Yapov, A. Doğan'ın gördüğü sivil eğitimi ayrıntılı anlatırken, üniversite giriş sınavında tarihten "zayıf" not aldığı için Sofya Üniversitesi "Felsefe" Fakültesi'ne kaydının yapılmadığını, DS işgüzarlığıyla Şumnu Üniversitesi Bulgar Dili Fakültesi'ne yazıldığını ve 2 yıl sonra Sofya'ya aktarıldığı yazıyor. Bu noktada önemle değinilmesi gereken bir özellik şudur: Medi Doganov'un (Ahmet DOĞAN) Sofya Üniversitesi'ne veya Şumen Üniversitesi'ne tam olarak hangi mektup, hangi telefon sonucu kaydını yaptırdığı bilmek çok zordur. İstihbarattan gelen yazarlar bu olayı eserlerinde, bu işin 6. Şube yazışmasıyla gerçekleştiğine yer verirken, başka eserlerde bu işi yapan, Bilimsel Teknik Konseyi, BKP MK'si v.b. kurum ve organlardır diyor. Biz bunu, Yapov'un anlatımında şu örnekte görüyoruz: Sofya Toplumsal Bilimler Akademisi'nde diploma üstü tez ve doktora tezi savunması yaptığı iddia edilen, HÖH "Liderin"in asla kaydı yoktur.
Öyleyse Ahmet Doğan'ın Bulgar partisi ve devlet yönetiminin (BKP'nin ve daha sonra) dikkatini çekmesi nasıl mümkün oldu? 1970 – 1980'de DS-ajan ilişkileri tamamen gizliydi. Şans eseri olacak, Ahmet Doğan Bulgar Bilimler Akademisi'ne girince yaptığı "Türklerde Bulgar Ruhunun Dirilişi" konulu 60 sayfalık bir tez BKP MK Sekreteri Stoyan Mihaylov'un dikkatini çekmişti. Bu tez daha sonra, İç İşleri Bakanlığı'nın Sofya "Simeonovo" Polis Akademisi'nde kapalı kapılar ardında doktora tezi olarak savunulur ve Ahmet Doğan, o zaman (Medi Doğanov) böylelikle Felsefe Bilimleri Doktoru olmuştu. Birinci perdenin bu önemlli olayları hep Ahmet Doğan hapse düşmeden önce gerçekleşir. Bulgarların bir atasözü "Akılı adam hapse düşmez!" der. Öyleyse, nasıl oldu da Ahmet Doğan 10 yıla mahküm oldu?
Yine bu sahnede, bir grup tarafından 1985'te Varna'da DEDE diye bilinen bir Türk tarafından kurulan bu örgüt ve 1986’da yasaklanan,"Bulgaristan'da Türk Ulusal Kurtuluş Hareketi" ne Ahmet Doğan'ın DS tarafından "sızdırılması" ve Varna Ağır Ceza Mahkemesi örgüt üyelerine "muabbet" hapis cezası keserken, "kahramana" sağlık durumu nedeniyle sadece 10 yıl hapislik verilmesi önemlidir. En önemlisi de mahkeme kararının dosyaya girmemesidir. Yapov bu sızdırma ve s.o. hapıslik olayına ayrıntılı olarak değinmiştir.
Bu traji komik perdede, somut deliler sunan tecrübeli yazar, Prof. Dr. Yanko Yankov'un, hapisteki DS ajanları konusunu işlediği "KİMLİK BELGELERİ" eserine başvuruyor. 1990 öncesi bir domokrat hukukçu olan ve verdiği insan hakları mücadelesinden ötürü totaliter rejim tarafından yargılanıp ölüm cezası almış mahkümların hücre arkadaşı olan, daha sonra da HÖH listesinden Burgas milletvekili seçilen Prof. Dr. Yanko Yankov, adların değiştirilmesinden sonra kurulan ve Türklerin gizli direniş hareketinin yumruk müfrezelerinden olan "BİZ" adlı Türk mukavemet örgütünün 3 üyesiyle uzun zaman birlikte kalır, görüşüp konuşur. Daha sonra asılarak idam edilen bu üç Türk kahraman, Burgas köylerinden Emin Ahmetali, Abdula Çakır ve Saafet Recep'tir. Onlar 1984 ağustosunda Burgas Sofya trenine, Plovdiv tren istasyonuna, Varna uçak alanına ve Slıven oteline bomba koydu ve üçü de ölüm cezası aldır. Onlarla yakın temas halinde olan Y. Yankov'un kitabında "Türk teröristler" hakkında yazdıkları, P. Yapov tarafından şöyle verilmiştir: "Tanıdığım üç idamlık Türk saatli bomba yapıp patlaacak teknik bilgiye ve beceriye sahip kişiler değildi. Bombalı terör olaylarını DS bizzat kendisi yaptı. Türklerin yapmadığı bu kanlı saldırılar 3 suçsuz kişiye yüklendi. Onlar ya idam edildi ya da başka bir görevle diş ülkeye çıkarıldı."
Ne ki, Yapov bu sonuçlara katılırken olaylara çok daha geniş bakıyor: Benzer terör saldırılarını 1984'te DS gerçekleştirdiyse, 4 yıl arasız devam eden ve açık ve gizli, bireysel ve kitlesel tırmanan Türk direniş dalgasını yani 1985, 86, 87 ve Mayıs 1989 ayaklanmasını kışkırtıp kondaklanan da mı DS oldu? Ayrıca DS bu zülmü neden yaptı?
(Bu konuda Birleşmiş Milletler ve ABD'de 1980'li yılların ikinci yarısında göre yapmış olan birçok Bulgar diplomat aile ile görüşme olanağı buldum. Yazdıkları kitapların hemen hepsini dikkatle okudum. Onlar, CİA ve diğer ABD organlarının kendileriyle değişik vesilelerle temas kurduğunu ve kendilerinden T. Jivkov'un totaliter rejiminin nasıl yıkılabileceğini sorduklarını, yazıp anlattılar. Demek oluyor ki, Waşhington T. Jivkov rejimini düşürme yolları arıyormdu. Bu görüşmelerde, zamanın büyük kısmının Bulgaristan Türk ve Müslümanlarına ayrıldığını paylaşan diplomatik görevliler, 1972'de Pomakların kışkırtıldığı gibi, Bulgaristan Türklerinin de kundaklanmasının olası olup olamayacağı konusuna ilişkin bilgilenme arayışı içine düşmüştü.
Bu bilgiler, Bulgaristanlı Türk aydınlarında "Bulgarlaştırma" zülmü olmasaydı, Türkler T. Jivkov'u ayakta tutardı, fikrini doğurmuştu. Çünkü 1980'li yıllarda Bulgaristana döviz getiren üretimin % 48'ini gerçekleştiren Türkler, bankalardaki sıcak paranın da % 34'ne sahipti. İnsanımız sosyalist üretimin getirdiği ortak çalışma usulünün nimetlerinin paylaşılmasından memnundu, kendini güven içinde hissediyordu.)
Yazar Yapov bu konuya yani Bulgaristandaki Türk olaylarına, bilinçlenip ayaklanmamıza Rusya'nın çıkarları açısından bakıyor:
1) Moskova Türkiye'nin dikkatini Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinden Batı'ya çekmek istiyordu;
2) "Bulgarlaştırma" baskısıyla yarattığı gerginlikle T.C.'nden Ordularının Rusya sınırlarından Trakya'ya çekmesini hedefliyordu.
3) Bulgaristan'ın karışmasını, zayıf düşmesini, istikrarsızlaşmısını isterken, T. Jivkov'u sarsmak için yerli Türklerin hoşnutsuzluğundan yararlanmayı planlıyordu.
4) T.Jivkov ile M. Gorbaçov arasında çok ciddi problemler belirmişti.
5) Moskova, Bulgaristan'ı ve Bulgaristan Türk ve Müslümanlarını himayesi altında bulundurmayı ve istediği gibi kullanmayı hesaplarken, elinden geleni ardına bırakmıyordu.
İşte böyle bir mantık silselesinde oyunun 2. perdesini açan P. Yapov DS ve KGB'nin Ahmet Doğan'ı sahneye yeni bir görevle (iktidar olma) çıkardığını anlatıyor. A. Doğan görevini DS şefi general Nanka SEMERCİEVA'dan alıyor. Pazarcık hapishanesinde Rus ajan ve diplomatları, Büyükelçi Avdeev, konsolos Vladimir Feodorov v.b ile Medi Doganov arasındaki görüşmeler artık sona ermiştir.
1) 1989 ağustosunda Bulgaristan Türkleri arasında lider kabiliyetine sahip
veya önder olabilecek 500 aydın sınır dışı edildi. Türkiye, Belgrat ve Viyena'ya
kovuldu. Saha Ahmet lider için açıldı...
2) 1984 -1989 arasında kurulan Türk direniş örgütleri başsız bırakıldı, hırpalandı,
tehdit edildi ve politik sahneden uzaklaştırıldı. Bunu yapan DS idi.
3) 1989 yazında Türkiye Dış İşleri Bakanı Mehsut Yılmaz ve Bulgaristan Kültür Bakanı Georgi Yordanov arasında Kuveyt'te yapılan Bulgaristan Türkleri konulu görüşmede, -
(Konstantin Çakırov'un "Demokratların ikinci Kattan Akışı" eserinde yayınladığı "Kuveyt Görüşmesi Stenegrafisi"nde aynen verildiği üzere, - M.Yılmaz G.Yordanov'tan "yorgan altında Türkçe konuşsunlar" talebinde bulunmuş ve böylece Bulgaristan Türk ve Müslümanlarının öz hak ve özgürlükleri, Türklük uğrunda verdiği ağır mücadele galebe çaldığı anda, ansızın can damarından vurulup kötürüm bırakılmıştır. DS ve KGB Ahmet Doğan'ı politik oyunun 2. perdesine çıkarırken, Bulgaristan Türk ve Müslümanlarının hakları, adaleti, özgürlükler v.b. iyi yaşatma istemleri, Türklüğü canlandırma gibi sorunları artık çözmüştür. Türkiye bu işten çekilmişse Bulgaristan yapılacak iş kalmamıştır. Bu gerçek 23 yıldan beri yaşatıldı. Bu yüzden olacak ki, A. Doğan son 23 yılda Bulgaristanda yaşayan kardeşlerimiz için elini kıpırdatmamış, Meclise bile gitmemiş, tek okul ziyaret etmemiş, Camiye girmemiş, Türkçe kitap bastırmamış, okullarda Türk dili derslerini engellemiş, bir tek Türk dede veya nenesinin elini öpmemiştir v.b v.b. "Türk kültüründen bana ne?" deyen Liderin kendisidir. Bu aslında Moskova'nın da işine gelmiştir. DS ise bayram etmiştir.
4) 1990 – 2000 yıllarını kapsayan dönemde, DS A. Doğan'ı lider yapmak, Bulgar ulusuna "akılı bir politikacı" olarak dayatmak, "bütün işlerin Doğan etrafında döndüğü imajını yaratmak için" uluslararası tanıtma yolunda çok çaba göstermiştir. Yapov, bu çabaları anlatırken Türklerin hak ve özgürlük, adalet direnişlerinin tümünü örgütleyen, yöneten ve koordine eden liderin bu işleri Pazarcık Hapishanesinden yapabilecek kadar zeki olduğunu savunacak kadar ileri gitmiştir. "Şeytan" Ahmet'in bütün olayların içinde olması" pek çok kişiyi çok düşündürmüştür. Fakat bu güne kadar A. Doğan'ın KGB ajanı olduğunu iddia eden herhangi bir Bulgaristan Türkü veya Bulgar aydınına rastlamamıştım.
Pek tabii ki, Yapov eserinde vurgulayarak değinmese de, bu saçmalıklara bazı Bulgar politikacıların tavır alması geçikmedi. Örneğin, Cumhurbaşkanı Jelü Jelev, "OTOBİOGRAFİ" – (Herşeye Rağmen) eserinde, "Medi Doganov'un Bulgaristan'da Türklerin Ulusal Kurtuluş Hareketi gibi örgütleri, Türk kadınlarının 1989 Mayıs Ayaklanması yanında solda sıfır kalır!" diye yazdı.
Aynı konuyu işleyen, Konstantin Çakırov ise şunlara işaret etti: "Bugün Doğan'ın illegal örgütünü hapishaneden nasıl yönettiğine ilişkin anlatılan masallar safdiller veya "aptallar" içindir."
"Hedef reel yaşamda etkin olan örgütleri yok etmek veya onların etkinliklerinin Ahmet Doğan hesabına yazmaktır."
P. Yapov'a göre, DS bu işlerde birkaç yanlış yapmış ve en nihayet Ahmaet Doğan'ın ipi pazara çıkmıştır. A.Doğan 1986 ylında, "ajan Sava iken" halk düşmanı olarak yargılanıp hapse girdi. Oysa "Ajan Sava" olan Ahmet Doğan'ın dosyası 06.03.1988'de gizlilikten çıkarıldı. Öyleyse, Ahmet Doğan hapishanede de mi ajandı. Bu olay yazarı derinden düşündürmüştür. Sosyalist Bulgaristan'da bir Komünist Partisi üyesi, parti örgütünden atılmadan, bir DS-ajanı ajanlıktan serbest bırakılmadan tutuklanıp, yargılanıp, hapsedilemezdi. Burada Bulgaristan Halk Cumhuriyeti yasaları üstünde ve bu kanunları geçersiz kılan bir olgu söz konusudur. Yazara göre, Ahmet Doğan olayına KGB daha 1985'te el atmıştır. Kısaca Rusyanın KGB’si Ahmet Doğan'a çadır açmıştır. KGB Bulgar DS'ye ajan Sava (Ahmet Doğan) konusunda dayatmada bulunmuştur.
Neden mi? Bu soruya yanıt vermek oldukça zor. Yapov konuya hep Moskova’nın Bulgaristan üzerindeki kendi çıkarlarını koruması açısından yaklaşıyor. Diğerlerin yazıp çizdiklerine bakan, özellikle başka bir Bulgar yazarı olan ve Todor Jivkov'un 12 yıl özel sekreteri görevinde bulunan K. Çakırov şunları belirtiyor: "M.Gorbaçov ile T.Jivkov arasında derin uyuşmazlıkların belirdiği "perestroyka" döneminde, KGB Bulgaristan'ın istikrarsızlaştırılması için çok çaba harcadı."
Ahmet Doğan konusuna, kitaplarının dördünde de özel olarak değinen BKP ile DS'nin kaynaştığı istihbarat karargahı olan 6. Şube'de "Türk Bölümü" Amiri Albay Veselin Boşkov "TEHLİKE DEVAM EDİYOR" eserinde Pazarcık Hapishanesi'nde yatan "Medi" ile Rusyanın SSCB Sofya Büyükelçiliği'nden görevlilerin Rodop Dağlarındaki DS konaklarında yapılan görüşmelerde ödev belirlemesi gerçekleşmiştir. Bu konuşmalar baştan sona kayda alınmıştır, ama açıklanamaz, çünkü devlet sırrıdır, diye yazdı. Demek oluyor ki, DS-nin "Sava" yı ajan olarak koruması KGB dayatmasıyla olmuştur. Ahmet Doğan KGB'nin özel görevlendirip yetkilendirdiği kişidir.
Daha sonra görüldüğü üzere bu özel görevler arasında, Bulgaristanda özelleştirmeden ekonomiden Bulgaristan Türk ve Müslümanları ile Romlara verilen bonoların HÖH yetkililerince toplandını. Fakat bunların MULTİ GRUP adında bir dev ekonomik ve mali kuruluşun zalim ve adaletsiz biçimde dağıtıldını. Bunların elleriyle enerji, demir çelik, petrol, renkli metaller, akar yakıt boru hattı, kablo fabrikası v.b. sanayi kullarına ve değişik iş alanlşarına el atılması ve Bulgaristan ekonomisinin boğulması söz konusudur. Yapov eserinde bu cinayetleri, milli menfaatlerimizin satılması ve halkın çıkarlarına peşkeş çekilmesini en ağır sözlerle lanetlemiştir. Burada vurgulanacak nokta, HÖH'ün de katıldığı üçlü koalisyon hükümetlerinin Ahmet Doğan (görev süresi sahibi), Saks Koburgotskı (başbakan) ve Sergey Stanişev (başbakan) şahsında DS tarafından kurdurulup, KGB tarafından yönetilmesidir. Moskova’nın Bulgaristandaki ekonomik çıkarlarını bu ajanlar sayesinde korumuş ve güçlendirmiştir. Multi grup hakkında söylenecek iki söz varsa, bunlardan birisi malı-mülkü insanlarımızın bonoları ile elde edilmiş olmasıdır. Bulgaristan Türklerine verilen imtiyazların ve tanınan olanakların HÖH Lideri tarafından Mokovaya bağlı çalışan şirketlere peşkeş çekilmesiyle sonuçlanmıştır.
DS ve KGB'nin çok özel ilgi alanına giren bu konulara ve "Bulgaristan Türkü"ne ne T.C. Sofya Büyükelçiliği, Plovdis, Burgaz Konsoloslukları v.s. ilgi göstermemişlerdir?
P. Yapov bu konuya özel olarak değinmiyor, alıntı da çizmıyor, sadece 1990'da seçilen Büyük Millet Meclisi vekilleri ile diplomatik görevliler arasında 134 görüşme tespit edildiğini yazıyor. Bu olgu Bulgar istihbaratçıları tarafından hatıralarında işlendi.
Örneğin, Albay V. Bojkov, Ahmet Doğan ile MİT ilişkilerini ayrıntılı anlattı. "Bulgarlaştırma" yıllarında, Sofya "Karl Marks Ekonomi Enstitüsünde" okuyan, Ahmet Doğan'la Bulgaristan Bilimler Akademisi'nde doktora tezi yazarken tanışan, ona sevdalanan, Gökay isimli Şumenli bir Türk kızı bu etkileşimde çok önemli bir rol oynamıştır. Gökay DS’nin Birinci Şübe Ajanıdır. Pazarcık Hapishanesine sık sık gidip sevgilisiyle görüşmüştür. Uzun sohbetler, ayrı kalmalar, o yıllarda Amet Doğan'ı gözetleyen subay İvan İvanov'un dikkatini çekmiştir.
Ne ki, "iki sevgili" hapishanede biraraya gelmeden önce Gökay-kız defasında başka bir adrese daha uğramıştır. Bu yer, doğuştan Bulgaristan'ın Tırgovişte ilinden olan ve T.C. "diplomatik görevlisi" olarak Plovdiv'e yerleşen, aynı zamanda Gökay'ın Plovdiv Tarım Akademisi'nde öğrenim gören kızkardeşine abayı yakan, daha sonra da onunla evlenen "Türk diplomatın" dairesidir.
Devamı var
6 коментара:
Çok ilginç. Ahmet Doğan'ı anlatan yazarlarla seçimönü görüşmeleri yapılmalı ve daha 2013 yılında bu konudaki kitapların hepsi Türk diline tercüme edilmeli ve hem Türkiyede hemde Bulgaristan da basılmalı ve parasız dağırılmalı,toplantılarda okunmalıdır.
Bravo 17,20 sözlerimi dilimden aldın hep bunu söylemek istiyordum , okullarda okutulsun ama nasıl .. ahmed gibi mi Arhimed gibi mi..
Arkadaşlar yazıyorsunuz guzel de
bunların tercumesı basılması
kac para olduğunu da yazsanız belki bir
Bulgaristanlı işadamı bunu yapar
Bunların boyle ısle ıslerı pek olmaz amma belli mi olur belki gerçek işadamlarımız vardır
Bizim toplumumuzu yoneten cahiller ve destekleyen cahil işadamlarına bir bakın allah aşkına kim kimi kandırıyor.
Bu yazılar guzel de kardeşim bunları Türkiye gazetelerine gönder hiçte olmazsa bir faydası olur hem kendine hem toplumumuza.
BU SİTELERDE BUNLARI ANLAYACAK KAVRAYACAK KİMSE YOK MALESEF ACI AMA GERÇEK
BİZ KENDİ İNSANIMIZA DESTEK OLAMIYORUZ
Bu değerli yazılarınız bosa gıtmesin diye yazıyorum
AMMA ANADOLU İNSANLARI VİJDAN SAHİBİ İNSANLAR HAKKINI VERİYORLAR BİLGİNİZE
Rafet Bey,
Elinize sağlık, güzel bir araştırma yapmışsınız. Lütvi Mestan'la ilgili yazı da yazmışsınız Ajans Bg'de, fakat silinmiş. Önemli değil. Nasıl olsa kopyası sizdedir.
Ahmet Doğan'ı da güzel anlatmışsınız, anlatmaya da devam ediyorsunuz.
Daha sonra herhalde Ünal Lütvü'nün kirli donlarını serersin!
Daha sonra da sıra Ramadan Atalay'a, Radvan Malekov Kadyov'a, Suavi Basri Haci, Halit Osman Gaazi, Hasan Ali Hasan, Şakir Alilov Poyukov, Osman Ahmet Oktay, Orhan Tahir Memiş, Mehmet Beytulla Haciyumer, Kemal Eyup Adil, Kadir Celil Kadir'e gelir.
Bulgaristanda adam gibi adam yok mu arkadaslar nedir bu herkes herkesi kotuluyor
Bu kırcalililer sizin baska işiniz yok mu
kotulemeyi bırakın onunuze bakın onunuze
Sayın 05 април 2013, 11:13,
Ne yani bu gerçekler ortaya çıkmasın mı, değerli Türk milletinden gizleyelim mi bu gerçekleri.
Türk milleti uyanmasın mı artık?
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.