сряда, 27 април 2016 г.

OSMANLININ SAYESİNDE BULGARLAR VE DİNLERİ YOK OLMAKTAN KURTULMUŞTUR

Yakın tarihte, Bulgaristan'daki Türklerin zoraki bir şekilde Bulgarlaştırma sürecine tanıklık etmiştik.

Sahtekar tarihçilerin, o dönemin siyasi konjonktürü doğrultusunda hazırladığı bütün tezler, totalitarizmin sona ermesiyle tamamen çürütüldü.

O zamanlar,  BALGÖÇ gibi bir etkin sivil toplum kuruluşu, Bulgaristan'daki Türklere var gücüyle sahip çıkmıştı.

Ne ilginçtir ki, bugün 26 Nisan 2016 yılı, Bursa'daki Ördekli Kültür Merkezi'nde, aynı BALGÖÇ örgütünün, mükemmel bir ev sahipliğinde, Bulgar tarihçi Prof. Dr. Stoyan Dinkov, tamamen tarihi belge ve kaynakçalara dayanarak, asıl Bulgarların Türk kökenli olduğunu ispatlıyordu. Bazı çarlarının Türk olduklarını, kullandığı dilin eski Türkçemizin olduğunu belgeliyordu.

Kültür merkezinin salonunda, göçmen kökenli aydınların yanı sıra, bir çok Anadolu'nun bağrından çıkmış yüksek eğitimli şahıslar da yerini almıştı. Ben de eski ve sadık bir dostumu karşımda görmenin mutluluğunu yaşıyordum.

Bulgaristan tarihini daha yakından bilmeyenler, Stoyan Dinkov'un sergilediği tezleri, pür dikkat dinliyorlardı ve adeta  şaşkınlığını gizleyemiyorlardı. Bulgar tarih araştırmacısının bilgi birikimi ve araştırma konuları, kendilerini adeta mest etmişti ve iki saatlik konferansın sona ermesine rağmen, kimse  salonu terk etmek istemiyordu.

Konuk Profesörün konuşmasından notlarım şu yöndeydi;

"Osmanlı hiç bir zaman Bulgaristan'ı esaret altına almamıştır.

300 000 nüfuslu, birkaç bölgeden ibaret olan Bulgaristan, zaten gönüllü bir şekilde Osmanlı hükümdarlığına sığınmıştır ve böylece etnik kimliğini koruyabilmiştir.

Osmanlı-Rus savaşından sonra yapılan ilk sayımda, Bulgaristan'ın nüfusu 7 milyondan fazla çıkıyor.

Osmanlı bu topraklara ilk ayak bastığında, karşısında aç ve sefil bir halk buluyor, onu giydiriyor ve karnını doyuruyor.

Diline,dinine ve kültürüne sahip çıkıyor. Ortada asla bir Türk köleliği olmamıştır. Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde, bugünün 60 devleti bulunuyormuş ve bunlarda 100'den fazla etnik grup yaşıyormuş.

Bu halkların hiç biri dilini ve kültürünü kaybetmemiş. Osmanlı idaresi altına girip de Osmanlı devletinden dolayı etnik kökenini kaybeden millet yoktur.

Osmanlı İmparatorluğu'nun kendi içinde ırk ayrımı yapmadığını, her ırkın kendi arasında eşit olduğunu, iktidarda da her ırktan temsilci yer alıyormuş.

Bu anlamda, Amerika ve Avrupa Birliği Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş felsefesini kullanıyor.

Osmanlı'da etnik kimlik bilinci yoktu.Osmanlı birliği kanun önünde herkesin eşit olmasını sağlıyordu. İnsanlar siyasi ve ekonomik anlamında özgürlerdi. Osmanlı İmparatorluğu, Amerika'nın ve şu anki AB'nin bir ön örneğiydi.Osmanlının yönetim tarzında toplum etnik olarak ifade edilmiyordu. Etnik ayrımcılık yoktu. Tüm etnik kimlikler Osmanlılı olarak kabul edilirken, o dönemde bireyler etnik kimlikleri altında birleşmeye başlıyorlardı.

Fatih Sultan Mehmet sayesinde, Bulgarlar yeniden Ortodoks kiliselerine kavuştular. O Sultanın döneminde onlarca kilise inşa edildi. Osmanlı İmparatorluğu tarih boyunca, adeta  Bulgarların ayrı bir etnos olarak muhafaza edilmelerini sağlamış oldu. Bizim topraklarımıza Osmanlı gelmemiş olsaydı, ne bir Bulgar kalırdı, ne de Ortodoks hristiyan dinimiz. Bundan dolayı, Bulgarların Osmanlıya ve Türklere teşekkür etmeleri gerekiyor."

Mümin TOPÇU

0 коментара:

Публикуване на коментар

Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.