1862'de adaletin "haneye tecavüz" kapısından girip Büyük Fransız Devrimi (1789-1799) ortamını, 1795'i anlatan, Fransız romantizmi ve aydınlanmanın dünyaca büyük fikir babası V. Hugo, ne yazık ki, biz Bulgaristan Türkleri için tarihi doğru okuyan gerçekçi bir deha olamadı. Neden mi diyeceksiniz? "Sefiller" denince, biz bugün kendimizi düşünmeye başlıyoruz ama o nedenle değil. Olay, büyük yazarın çift arşınlı toplumsal kıstaslarına dayanıyor.
Daha o yazıyor ve dünya politikasını etkileyebiliyorken, 1876'nın Mart ayı başlarında silahlı Bulgar milliyetçileri Filibe (Plovdiv) sancağının Panagürişte muhtarlığına bağlı Orta Balkan köylerinden Osmancık'ı (şimdiki adı Krıstevo) basmıştı. Bu saldırı 1876 Nisan Ayaklanması'na bir denemeydi.
Evlerinden zorla çıkarılan Türk aileler camiye tıkıldı. Çoluk çocuk, yaşlı hasta 3 gün aç susuz tutuldu. Tıklım tıklım insan dolu cami yakılmak istendi. Alevler bastırıldı. Türk köylüler kuşatmayı bozdu ve 1976 Nisan hortlamasının ilk denemesini boşa çıkartıldı.
O zaman Osmanlının Rumeli Müslüman köylerine karşı başlayan şiddet 1000 can aldı. Olayları Fransız basını ayrıntılı yazdı. Bir ekmek çaldı diye Jan Valjan'ın 19 yıl kürek cezası almasına SEFİLLER romanıyla isyan eden V. Hugo, Balkanlarda 1976 Nisan olaylarını öğrendi, ne var ki, Türk oldukları için zülüm gören ve öldürülen köylüleri savunmadı. Protesto sesini yükselt(e)medi, böylece iki yüzlüğü ortaya çıkmış oldu.
Padişahın işinden köylüler sorumlu tutulamaz, demedi. Suç somuttur, "Durun!" demedi. Üstelik Türk düşmanlığını kışkırtma yolunu seçti ve Avrupalı birçok aydını yüreklendirdi.
Büyük Fransız Devrimi (BFD) (1789-1799) ile gerçekleşen tarihsel dönüşüm çok zor olmuş olmalı ki, o dönemde yaşayan Hegel (1770–1831) "Diyalektik Mantığı" kaleme alırken, "tarihin sonu geldi" dedi. Hegel, feodal tarihin sonu geldi, demek istemiş olmalı. BFD'den ilham alan Bulgar havariler ise 1976'da "Türklerin sonu geldi!" derken bir hedef ifade ediyordu. İyi ki, söylenen her söz gerçek olmuyor. O vakit de, Bulgar milletinin derin sezgisi Türklerle bir aradalığı, beraber olmayı, değişimleri birlikte gerçekleştirmeyi seçti.
O zaman bu zaman kafa karışıklıkları durula dursun bir arada yaşayageldiğimiz tüm milli topluluklar, Bulgarlar, Türkler ve diğer etnikler değişim rüzgârlarına birlikte sevindiler. Beraberce yaşanacaksa bunun çözüm formüllerini bir biçimde bulmak gerektiğine hep inandılar.
Bizi 21. yüzyıla hazırlayan 1990 dönüşümünde sanki herşey önceden hesaplanmış ve düşünülmüştü. Sosyalizim gömüldü. Komünist Parti'nin totplumdaki öncülüğü yasaklandı. Parti kapandı.
Çiftçi Halk Partisi kapısına kilit vurdu. Komsomolun esamesi okunmaz oldu. Vatan Cephesi dağıldı. Politik mahkümlar serbest bırakıldı.
Sürgünler eve döndü. Bulgaristan'da yaşamak istemeyenlerin bazıları ülkeden kovuldu, kimileri de kendileri çekti gitti. Anayasa ve kanunlar değişti. Demokrasi rüzgârı esti. Fakat sanki birşey düşünülememişti. O da, düşünülenlerin her gün yeniden düşünülmesinin zorunlu olduğu gerçeyine dayandı. Bu bakıma "akan sular kendiliğinden durulur" diyenlerin sözleri doğru çıkmadı. Bizdeki sosyal yaşam yokuşa sürüldü, toplum işleri çözümsüzleşti, AB gibi güvendiğimiz dağlara derin karlar düştü, ekmek kavgası hafifleyeceğine sertleşti.
1990'da, yeni zamanların büyük düşünürü olan Yohama "Tarih bitti" diye yazdı. Düşünenler, Sovyet blokunun çökmesiyle tüm dünya enkaz altında kalacak, yok olacak diye düşündüler. Bu da tahmin edildiği gibi olmadı ama 1990'dan beri sosyalist kalıntı her gün biraz daha çöktü.
Bizimle birlikte tüm dünya da enkazdan kurtulup bir daha dirilme umuduyla can çekişiyor. Böyle bir tablonun içindeyiz, ortasında yani göbeğindeyiz. Karanlık tüneldeyiz, görünürde ışık yok. Tarihten süzülen ve kötü formasyonların içinde en iyisi olan ve halka da kabul ettirilen "demokrasi" ve "pazar ekonomisi" hala yol alamıyor.
Umudumuz (Müslümanlar) 10 Ocak 1990'da kurulan Hak ve Özgürlükler Hareketi'ne bağlamıştı. İlk başta yüreklenenlerin heyecanı çoktan söndü. Yemekli toplantılara bile giden yok. Tahta kaşıktan gelip medeniyette çatalla yemesini öğrenenler, etrafta kimse yoksa yine parmaklarını kullanıyor.
Herşey çok geri gitti. HÖH yeni bir medeniyete yelken aç(a)madı. Halkımızın yüreğini göremedi. Emellerini okuyamadı. Halk uyanır ve cahilliğimizi görür diye korktu. Coşkumuzu, atılımlarımızı, hükümet ortaklığını ve AB üyeliğini sıradan insanımızın yararına kullan(a)madı. Bu arada eskiden elde ettiğimiz kazanımları da tamamen yitirdik. Gözümüzün gördüğü yerde işsiz ve aç kardeşlerimiz var. Son dırsatlar budandı. Tekelleşen HÖH eliti halka sırt çevirdi.
2013'te elektrik faturalarını ödeyemeyenlerin isyanı, hükümet devirdi, büyük şehirlerin Belediye Başkanları istifa etti. Krizi kabullenmeyenlerin tepki alayları meydanlardan taşıyor. Çaresizler kendilerini sokakta yakıyor.
Bulgaristan'ın yeni tarihinde böyle bir şahlanma görülmemişti. Nefret dalgası yükselirken yeni çözüm paketleri aranıyor. Politikacıların yetersizliği yüzlerine vuruluyor. Seçim kampanyasına gergin girilirken, şiddet havası esiyor.
V. Hugo'nun vaktıyla 1876 Nisan olaylarını tek yanlı okuduğu gibi, şimdi de olayların gerçek nedenlerine inmeden yorum yapanlar var.
HÖH yönetimi ise bu defa dilini yuttu. Enerji politikasında sosyalistlerle birlik olup yıllarca Rusya egemenliğini savunmuştu. Hesaplar çarşıya uymadı. 4 atom reaktörü kapandı. Seçmen "Belene Atom Santraline" hayır derken, Burgas Aleksandropolis Petrol Boru Hattı'nın dosyasını Meclis kapadı. Kış soğuna dayanamayanlar sokaklarda gösteri yaparak ısınmaya çalışıyor. Bu çöküşte HÖH -elitinin parmağı var. Seffilerle yüzleşmeye korkuyorlar.
2012'de 125 bin Bulgar vatandaşı Almanya makamlarından sosyal yardım istedi. Dış yatırım olarak takdim ettiği paraların yarısı, işe giden gençlerimizin ailelerine su, elektrik havalesidir. İşte bu yüzden biz geleceğimizi değiştirmeliyiz. Yenilenmemiz ancak bakış açımızı politik eliti değiştirmemizle münkün olacaktır. Çar, Stanışev'in sosyalistleri, Kostov, SDS, Ataka faşistlerinde iş yok. Onlar denendi.
Aralarında bir işe yarayan yok. Seçmen hepsini çöpe atmaya hazırlanıyor. Herkes uyandı, birleşiyor, değişiklik peşinde güç topluyor.
Biz Müslümanlar-Türkler topluluğu ve diğer tüm azınlıklar da yalnız kendini düşünen ve slogan savuran HÖH elitine, Ahmet Doğan grubuna "Dur!" deye hazırlandık.
Sorunlara çözüm getirecek olan gerçekçi, halkçı, dürüsüt ve ahlaklı, akil, halktan kopmamış, Ahmetlerin ve kopaylarının hışımına uğramış aydın politikacıları göreve çaralım!
12 Mayıs günü yeni bir güç, yeni bir kadro seçelim, onurlandıralım, görevlendirelim ve bunları gerçek halk birlikte Sofya'ya gönderelim.
Özgürce seçim yapmak hepimizin yasal hakkımızdır.
Ne yazık ki, HÖH eliti işine bak(a)madı, bakamıyor. Dertlerimizi ve tarihimizi doğru dürüst okumadı okumak istemedi.
Çilelerimize ortak olmadı. Problemlerimizi dinlese de çözmedi, çözmek istemedi. Hepimizi en sefillerin sınıfına dâhil etti.
HÖH, sorunlarımızı top gibi bir kaleden öteki kaleye çaktı, yuvarlayarak, ezerek 23 yıl hep unutturmaya çalıştı. Şimdi de bavullara doldurmuş ve Brüksele taşıyor. Bu yüzden, hiç bir işe yaramadığından dolayı halkımız Ahmet Doğan'ı ta baştan sevmedi. Onu lanse eden zaten Bulgar basını ve medyası olmuştu.
O, hayatımızla insanlarımızla ilişki kuramadı. Köylümüzle diyaloğa giremedi, ayak uyduramadı. İşçimizle iletişim geliştiremedi. Sefiller ordusundan uzaklaştı da uzaklaştı. Çünkü o saray değiştirirken yoksullarımız sefilleştikçe sefilleşti. İyi oldu da, o, en sonunda saraylara kapandı. Wisky şişelerinden ayrılamadı.
Öyle ama, yeni zaman kapıda, artık SEFİLLER de Altın Ödül alıyor.
Onlar için pis kokulular deseniz de, hepsi bizdendir, canımızdan can, kanımızdan kan olan onlardır. Biz kendilerini seviyor ve sevmeye de devam edeceğiz.
V. Hugo'yu Nisan Alaknması'na tutumundan ötürü sevemedik ama Jan Valjan bizden biridir. Fransız Devrimi'ni yapanlar, sefillerledir, Jan Valjanlardır.
2013 Mayısta Bulgaristan dönüşümü de bizim artık yeniden uyanan bilinçlenmiş Sefillerimize minettar olacaktır.
Üzülerek yazıyorum: İnsanlarımız Bulgar toplumunun sınıfsal ıskalasının en dibinde, en alt çizgisinin en altında, hayata tutunabilme derdindeyiz, güçlükler içindeyiz, işsiziz, gurbetçiyiz, kültürel bakımdan yoksunuz, sefil bırakıldık, bükülüp dürülürken sakat, aç, çağresiz kaldık ve hep gizlice göçe zorlandık.
Biz 21. yüzyılın Sefilleriyiz. Bundan dolayı değişiklikler istiyoruz ama hala değişemedik. Bu yenilenme ve sefaletten kurtulma işini de ellerimize sımsıkı almak zorundayız.
Tarih bitti diye bayram edenler, kendi ellerimizde kurduğumuz sosyalist düzeni planlı bir şekilde çözüp pazar ekonomisine dönüştüremediler. Bir toplum düzenini hurdaya çıkaranlar emekçilerimizi ve ailelerini amansızca ezdiler.
Anlattıklarım HÖH partisinin ve Doğan elitinin de işidir.
Onların neo-liberal ipiyle bağlandığı kan emicilerin işidir. Bu yüzden onlar seçmenlerin gözünde kesin olarak güvenlerini kaybettiler. Bugün artık sıfırlandılar.
Onların 12 Mayıs seçim sandığında yeri yok ve asla olamaz, artık yolun sonuna geldiler. Onlar bu sandığa gömülecekler.
HÖH Bulgaristan Müslümanlarını 20. yüzyıldan 21. yüzyıla başarılı geçiremedi. Ezdi! Sefil duruma getirdi ve bunun farkına vardılar.
Hayatın amacı yaşamaktır. Neşe içinde yaşamak, yürekten üretmek, refah içinde varolmak, yeni kuşaklara daha iyi günler, daha ümit verici bir geleceklik bırakmaktır...
Nedense en iyisini hayal etmeye hep olanak bulamadık. Biz hepimiz doğum ve ölüme çağre olmadığını bilirken, aradaki az boşlukta mutlu olmayı hak etmedik mi? Siz, Sayın HÖH-Eliti, zenginleme, kapma çalma, soyma virüsü kaptınız. Ölümcül mikrop ve kansere kapıldınız. Taburca edilmeniz imkânsız oldu. Ne yazık ki, bize de göz açtırmadınız... Diktiğimiz HÖH ağacını kurutan da siz hepinizsiniz.
İnsan her zaman bir mucize yolundadır. 12 Mayıs seçimlerinden bizde mucize bekliyoruz. Türk Halk artık aya kalkmalı ve kendi yolumuzu kendimiz seçmeliyiz demeli.
İki yol varsa, ikisi de penbe vaatlerle dolu ama sefalete devam yolu yönündedir, bu defa üçüncü yolu seçmekte özgürsünüz. Kararlı olalım!
Kimseye oyumuzu kullandırtmayalım, oylarımızı geleceğimize, yeniliğe yeni kişilere kullanalım. Denenmiş kişilerle boşa vakit zaman geçirme zamanı çoktan geçti, akıllı olalım geleceğimizi biz yönlendirelim.
Yeni kadro, yeni yüzler, yeni ufuklar, yeni umutlara doğuru hep birlikte yürüyelim. OY İSTEYENLER ÇOK HAK EDEN TEK
4 коментара:
Tebrikler
Hayranım sızın yazılarınıza
Sizler su 2 yıl ıcerisinde bulgaristanda bır devrim yarattınız
Tum kafaları karıstırmayı ve dusunmeye sevk ettin
Sizlere mınnetarız gozlerımızı actınız
Sızlerin yazılarınız ozellikle Kırcalide
insanları dusunmelerine sevk ettiniz
sağolun varolun
elinize kolunuza beynınize sağılık
allah sizlere guc versin
bizleri bilgilendirmeye devam etmeniz dileği ile,
Koaral, Ailin, Mert, Hasine, Halım, Kadrie, Melek
Bu yazılanlar hepsı yanlıs
kafasına gore yazmıstı
HOH 1.parti
Hersey pek guzel yazilmis ama Bulgaristanda bulunan turklerin kaci bunu okuyabiliyor....milletin tutun tarlasindan koputa bilgisayar ,internet..veya gazeteye ilgisi voyar mi ki bu gercekleri ve dogrulari gorebilsinler? Ayse inge butun gun ineklerine bakmakla meskul ben ne anlarim diyor politikadan ve dps turktur ve oyumu turklere vereyim diyor...Hasan coban ise butun gun koyun baktindan politika ve gercek siyasetten haberi olmadindan o da ayni sekilde ....oyumu turklere vereyim diyor ....bende sorunca turkler kim ? o da DPS HOH diyor....yani koydeki bilinciz birakilan HOH tarafindan bu insanlar bilincsiz oldugu icin ...gazete internet ve kitaptan uzak olan kisiler oylarini yine malesef DPS,ye verecekler. buna inanin ve gercek bilgi ve politikacilar sahipleri bu koylere bir sekilde inmeleri gerekir ve boylece secmeni bilinclendirmeliler.
evet arkadaş - bu sefer gerçekten köylere iniliyor , ev ev geziliyor...
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.