четвъртък, 5 май 2016 г.

CEBEL’DE SARMAŞ DOLAŞ OLMAK...

Dostlara Mektuplar - 1.

Mafyanın kümelendiği yerlerden biri de Çingene İskelesi (Çengene skele) ve civarıdır.

Yakınında, Boyko ve Dilyanço gibi karanlık kişilerin kaçak sigara fabrikası, şaibeli Lukoil  işletmeleri, “Rusya Federasyonun sınırları” korumasında  kaçak bir de saray, ayrıca bir de  tavarişt sultancık bulunmakta.

Buraları Drındarlı Amet’ten  sorulur gibi olsa da, aslında gerçekler bambaşka...

Bu meşhur ve korkak dolandırıcının himayesindeki “Hermez Solar”şirketi, KTB’den 18 milyon kredi çekerek, eskiden küçük  bir balıkçı köyü olan sahil boyuna, gayri meşru saray temeline akıtmıştı. Rusya’nın, Bulgaristan’ı ne biçimde soyduğunun sadece basit bir örneğidir bu.

Tabi ki, bu banka kredisini geri ödenmeyecek.

Ama günün birinde bu Çingene İskelesi  kökünden temizlenebilir.  Hatta ortalıkta ne Boyko, ne Amet veya ne de Dilyanço kalabilir...

Lukoilli Ruslar ve Yahudiler, bir de Bulgaristanlı yandaşları, tümü Kara Deniz’in soğuk sularına gömülebilir.

Nasıl olduysa, bu koyda bizim Mestanlılı Elvan da mal mülk edinmiş. Bu “akıl küpünün” “sermayesine” de yazık olacak. Eh, sürüden kopan kuzuyu kurtlar yer...

Burgaz ve Varna körfezine, hatta bütün Karadeniz sahiline ve yakın civarlara on binlerce Rus yerleşti(rildi), binlerce dönüm toprak ve ev sahibi oldular.

Amet ve satılmış yandaşları, sıkı koruma altına alındılar. Büyük Rus ayıları tarafından, kendilerine Bulgaristan’ı paramparça ediniz, bölünüz, paylaşınız ve yok ediniz dendi.

Aynı zamanda Bulgaristan’da ki Türklerin lehine  tek adım atmak yasaklanmıştı...

Bir yandan Ruslar, ülkemizi bataklığa sürüklerken, diğer yandan, Bulgaristan toplumuna şiddetli bir şekilde Türkiye korkusunu empoze ediyorlardı. Güya, komşu Türkiye, Bulgaristan’ı istila edecekmiş.

Bu süreç zarfında, Bulgaristan’da ki Türklere ve göçmenlere hangi roller biçildi?

Daha 1985 yılından önce, Amet’in ve “kuracağı” grubun görevi belirlenmişti, çünkü  1985 yılında, Paunka Goçeva ve başka yoldaşları, ülke çapında konferanslar vererek, halka bir tek  Amet’in korkunç Türkiye “bağlantılı”  düşman grubundan bahsediyorlardı. Sanki, devlet içinde başka hiç bir gizli direniş ve mücadele grubu yoktu. Halbuki, yalnız Kırcaali ilinde ondan fazla grup faaliyete geçmişti.

Kendi rejimine karşı, muhalefet ve mücadele grupları kurduran, kendi halkına karşı bombalı “terörist” eylemlerinde bulunan bu diktatör zihniyeti, kendi idaresinin devamını sağlamak uğruna, artık hiç bir akıla sığmayan metotları devreye sokmuştu.

Bilinçli olarak yıllarca Belene adası ve buraya sürgün edilen altı yüze yakın Türkten bahsedildi.

Adeta bir Belene propagandasına maruz bırakıldık ama aynı zamanda onlarca  gizli grup üyeleri tarafından gerçekleştirilen eylemlerden asla  söz edilmedi. Bunun tek nedeni, Türkün özgürlük özlemi uğruna verdiği çetin mücadeleyi halktan gizlemekte.

Hala biz o dönemin gizli mücadele gruplarının faaliyetlerini bilmiyoruz. İşkence oda ve hücrelerinde kimlerin öldürüldüğünden ve kimlerin aylarca işkence gördüğünden haberdar değiliz, çünkü biz asla intikam arayan bir topluluk olmadık. Tek derdimiz hür ve özgür yaşamaktır...

1989 yılından sonra, Türklerin adına malüm bir istihbarat partisi kuruldu. Bu partinin liderleri ve milletvekilleri çoğunlukta Bulgar ve Rus ajanıydı.

İlginçtir ki, bunların arasından tek Türkiye ajanı çıkmadı.

Bahsettiğim o patinin başına da, vaktinde bilinçli olarak bir Türk kahraman getirilmedi.

Nedir Bulgarın bu Türkten korkusu?

Aslında Bulgarı ve Türkü, bu topraklarda yüzyıllarca beraber ve huzur içinde yaşamaktaydı ama komünistler, kıytırık ve saçma sapan ideolojileri uğruna, bu iki halkı biribirine düşman düşürmeye kalkıştı ve en sonunda Georgi Dimitrov’un mazolesi bile kenefe dönüştürüldü...

Bulgaristan’da ki  Türk, memleketini sever ve sayar. Ona hiç bir zaman ihanet etmez! Zaten Amet bizden değil...

Ama demokratik Bulgaristan bizim olacak, yani burada yaşayan bütün etnik grupların.

Uzun yıllardır, Türkiye’de yaşayan bir göçmen bile, “Memleketin neresi?”sorusuna, gururla “Bulgaristan!”cevabı verir. Emekli olduğunda da gider ve memleketindeki baba evini tamir eder...

Çeyrek asır boyunca, hepimiz komünist uşaklarını besledik ve ayakta tuttuk. Hatta, onları sultan mertebesine kadar çıkardık ve altın kaplamalı küvetlerde, üzerilerine gül kokulu su serpiştirdik durduk...

Artık değişim zamanı!

Cebel’de, hep beraber sarmaş dolaş olup, Bulgaristan’da ki Türklerin demokrasi özlemini bütün cümle aleme göstermeliyiz!

Bunu arzu etmeyenler, Çingene İskelesi’ne gider, ya da karşıdaki “Bolşevik”adasına yerleşir...

Mümin TOPÇU

0 коментара:

Публикуване на коментар

Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.