolayı Kasim Dal’ın
HÖH yönetiminden atılma nedeni “Ahmet Doğan’ın bilinen DS ajanlığı, KGB
ajanlığı falan değil, cebine attığı paraların hesabını vermemesi ve
parti paralarının bir kısmının üstüne oturmasıdır. Burada da sanki Ahmet
Doğan haklıdır. Parti parası kişisel para değildir, partinin parasıdır.
4. İsmail Kroman’a gelince o da para işlerinde ipleri birbirine
dolaştırmış ve sonra da sökememiştir. Bir süre T.C. Sofya Ziraat
Bankası’nda da görev alan Korman mali işleri iyi bilmiyor olabilir. Buna
rağmen, eski İstanbul Emniyet Müdürü ve Rotari Klüp T.C. Sofya
temsilcisinin Plovdiv’te bir plastik çerçeve fabrikasına ortak olması ve
HÖH adına bu işlere İ. Kroman’ın bakması ve sonunda finansları iyice
karıştırdığı, vaktinden önce vefat eden Menzirin İstanbul’da yapılan
cenazesinde, siyah gözlüklü bazı kişilerin Kroman’a “merhumun 70 000 US
Doları sizde kalmış, tez zaman gönderin!” demeleriyle “Ahmet Doğan’ın
ara sıra unutulan ajanlığı yeniden alevlendi ve İ. Kroman’ın “ajanlarla
birlikte çalışmam!” gibi bu kez anlamsız bir patlamasıyla noktalandı.
Burada A. Doğan’ın tutumunu değerlendirmek biraz zor, çünkü İ. Kroman
Eskişehir’de HÖH imkanlarıyla okudu, HÖH partisinden milletvekili
seçildi, HÖH Gençlik Örgütü Başkanı görevinde bulundu, HÖH MYK üyesiydi
ve sonunda 70 000 US Doların hesabını veremedi. Farklı bir yorum yapmak
da mümkün olabilir. Hele şu DS’nin kapatılmış olması ve yeni ajan
listelerinin de çok gizli tutulması kesin ve daha açık kanıtlarla yorum
yapabilmemizi zorlaştırıyor.
BU KIYIMIN, BU ÇELİŞKİNİN ÖZÜ YALNIZ PARA MIDIR, NEDİR: Ahmet
Doğan’dan istenen, anlaşıldığı üzere Bulgaristan Türklerinin ve tüm
Müslümanlarının bütün parasına el koymak ve ÜZERİNE OTURUP PARASAL
DURUMU kontrol altında tutmasıdır. İnsanlarımızın eline para geçmezse
onlar tarlada inşaatlarda köle gibi çalışmak zorundadır. Parası olmayan
iş yeri açamaz, demokrasi koşullarından, pazar ekonomisinden
yararlanamaz. Hakim olan mantık budur. Dahası var: Göçmenlerin
bozdurduğu ve daha sonra T.C. den Bulgaristan’a TIR’la getirilen paralar
Plovdiv’te artık ne adı ne de izi olan bir bankaya yatırılmış ve
Kırcaali eski savcısının eşi olan HÖH MYK üyesi ve Başkan Yardımcısı
Şerife Mustafa bankanın Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığına atanarak,
bu paraları idare etmekle görevlendirilmişti. Sonunda Ş. Mustafa akıl
hasta hanesine düştü, halen Plovdiv’in Anevo köyünde hayaller dünyasında
yaşıyor ve o kadar çok paranın nasıl buharlaşıp uçtuğu konusunda kitap
yazmaya çalışıyor ama bir türlü yazamıyor.
İtiraf etsek de etmesek de biz hepimiz koyu bir karanlık içindeyiz.
Bebelerin analarının karnındaki karanlıktan gün gelip çıktıkları gibi
biz de artık bu karanlıktan hep birlikte çıkmalıyız. Ajan oyunları
baygınlık getiriyor.
Doç. Dr. Kutluk Kağan Sümer
6 коментара:
muthis tespitler
hiç boyle bakmamıstım olaylara
tesekkurler
LANETLİYORUZSSSSSSSSZZZZZZZZZZZZZZZZZZZZZ
AKP uşakları
Neresini beğenmediniz lan. Adam oturmuş ve anlatmış işte. Çalmayı biliyorsunuz, hırsızlığı benimsemiyorsunuz mu. Bu sizin kanınızda lan. Utanın be, doçent bey oturmuş, incelemiş, irdelemiş, karşılaştırmış, gözlemlemiş ve bu adamların derdi Türk halkının davası değil, para diye kanıtlamış. Rahatınızı bozdu değil mi? Böyle bir yazı yazabilmek için işin içinde olman gerekir, değilsen olmaz.Yazamazsın. ağır gelir, Doktor bey yazmış ve tekrar tekrar okuyarak bu işin içinde kendi yerinizi bulun. Hırsızlardan değilseniz gelin biz size ekmek vereceğiz. İş de vereceğiz. Ama gözümüze bakacaksınız. Dolandırıcılıktan silkineceksiniz. Var mısınız!
varlar varlar
bir kurus daha fazla almaya
para için yazanlar beli
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.