İnsanoğlu dünya sahnesine ilk çıktığında, bazen hayvanlarla, bazen hasım insanlarla, taş ve sopa savaşları yapmaya başladı. Sonra demir bulundu. Kılıç, ok, yay, gürz, topuz savaşları başladı. En beğendiğim, en mert, en yiğit savaşlardır bunlar. Barutun bulunması ile ateşli silah savaşları, top atışları başladı. Petrol, benzin devreye girdi ilerleyen yıllarda. Tanklar, denizaltılar, bombardıman uçakları, mayınlar devreye girdi. İkinci Dünya Savaşında Hiroşima’da, Nagazaki’de atom bombasını patlatan Amerikalılar savaş silahlarının ve savaş türlerinin hangi safhaya geldiğini anlattı. Yıllar geçtikçe gelişen, olgunlaşan medeniyetler, kültürler değil, savaşlar, savaş silahlarıydı. Küf tutan yüreklerimiz, tamamen kararan ruhlarımız bizi daha da vahşi ve acımasız, daha da harp sanatı ustaları yaptı . Nükleer silahları, havadan karaya, havadan denizaltına, denizaltıdan veya su üstü harp gemilerinden karaya ve havaya atılan güdümlü elektronik, akıllı füzeleri öğrendik. Kimyasal silahlar, şarbon, zehir türü silahlar zaten ortaçağdan, hatta ilk çağdan beri vardı ama günümüzde toplu imha silahı olarak kullanıldı. Sonra televizyonların, İnternetin, cep televizyonların icadı ile psikolojik savaşlar başladı. Adı üstünde düşmanın psikolojisini ele geçireceksin veya onu delirteceksin, çaresiz bırakacaksın, intihara veya kaosa sürükleyeceksin. Kitlelerin psikolojisini, sosyolojini bozup onları birbirine düşüreceksin, can dostlarını, kardeşleri birbirlerine vurduracaksın. Kara, beyaz, gri kampanyalarla, propagandalarla kendini bütün dünya kamuoyuna melek gösterip taraftarlarının mevcudunu çoğaltacaksın, düşmanlarını onlar canavarmış gibi bütün dünyaya teşhir edeceksin. İftira, komplo düzenleyeceksin. Karalama, çamur atma planları yapıp bu planları İnternet, televizyon, basın, gizli kamera çekim, izleme görevlileri ile tatbik edeceksin. Bu savaşların en son safhası kaset savaşları olarak adını duyurdu. Gizli kamera ve ses kayıtları ile kişilerin özel hayatlarının ses ve görüntü kayıtlarını yatak odalarına kadar ele geçirip bunları kullanmak, bu savaşın özü oluyor! Bu savaş türüne bel altı vuruş da deniliyor! Birbirleri ile bir zamanlar dost olan kişiler, karşı taraf için ’’bir gün bu/bunlar benim düşmanım olabilir, hazırlıklı olalım, arşivimize atabildiğimiz kadar cephane(kayıt)atalım ve ordonat depolarımızdaki stoklarımızı(kamera ve ses kayıtlarını) harbe hazırlık seviyemizde bulunduralım’’ diye dost oldukları zaman bile gerekli hazırlıkları işte böylece yapıyorlar.
Bazı ülkelerin ordu mensupları olan bazı muvazzaf ve emekli subaylar bu son savaş türlerindeki çatışmalarda mağlup olmaya mahkumdurlar! Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri gibi (Bir gün bu konuda anayasa değişse de, ben asla Türkiye Silahlı Kuvvetleri demeyeceğim) dünyanın hiçbir ordusu böyle savaşlar için eğitilmez. Ülkelerin ordularının askeri liselerinde, astsubay okullarında, Harp okullarında böyle çirkin, böyle şeytanca savaşların eğitimleri, dersleri verilmiyor! Ülkelerin ordusundaki askerler kendilerini tankın altına, denizaltının pervanesine, düşman füzelerinin önüne atarlar ama böyle kalleşçe, böyle haince savaşları bilmezler! Mesela; Türk donanması, Türk savaş pilotları, Türk kara ve deniz piyadeleri, Türk havacısı, Türk tankçıları bütün dünya ordularında cesaretleri, maharetleri, yiğitlikleri, mertlikleri ile bu güne kadar saygı uyandırdı. Ama dediğim gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin okullarında da, diğer orduların okullarında, akademilerinde, kolejlerinde ve askeri liselerinde olduğu gibi, şeytanla değil, insanla savaşmak için eğitim verilir.
Bir ülkenin ordusunu oluşturan askerler, ülke içi ve dışı şeytanlarla da savaşmak için hazırlıklı olmalı, bunun için de eğitilmedir. Hani alem buysa kral benim diyorlar ya bazı şarkıcılar, o zaman askerler de ‘’ Eğer savaş böyleyse biz de böyle savaşırız! Eğer bu rezillikler harp türü ise bu harp türünü biz de öğreniriz ve en alasını tatbik ederiz’’ demeli ve hemen eğitimlere başlamalıdır.
Hep savaştan bahsediyorum .Barış yok mu bu kirli dünyada? Maalesef yok! Barış istiyorsan harbin en şeytanisine, hatta şeytanı bile korkutacak türlerine her an hazır olacaksın! O zaman her an barış içinde olursun! O zaman kimse sana ilişmez, itibar görürsün. Ama zayıf, korkak, yetersiz, aciz, eksik olduğunu anlarlarsa düşmanın da çok olur, savaşın da çok olur! Afganistan, Irak, Libya, Mısır, İran gibi, seni önce taciz ederler, sonra ikaz ederler, sonra da seni gebertip helvanı dağıtırlar!
Cengiz Han, Atilla, Bilge Kaan ve kardeşi kumandan Kültigin, Alp Aslan, Mustafa Kemal Atatürk, Şeyh Şamil zamanlarının silahlarını ve harp türlerini en iyi şekilde kullandılar! Türk Silahlı Kuvvetleri de zamanımızın silahlarını aynen öyle kullanmaları gerekmektedir. Savaşta merhamete yer yoktur. Hikaye anlatılır. İslam peygamberi Muhammed’in din kardeşi ve damadı bir gün bir düşmanını altına almış ve tam kılıcı ile boğazın ı keseceği anda alttaki adam Ali’ye sövmüş ve yüzüne tükürmüş. Ali’nin kılıç tutan eli havada kalmış. Sonra adamı öldürmeden kalkmış gitmiş. Adam arkasından koşmuş ve sormuş, neden beni öldürmedin demiş. Ali cevap vermiş’’ Seninle din için, Allah için savaştım ve onun için öldürecektim ama sen bana sövdükten sonra nefsim, öfkem için seni öldürmeye niyetlendim. Bu da günahtır, bu yüzden Allah’tan korkup seni öldürmedim’’ demiş. Anlatılanın iki şekilde doğruluğunu veya yanlışlığını , yani hem böyle bir olayın yaşanıp yaşanmadığını, hem de yaşanmış olsa bile Ali’nin yaptığının doğru olup olmadığını iyi idrak etmek lazımdır. Böyle bir olayın yaşandığına inanmıyorum. Savaş öyle veya böyle, Atatürk’ün dediği gibi, nefsi müdafaa için yapılır. Nefsi müdafaa için zaruri değilse, harp bir cinayettir. Hele Allah için öldürmek en büyük vebaldir, günahtır. Allah birbirimizi gebertmemizi değil, birbirimizle dostluk kurmamızı, birbirimizi sevmemizi istiyor. Arapça olan İslam kelimesi de dostluk, sevgi, kardeşlik, dayanışma, birleşme anlamlarını içermiyor mu? Eğer savaşıyorsak sadece kendimiz için savaşıyoruzdur, Allah’ı karıştırmamak, Allah’ın emri diye yalan uydurup bu yalanın ardına saklanmamak lazımdır. Eğer savaşıyorsak da cephede bu işin affı yoktur. Yok sövmüş, yok yüzüne tükürmüş, yok bu yüzden öldürmek nefsi bir fiil olacakmış, bunlar hikayedir, geçin bunları. Savaşta askerin düşündüğü iki hedef vardır. Birincisi ne olursa olsun o askerin hayatta kalmasıdır. İkincisi de ne olursa olsun o askerin, düşmanın malını, canını, cephesini, kalesini yok etmesidir.
Eğer bugünün savaş teknikleri ve taktikleri, kaset savaşları, belden aşağı vuruşlar şeklinde geçerliyse, o halde bu harp tekniklerini ve taktiklerini en ala şekilde öğrenmeli ve uygulamalıdır. Mesele gol atmaksa, maçı kazanmaksa bu gol atılmalıdır, bu maç alınmalıdır. Planlanan, ele geçirilmek istenilen hedef hayatta ve ayakta kalmaksa kalınmalıdır. Hedef iç ve dış düşmanları etkisiz hale getirmekse getirmelidir. Vatanın birliği, bütünlüğü, devletin bekası, milletin istiklali mevzubahisse gerisi teferruattır.
Yolcular, yolcuların yakınları veya mal taşıtanlar, armatörler, liman görevlileri, devlet yetkilileri, fırtınalarla, dalgalarla, gemideki arızalarla, mürettebatın sıkıntıları ile ilgilenmezler, hepsi kaptanın gemiyi sağ salim ve zamanında limana getirip getirmediğine bakarlar. Dünya otoriteleri, nüfuzlu kamuoyu da ordusu kazanan ülke veya galip gelen taraf ile muhatap olur! Dökülen kanların litresini, çıkartılan gözlerin, kopartılan kolların ve bacakların sayısını, yanlışlıkla vurulduğu iddia edilen çocukların, kadınların mevcudunu hesaplamaz! Cephede mağlupsan, her yerde mağlupsun demektir.
Ne yapalım? Ülkeler ordularının eğitildiği okullarda kaset savaşları, bel altı vuruşları dersleri mi verilsin? Hayır! Bu savaşlara tenezzül edenlerin nasıl yok edileceğinin veya etkisiz, sıfır hale getirileceğinin derslerini versinler!
Bu yapılmazsa emperyalist süper güçler, bütün dünya ordularının onurlu muvazzaf veya emekli subaylarını ve devlet adamlarını kaset, kamera savaşları ile, bel altı vuruşları ile itibarsızlaştırarak, o orduya ülkesinde duyulan güveni sıfırlamaya ve kendi planladıkları küresel, tek kutuplu ,tek dünya devletini kurma çalışmalarına devam edeceklerdir. Bütün dünya ülkeleri birer eyalet, süper güç de eyaletlerin merkezi haline gelecektir.
www.vedatkusakli.com
k.vedat@windowslive.com
петък, 29 ноември 2013 г.
Абонамент за:
Коментари за публикацията (Atom)
1 коментара:
tsk anal'z ed'lmemel'' yoksa yazilariniz cok farkli vedat bey yine de kusura bakmayin lutven
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.