неделя, 8 март 2015 г.

MEMLEKETİMİN ÇİLEKEŞ KADINLARI NE ZAMAN ‘’AK GÜN’’ GÖRECEK?

Rahmetli annem, memleketim için İridere şivesiyle, “Geberesiin yerinde bi ak gün göömedim” derdi…

 74 yaşında Türkiye’de vefat eden anneme, 1989 göçünün travmaları bile,  Bulgaristan’da çektiği çilelerden daha hafif gelmişti. Ölümünden önce (1998),  “ En iyi günlerim Türkiye’de geçti” diye devam ederdi…

Annem, 20 yaşında, 1944 yılında Solaklar’dan Tosçalı’ya tarlaları, ormanları, koyunları, keçileri, inekleri, öküzleri, atları olan bir aileye gelin gelirken daha iyi bir hayat süreceğinden hayli umutluymuş…

Daha sonra memleketimde, ayaklar baş oluyor… Bu ayaklar, nesillerce çalışılarak edinilen tüm tarlalara ve ev hayvanlarına “kooperatife” diye el koyuyor ve memleketimin insanının çilesi başlıyor…

Aynı ayaklar, memleketimde hayvancılığı öldürüyor, meraları çam ormanı yapıyor, bütün sene didinip dursunlar diye, sadece tütün yetiştirmek şartıyla her aileye 5- 10 dönüm tarla veriyor.  Buna da “akord sistemi” diyor, yani bir nevi “ kesene sistemi.”

 Kentleşmesine de izin verilmediği için, “işçi sınıfı” da olamayan memleketimin kadını, 1989 yılına kadar bu “kesene sistemi” içinde didinip durdu…

1989 yılından sonra, Türkiye’ye göç edebilen memleketimin kadınları, çalışarak emeğinin karşılığını alabildiler, 15 sene kısa bir dönem çalışmayla emekli olabildiler.  Türkiye’de 65 yaşını dolduranlar ise,  Bulgaristan’da 40 seneden fazla çalışmaya verilen emekli maaşından daha yüksek yaşlılık maaşı alarak, hayatlarının son yıllarında da olsa, bir nevi “ak gün” görebildiler.

Peki, ya Bulgaristan’da kalan memleketimin kadını…
Kim ne derse desin, benim memleketimde hala sömüren ve sömürülen halk vardır. Benim halkım sömürülendir… 

Memleketimin kadını, Kırcaali ve bölgesinde hala sefil bir hayat sürdürmektedir...

Memleketimin yaşlı kadını; eziktir, beli bükülmüş, çocukluğundan beri gerekli gıdayı alamadığı için ufak tefektir.   Öğrenilmiş veya öğretilmiş çaresizlik içinde, eski rejimin düşmesinden çeyrek asır geçmesine rağmen, aynı rejimin dayattığı genelde mavi çiftçi veya işçi gömleklerini hala üstünden atamamıştır. Memleketimin kadını, 40 - 50 sene çalışmasına rağmen, 70- 80 Euro emekli maaşıyla geçim savaşı vermektedir.

Çocukluğunda gerekli gıdayı alamadığı için memleketimin genç kadını da ufak tefektir, ya Avrupa’da gurbet ellerde, ya gözü gurbetlerde, ya da 160 - 170 Euro ile aile geçindirmeye çalışmaktadır.

Memleketimin erkeği gibi, kadını da mücadele ruhunu bırakmıştır. Memleketimin erkeğinde olduğu gibi, kadınında da hak arama mücadelesi yoktur…

8 Mart 1857 yılında, tekstil fabrikalarında çalışan ”Eşit hak, iş aş,  iş saatlerinin düşürülmesi, çalışma koşullarının ve ücretlerinin iyileştirilmesi” için New York sokaklarına dökülen kadınlar gibi, memleketimin kadını da Kırcaali sokaklarına dökülemez mi?
Dünya şartları değişti… Memleketimin erkeği gibi, memleketimin kadını da eskiden öğrenilmiş veya öğretilmiş çaresizliklerden ne zaman kurtulacak?…

Memleketimin kadının neyi eksik de,  Avrupa veya Amerika kadınlarının hayat standartlarında yaşayamıyor?

8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle…

Başta eşim olmak üzere, memleketimin ve tüm dünya kadınlarının 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlar, iyi yaşam koşulları için mücadele etmelerini diliyorum.


Durmuş Arda

1 коментара:

Анонимен каза...

Bu nasıl yazı böyle? 8 mart

Публикуване на коментар

Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.