неделя, 7 септември 2014 г.

SİYAH BOY AYNASINDAN YANSIMALAR

Adaşım Mümin Sezgin, usanmadan ve ısrarla sormaya devam etmekte;
- Türkiye'de 144 göçmen derneği var. Sahi bu dernekler ne işe yarıyor?
- Bulgaristan Türkleri'nin Türkçe eğitim sorununu çözmek için ciddi bir adım attılar mı?
- Komünist zulmüne kaşı açılan dava konusunda bir çalışma oldu mu?
- Bulgar adı taşıyan dernek üyelerini tespit ettiler mi?
Sadece seçim vakti gelince;
" Biz HÖH'ü destekliyoruz,bölünmeyelim,komünist dönemde çok zulüm gördük,
inşallah bir daha tekrarlanmaz!"gibi boş laflarla halkı uyutuyorlar.
***
Genelde, Bulgaristan Türk Topluluğu'nun değişmez derdi ve çilesini,
kendine görev edinen veya edinmeyen,
yani hepimizi az veya çok bunlar ilgilendirmekte.
Ortadaki ana sorun ise her zaman gözardı edilmekte;
- Herkesin bir tek kendisini damgalanmış ilah olarak görmesi,
bir de ayrı ayrı kavşak noktalarında vakit ve zaman törpülememiz!
Halbuki, ufukta incelmiş ve kopmak üzre olan yol tektir!
Artık çomak ve ayak oyunlarını terk etme zamanı.
Aramızdaki konuşulmayacak tabular kaldırılmalı.
Meriç'in azgın suları Trakya'mızı yutmamalı!
Deliorman bozkırının sabana ihtiyacı var!
Sofya'nın kaldırım taşlarında Türklerin de alın teri bulunuyor!
Herkes yorganı kendi üzerine çekmekten vazgeçmeli,
çünkü bu örtünün altında hepimize yer var.
Sonuçta Mustafa Asi, Güner Mert, Refiye Kemal, İrfan Beyti, Bahri Ömer, Abdurahman Manafoğlu, Korman İsmail, Reşat Aydın, Sezgin Mümin, Orhan İsmail, Durmuş Arda, Gülerman Can, Adem Hayrullah, Saniye Mümün, Burak Koçanoğlu, Erhan Sali, Menderes Kungun, Ali Güler, Saliha Emin, Kenan Özgür,
Ayşe Sali, Gürsel Hüseyin, Sesil Hüseyin, Sabri İskender, Zülkef Yeşibahçe, Hüsniye Aydın, Osman Karaca, Naim Bakoğlu, Ruşen Riza, Erdinç İmamoğlu, Güner Şükri, İlhan Anday, Menent Şükri, İsmail Köseömer veya Vedat Murat,
bu sözünü ettiğim tek yolda birleşebilir mi?
***
Şimdi biraz Sezgin kardeşin sorularına değinelim.
- Türkiye'de 144 göçmen derneği var. Sahi bu dernekler ne işe yarıyor?
Aslında, Sezgin bey, kendisi Sofya merkezli bir dernek yöneticisi.
Türkiye'deki göçmen derneklerinin sayısı ise adeta bilinmez cinsten.
Gerçi, bunların arasından içi boş, tabela derneklerini hesaba katmazsak, sadece birkaç tanesi ciddi birer oluşum ve kendi çapında bazı faaliyetler yürütürler.
Dernekçilik, sanıldığı gibi kolay bir toplum marifeti değil ve doğru dürüst bizlere hizmet sunanların önünde eğilip, minnet borcumuzu belli etmeliyiz.
Bu gönüllü kuruluşlarımızın, kendi çapında takdir edilecek bir işleyişleri bulunmakta, fakat topluluğumuzun ana ve güncel problemlerinin çözümü üzerine projeler üretmeye pek yanaşılmıyor.Ayrıca bize verdikleri zararları da unutmuyoruz!
- Bulgaristan Türkleri'nin Türkçe eğitim sorununu çözmek için ciddi bir adım attılar mı?
Bu problem suyun iki tarafında kalanların canını sıkmaya devam etmekte.
Bence çözüm yolu arayışı, öncelikle Bulgaristan'daki sivil toplum ve siyasi oluşumların gündeminden asla inmemeli. Belli ki, bu iş yalnız mektup yazmalarla başarıyla noktalanmayacak.
Göçmen dernekleri, kendi bölgelerinde bir hakimiyet ve popülarite sağlayamazken,
nasıl olup ta, ayrı bir devletin eğitim sorununu ortadan kaldırabilirler?
Misal olarak, bu konunun çözümü için Sezgin Mümin ile Yüksel Özkan hiç konuştu mu? Ortak bir çalışma programı altına imza attılar da,duyan mı olmadı?
Ya da Lütvi Mestan ile Rafet Ulutürk, birkaç gün sonra start alacak yeni eğitim yılı için basılacak yeni Türkçe kitapların yeterliğini mi görüştü?
Sakın bana, bu yıl da bu özlenen kitaplardan mahrum bırakıldık demeyin!
Suçlu bulunsun ve İŞİD'e teslim edilsin...
- Komünist zulmüne kaşı açılan dava konusunda bir çalışma oldu mu?
Yıllar boyu, hoşgörü niyetinden ve iyi dilekler göstergesinden başka olumlu bir gelişmenin kaydedilmediği aşikar.
Hatta, bir Eşref Kahraman bile davasında tek başına ve kaderine bırakıldı.
Onun başlattığı hareket hiç bir göçmen derneği tarafından benimsenmedi ve desteklenmedi.
Göçmen camiası, genel bir sorumluluktan kaçınmaz, fakat bu konuda Bulgaristan'da ciddi bir mücadele başlatılmadı.
Burada ki Eşref Kahraman'ın yalnızlık kaderi, oradaki Sezgin Mümin'in gayretleriyle eşdeğerdir...
Arkalarında, kimsenin durmaması bizim içler acısı durumumuzun siyah boy aynasıdır.
İşte böylece;
- oradakiler, buradakiler derken, aramızdaki suçluyu ararken, aramızdaki yel değirmenleri bir çok suç unsurunu zaman aşımına uğratmayı başardı...
- Bulgar adı taşıyan dernek üyelerini tespit ettiler mi?
Yine başka kışkırtıcı soru ve sual!
Bu konuda nedense yine göçmen derneklerine umut bağlanmakta, gerçi bunların asli görevi hafiyelik değildir, tabi ki, Bulgar isimlerle taşan seçim listeleri hazırlamak ta değil...
Ne de olsa bir polis devletinde yaşamıyoruz sonuçta!
Sorun memlekette yaşayanlar arasında da çözüme ulaşmadı, yalnız göçmenleri zan altında bırakmak doğru olmaz.
Türkiye hukuku, vatandaşın kimliğindeki tek ismi tanır.
Tabi ki, kimin çifte isim taşıdığını da beller!
Aynısı dernekler için de geçerlidir.
Zaten, bir insanın tek isimli olma zarureti üzerinde hepimiz hemfikiriz...
Ama uygulamada çifte suratlı şeytandan beteriz.
Avrupa ülkesi olan Bulgaristan, zoraki dayatmalar sonucunda bir Türkün, Bulgar etnistesine dahil olamayacağını çoktan anlamış olmalıydı, ama nafile işte...
Türkiye'de kimliklerimizdeki gerçek Türk isimlerimizle dolaşıyor ve gururla yaşıyoruz!
Bulgaristan'da ise kimliklerimizdeki sahte Bulgar isimleriyle utanarak ve büzülerek caka atmaya kalkışıyoruz!
İki adım ötedeki adliyeye uğramayı ise ihmal etmekteyiz...
Hani Jivkov'u hiç sevmiyorduk?
Hani Hak ve Özgürlükler Hareketi'ni bizler kurmuştuk?
BALGÖÇ'ü neden yarattık?

Mümin Topçu

0 коментара:

Публикуване на коментар

Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.