Reformcu Blokun Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Bulgaristan
genelinde yüzde
6.45, Kırcaali İli’nde de 836 oy almasını neye
bağlıyorsunuz?
Sebebini söyleyeyim, biz fazla büyük kampanya yürütmedik.
Maalesef tercihli oyun geçeceğine ben pek ihtimal vermiyordum. Sadece
Kırcaali’de değil, Razgrad’da da aynısı, Şumnuda’da aynısı, Burgaz’da da
aynısı. Kırcaali’deki 800 oydan 600’ünü HŞHP’li arkadaşların çalışması
sayesinde aldık. Fazla da çalışmadık, çünkü insanlar çok korkuyor.
Yani HÖH'ten korktukları için Reformcu Bloka oy
veremiyorlar?
Avrupa seçimlerinde Hürriyet ve Şeref Halk Partisinin (HŞHP)
adayı dördüncü sırada olduğu için fazla çalışmadık.
HŞHP, Reformcu Blokun bir parçası oldu; partiniz, o blokta
Türkleri temsil eden bir parti profilini koruyabilecek mi?
Koruyacak tabiȋ. Biz uzun ve ince yolu seçtik. Kısa yolu
seçseydik her şey bambaşka olurdu. Her zaman A plȃnı B plȃnı vardır. Biz de sağ
kanatta yer almak için Reformcu Bloka girdik. Çünkü Bulgaristan’ın geleceği
Reformcu Blokta.
Peki ya genel seçimlerde nasıl sonuç bekliyorsunuz?
Bu seçimlerde Reformcu Blokla meclise kesin gireceğiz. Radan
Kınev’in Reformcu Blokun sözcülüğünden istifa etmesi biraz sorun yarattı. Ama
kendi aramızda görüşüp anlaştık. Fakat öte yandan onun istifası iyi oldu. Şimdi
Reformcu Blokun başında olacak. Vatandaşların Bulgaristan’ı Hareketinin (DBG) Genel
Başkanı Meglena Kuneva ve Bulgaristan Halk Tarımcılar Birliğinin (BZNS) Genel
Başkanı Nikolay Nençev burada olsaydı bu sorun daha çabuk çözülecekti. Onlar
geç vakte kadar toplantıdaydılar.
Kırcaali’den milletvekili çıkarabileceğinizi düşünüyor musunuz?
Halkımız desteklerse çıkarırız. Oy kullananların kendi
üstüne düşen sorumlulukları var. Bizim siyasȋ parti olarak sorumluluğumuz
alternatif sunmak. Bu hükümet, Ataka ile ortak oldu. Böyle bir hükümete
söyleyecek söz bulamıyorum. Bunun etik ve ahlȃkȋ yönünü düşünün. Bir yandan
Bulgar Sosyalist Partisi, öte yandan Hak ve Özgürlükler Hareketi, bir de
Ataka’nın desteği. Bu hükümet kuruldu kurulalı her gün skandal çıkıyordu.
HÖH’lü Delyan Peevski’yi gizli servisin başına getirebilmek için Devlet Millȋ
Güvenlik Ajansı (DANS) Kanununu değiştirdiler. Hak ve Özgürlükler hareketi oy
satın aldı.
Sizce HÖH oy kaybetti mi?
Nasıl oy kaybetmemiş.
Oy kaybetti mi derken ciddi ölçüde oy kaybetmekten söz
ediyorum.
Oy haritasına bakarsanız görürsünüz ki Hak ve Özgürlükler
Hareketi 2013’ten beri yüzde 50 oy kaybetti. Mesela 2009 yılında 618 bin oy
almıştı, ama biraz düşürdüler. 610 bine indirdiler. HÖH’ün oyları 300 bine,
hatta 280 bine düştü. 600 bin olduğu zamanlar HÖH’ü ben yönetiyordum. Ivraca’da
(Vratsa), Montana’da, Varna’da, Pazarcık’ta, Eski Zağra'da, Filibe’de,
İslimiye’de (Sliven) nasıl oy satın aldıklarına bakın. Hem de yüklü paralarla.
Oralarda HÖH’e kimse oy vermiyordu. Bütün oylarını Çingene mahallelerinden
satın aldılar. Çingeneler, Boyko Borisov’u oyumuzu sana vereceğiz diye
aldattılar. Sonra da oyunu HÖH’e verdiler. Delyan Peevski sadece Eski Zağra
için 5 milyon leva harcadı. Ben sorarım size bunlarla nasıl başa çıkabiliriz?
Bizde bu kadar para yok. Bu yüzden de görevini lâyıkıyla yerine getiren savcı
olması gerek, polis olması gerek. Bu çıban bir gün patlayacak. Türklere yazık
oluyor. Hak ve Özgürlükler Hareketi eşittir Türkler diye algılanıyor. HÖH;
hırsızların, dolandırıcıların partisidir. Türkleri de HÖH’le aynı kefeye
koyuyorlar. Ben Türklerle ilgili çizilen bu imajı silmek istiyorum.
HÖH’ün günahları Türklere yazılıyor diyorsunuz yani?
Evet. Türklerin çalışkan, dürüst diye bir imajı vardı. HÖH
bu imajı kirletti. Eskiden Bulgarlar “Türk dostun olsun” derdi. Şimdi ne oldu.
Yanına bir Türk geldi mi “Aman dikkatli ol bu Türk sana kazık atabilir”
diyorlar. Annesi öldü. Allah rahmet eylesin. Bu adam bir maşa. Bir dediği bir
dediğine uymuyor.
Ama en çok Türk HÖH’te var.
Maalesef öyle. Eskiden ben de en çok HÖH’e çalıştım. Şimdi
bana da gittiğim yerde “Kasimcim iyi de sen geldin bize; ayrılmayalım,
bölünmeyelim dedin” diyorlar. İyi de ne zamana kadar böyle devam edelim. Biz
meydana çıkalı beri HÖH de iyi çalışmaya başladı. HÖH'ü biz teşvik ettik.
Rekabet oldu mu daha iyi çalışılıyor. Yunanistan’daki gibi 120-130 bin,
Makedonya’daki gibi 80 bin, Kosova’daki gibi 20-30 bin Türk olsak bölmeyelim diyeceksin.
"Kasim eskiden HÖH'ü savunuyordu, partinin
eleştirilmesine bile izin vermiyordu" diyorlar.
Eleştirsinler. Ben eleştirilere açıkım. Ben 17 yıl boyunca
oradaydım. Her zaman da doğruluk için savaşıyorum. HÖH bizim davamızdı. Ben
HÖH’ün şirket haline geleceğini nasıl bilebilirdim ki? Biz partiyi kurarken
ideallerimizin üzerine kurduk. Fakat dosyalar açılınca kimin ne olduğu ortaya
çıktı. Bunu ben 17 sene sonra söylemişim. 25 yıl sonra bunu Almanya’nın
istihbaratı söylüyor. Şöyle diyor: Rusların çalıştığı birinci parti Hak ve
Özgürlükler Hareketi, ikinci parti de Bulgar Sosyalist Partisi.
İyi de dosyalar 2006 yılında açıldı, siz ise HÖH’ten 2011
yılında ayrıldınız.
Dosyalar Kanununda değişiklik öngören yasa tasarısı 1 Aralık
2006'da kabul edildi. Komisyon bir buçuk yıl sonra çalışmaya başladı. Ben
dosyaları 2009’un sonunda elime aldım. O zamana kadar vermezlerdi. Dosyalar
Nikolay Svinarov’un bir odasında dururdu.
Fakat 2007’de milletvekillerinin gizli dosyaları
açıklanmıştı.
Ayrıntılı bilgi yoktu. Okuyamıyordun. Ben onların isimlerini
daha 91 yılında biliyordum. Ama ne yaptıklarını bilmiyordum. Rahmetli Kadir
Celil Kadir “Ben kimseye zarar vermedim” diye yemin etti. Ben çıkıp da bunu
davul zurnayla mı duyurayım. Oradaki ajanlar benimle göz göze gelmesin diye
Ahmet Doğan, HÖH’ün Merkez Kurulunu toplamazdı. Ben hatamı kabul ediyorum.
HÖH’ün birlik ve beraberliğine birilerinin katkısı varsa benim en çok olmuştur.
Fakat tekrar söylüyorum bu gerçeği gördün mü niye durasın ki orada. Ben size
sorarım HÖH bir Türke yardım ediyor mu? Gerekirse Ataka’nın da desteğini alarım
ama Türklere yardım ederim, kitap da basarım. Siz biliyor musnuz 1993’ten beri
bir tek Türkçe ders kitabı basılmadı. Bunu da Lütfi Mestan’ın, yani ajan
Pavel’ın yüzüne söyledim. Sen iki dönem eğitim komisyonu başkanı oldun, neden
kitap basmadınız dedim. Türkiye’de basılmış kitaplar buraya sokulmuyor. Niye
izin vermiyorsunuz diye sordum. Geçen yıl Türkiye’nin Sofya Büyükelçisi İsmail
Aramaz 2 bin adet yardımcı ders kitabı bastı. Hayriye Memova da bu konuda
yardımcı olmaya çalıştı. Avrupa’dan da yardım gelmiş. Ben bunu Ankara’da
kurultayda öğrendim. Duyduğum kadarıyla Emine hanımla Fikriye hanım Şumnu’da bu
konuda çalışıyorlar. Ders kitapları onaylanmış, basılacak.
Türkçe sorununu kanun yoluyla çözmeye çalıştınız mı? Bu
konunun üzerine gittiniz mi?
Türkçeyle ilgili sorunları şimdi görmeye başladık. Bu
konunun üzerine gidince partide çok büyük kavga oldu. Bunu Ahmet Hüseyin ile
Ayruş Hacı’ya da sorabilirsiniz. İvan Kostov hükümeti döneminde meclisten
azınlık hakları ile ilgili Ulusal Azınlıkları Koruma Çerçevesi Sözleşmesi
geçti. Biz Avrupa Birliği’ne girince her şey düzelecek sandık. Yok öyle şey.
Hak verilmez, hak alınır. Mücadele etmemiz lâzım. Ama zamanla gördüm ki çok
yanılmışız. Dosyaları okuyunca gördüm ki, Ahmet Doğan Türklere karşı eğitilmiş,
Türklerin asimile olması için, Bulgaristan’da bir tek Türk kalmasın diye
eğitilmiş. Komünist partisinin yaptığını biz ne yazık ki Ahmet Doğan’la
yapmışız. Bunu gördükten sonra da orada kalınmaz.
Kasim bey basından okumuştum, Vecdi Raşidov, Ahmet Doğan’ın
sizi ve eşinizi ispiyonladığını söylüyor. Siz de duymuşsunuzdur. Doğru mu bu
söylenenler?
Evet doğru. Ahmet Doğan, Haziran 1986'da Ruşen Rıza'yı da
ispiyonladı.
Yani Ruşen Rıza buna rağmen HÖH’te kaldığını söylüyorsunuz?
Ne yapalım, bazılarının iradesi yok.
HÖH’te kimler kaldı, partiden kimleri uzaklaştırdılar?
HÖH ilk önce Türklük yaşatılsın, Türk kültürü yaşatılsın
diyen arkadaşları uzaklaştırdılar. Hapishanede yatan otoriteli arkadaşlar
vardı. Hepsi HÖH’ten kovuldu. Necmettin Hak’a hep sordum “Neden bir akşamda
kaçtın” dedim. Biz 4 Ocak 1990’da Varna’da partiyi kuracağız diye karar aldık.
Daha sonra Sofya’ya gittik. 1 ay açlık grevi de yaptım. HÖH’ü 33 kişi kurduk.
HÖH’ü kuran 33 kişilik heyetin 31’i DS ajanı çıktığını
okumuştum.
Durun şimdi, olayı ben şöyle anlatayım. Türk Millȋ Kurtuluş
Hareketi (TMKH) kuruldu. Ben kurucu üyelerinden biriyim. O hareketi 18 kişi
kurduk. Ben en genç kurucularından biriydim. 11’i Tolbuhinden (Hacıoğlu
Pazarcık), biz Varna bölgesinden 5 kişiydik (biri Pir-i Vadi (Provadiya)
şehrinden, diğerleri Hallaçlı (Drındar) köyünden), 2 de Şumnu’dan vardı.
Rahmetli Veterniner Haldun bey de vardı. Hareketin, yani gizli örgütün
kurucuları hapse atıldı. O 18 kişiden 12’si DS ajanı çıktı. Haziran 1986’da 18
kişi mahkemeye çıktık. 22 Aralık 1986 yılında beraat ettik. Hareketimiz parçalı
parçalı 23 Ocak’a bağlayan gece 23 Ocak 1985 tarihinde kuruldu. Ruşen Rıza
öğrenci olmasına rağmen hareketimize o da katıldı. Biz Varna’daydık, Necmettin
Hak’lar Tolbuhin’deydi. O zamanlar daha Ahmet Doğan yoktu.
Ahmet Doğan’ı örgüte kim davet etti?
Ahmet Doğan’ı Dobriçliler (Hacıoğlu Pazarcıklılar) davet
etti. Daha doğrusu Ahmet Doğan’ın dayısı Mümin Mustafa davet etti. Mümin
Mustafa ile Necmettin Hak kardeş çocuklarıdır. 33 kişi toplandık. Rahmetli
Salim Pasajov geldi. Kırcaali’den İsmet İsmail geldi, Hüsniye Recep geldi.
Fakat Ali Topal yoktu. Ali Topal’ın şimdiki adı Ali Öztürk. Şükrü Şerifov
yoktu. Emin Hamdi oradaydı. En aktiflerin gelmediğini görünce çok şaşırdık.
İkisi eksikti, oysa tarihi beraber belirlemiştik. Varna’ya bağlı Damlalı köyde
toplantılar yapıyorduk, her yeri geziyorduk. Biri çıktı “Kasim siz burada iyi
hoş konuşuyorsunuz, ama bildiğim kadarıyla Necmettin şimdi kahvesini
İstanbul’da içiyor” dedi. “Geçen hafta burada Şumnu’daydı o da böyle konuşurdu.
Sen de mi öyle yapacaksın” dedi. Bunu duyunca beynimden vurulmuşa döndüm.
Mehmet Berkant’ın önüne çıkmışlar, yolunu kesmişler, korkutmuşlar. Bunu Ahmet
Doğan bilirmiş, ama ben bilmiyordum. Şükrü ile Ali bir gecede pılını pırtısını
toplayıp kaçmış. Onları "Sizi tekrar hapse atacaklar" diye tehdit
etmişler. Onlara devlet darbesi olacak demişler. 29 Aralık 1989’da Bulgar
Komünist Partisinin (BKP) Merkez Komitesi Türk adlarını geri verme kararı
almıştı o zaman. Oraya gittim, Emin’den başka kimse kalmamıştı. Bizim bütün
toplantımızı kaydetmişler. Varna’da partiyi kurduktan sonra ben, Ahmet Doğan,
İsmail İsmet ve Hüsniye Recep trenle Kırcaali’ye yola çıktık. Treni Perperek
köyünde durdurdular. Karda kışta Perperek’ten Kırcaali’ye 20 kilometre yol
yürüdük. Kırcaali’ye geldiğimizde bir binada toplantı yaptık. Kırcaali’yi
unutamam. Hayatımın en güzel kuru fasulyesini Kırcaali’de yedim. Ondan sonra
Mestanlı’ya gittik. Ahmet Doğan’la sonra Kayacık’a (Dimitrovgrad) gittik.
Cebimizde hiç para yok. Son stotinkalarla ısınalım diye 2 konyak aldık. 1 leva
20 stotinka verdik. Beni sorgu için aldılar Razvigor’a götürdüler. Bu arada
söyleyeyim Hüseyin Hafızov’la da aramız çok iyidir. Uzun zaman Başmüftülüğün
sekreterliğini yaptı. Kendisi Pomaktır. Aytos’un köylerindendir. İyi çocuktur
ama işte HÖH’ten teklif gelmiş, oraya geçti, kendisinin bileceği iş. Konumuza
dönelim, HÖH’ü kurarken bana hep tehditler geliyordu. Barsaklarımı asacaklarını
söylüyorlardı.
Kimler tehdit ediyordu?
Bilmiyorsun ki, telefondan arıyorlardı. Oğlum hasta,
gazeteler beni belden aşağı vurmak için bunu bile kullanıyordu.
Partinize gelen paraları yürüttüğünü söylüyorlar. Buna ne
diyeceksiniz?
Yok öyle bir şey. Benim hesap veremeyeceğim bir şey yok.
Eskiden HÖH’ü eleştirenlerin veya kusurlarını söyleyenlerin
karşısında duruyordunuz diye de eleştiriyorlar sizi, yani HÖH’ü savunuyor diye.
Ben her zaman eleştiriye açıktım. Bölünmeyelim diye HÖH’ü
savunuyordum. Biz HÖH’ü aslında hep eleştiriyorduk. Hep kavga yapıyordum. Remzi
Osman burada olsa da söylese. Çoğu susuyordu. Benden başka Ahmet Doğan’a karşı
gelen yoktu. Ben siyasȋ hayattan elimi çektim. Şahsȋ sorunlarım var. Şimdiye
kadar başkalarını düşündük de nereye vardık. Büyük oğlum İsmail’in küçüklüğünde
yanında değildim. Bensiz büyüdü. Baba sevgisi nedir bilmez. İsmail dedesinin
adını taşır. Küçük oğlum 2000 yılında geldi dünyaya. O da bensiz büyüdü. Artık
çocuklarıma daha yakın olacağım. Kimseye de açıklama yapmaya mecbur değilim.
Ama HÖH’lüler bizim faaliyetlerimizden korkuyor. Bir olay anlatayım. Bekir
Bozdağ geldi. HÖH’lüler “Kimseye haber verilmedi” dediler. Ataka’lılara “Bu
ziyaret gayrı resmȋ” dedirttiler. Bunlar doğru değil. Bozdağ’ı Başbakan Yardımcısı
Zanaida Zlatanova ağırladı. HÖH’lüler gelmedi, boykot etti. İnsanları da tehdit
ettiler. Başka bir olay daha anlatayım: Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev 1989
yılındaki Mayıs Olayları’nı anmak için 20 Mayısı seçti. Şehitler Şumnu İli’ne
bağlı Yusufhanlar (Pristoe) köyünde anılacaktı. Bunu ilk defa Cumhurbaşkanı
yapıyor. Belediye başkanı ile köy muhtarı son güne kadar geleceğiz diyor. Sonra
yukarıdan biri “gitmeyin” diye talimat veriyor, onlar da gitmiyor. Onlar sadece
4 Mayısta etkinlik düzenliyor Yusufhanlar köyünde. Onu da parti işlerine
kullanmak için yapıyor. İnsanlara anma törenine gitmeyi yasak etmişler. Etraf
köylerden birkaç insan geldi. Belediye başkanı nasıl orada bulunmayacakmış.
Olacak şey mi?! Şimdi ismini söylemeyeceğim. Bir Bulgarın bir köye çok hizmeti
geçmiş. O adam anma etkinliğinde bizim yanımıza da gelmedi. Adam Peevski’nin
bölgesinden. Doğruyu söylemiş diye adamı izole etmişler. Adama merhaba diyen
yok. Adamın tek suçu “Bunlar doğru olanı yapıyor” demiş. Kurultayda imamları
bile HÖH’lüler seçiyor. Biz bir siyasetçi olarak bu rezalete karşı halka bir
alternatif sunuyoruz. Bu yüzden de korkmadan bizi desteklemelerini istiyoruz.
Niye korksunlar ki, sonuçta oylama gizli yapılıyor?
Nasıl gizli yapılıyormuş. Ben benim seçim bölgem Eski Cuma
(Tırgovişte) ile bir örnek vereyim. Mesela orada 1200 oyla belediye başkanı
seçilecek. Belediyede çalışan 50 kişi çalışıyor. Bunları belediyeye
yeteneklerine göre atamıyorlar. Arkasında 10 kişi var mı diye bakıyorlar. Yani
en az 10 seçmen bulabilecekler mi diye bakıyorlar. Avrupa Parlamentosu
seçimlerinde ellerinde liste vardı. Bakıp diyorlar senin listende ki 10 kişiden
5’i gelmemiş. Bir yolunu bul anları getir diyorlar. Gerçek bu. 50 kişiyi 10’a çarp,
ne kadar oldu. 500 kişi. 360 kişiyi de geçici olarak işe atamışlar. Eder 860. O
360 kişiden de birer kişi istemişler. Oldu 1220. Böylece gerekli olan 1200 oy
çıkarıldı. Program da yerine getirildi.
Yani belediyede oy getirene iş veriyorlar.
Evet, aynen öyle. İş adamlarını da bağlamışlar. Onların
kontrolu dışında iş yapılmıyor. Geçen yıl bizi Killi’ye (Benkovski) sokmadılar.
Belediye başkanı otobüslerimizin belediyeye girmesine izin vermedi. Yerel
yönetimin izni gerekiyormuş. Bu konuda skandal çıktı, kavga yaptık. Bir başka
örnek daha vereyim. Cebel’de Mihaylevski üçlü koalisyon döneminde sokak
lambalarını bedava düzelteceğim diye söz vermiş. Belediye Başkanı Bahri Ömer
“Bırak düzeltme” demiş. Avrupa Parlamentosu seçimleri de çok ilginç geçti, ama
ben pek yakından takip edemedim.
Birçok insan buna rağmen HÖH’ün Türk partisi olduğuna
inanıyor ve oy veriyor. Buna ne diyeceksiniz?
HÖH yönetiminin Türklükle hiçbir alȃkası yok. Onları
Türklüğe karşı eğitmişler diyorum ya.
Peki ya bu konularda bilgisi olmayan geçlere veya HÖH’e körü
körüne inanan yaşlılara bunları nasıl anlatacaksınız? Sonuçta onlar HÖH’ün Türk
partisi olduğuna inanıyor ve oyunu HÖH’e veriyor. Bu insanları size oy vermeye
nasıl ikna edeceksiniz?
Şimdiye kadar anlattıklarımızı anlatarak. Siz inanmak
istemiyorsanız ben ne kadar da anlarsam doğru değil diyeceksiniz. Ama bir örnek
vereyim. Ben Şişecam şirketini Bulgaristan’a yatırım yapmaya çağırdım. Şirketin
başına gelmedik kalmadı. Bunu yaptığım için Ramadan Atalay başta olmak üzere
HÖH’ün yönetim kurulunda bana güldüler. Kim uğraşacak Türk iş adamı getirmekle
demişlerdi. Ama ben ne yaptım. Bulgar belediye başkanını topladım, savcıyı
topladım, mahkemenin başındakileri, bölge emniyet müdürünü topladım. Razı
mısınız değil misiniz diye sordum. Biriniz başka telden çalırsa bu iş olmaz
dedim. Kimse itirat etmedi. Bulgaristan’a 900 milyon levalık yatırım geldi.
Orada çalışanların yüzde 80’i Türk. Biz bunu Kırcaali’de de yapacağız, ama
belediye yönetimi buna izin vermiyor.
Bu Kırcaali’de de denendi mi?
Denendi tabiȋ. HÖH’te “Türk iş adamı çağırdığı için ve dosya
meselesini fazla kurcaladığı için Kasim’in kellesi gidecek” diyorlardı. Zaten
Dosyalar Kanunu 1997 yılında meclisten geçti. Bu kanunun en büyük özelliği
bütün dosyaları Dosyalar Komisyonuna getirdi ve siz bile gidip görebilirsiniz.
HÖH’lüler kanunu geçirebileceğimize ihtimal vermezdi. Biz bir oyun yaptık.
BSP’li Tatyana Donçeva’yı yanımıza çektik. Demokratlardan (DSB’li) Atanas
Atanasov desen zaten Dosyalar Kanununun geçmesini isterdi. Rumen Petkov bana
bön bön bakarak “Biliyorsun değil mi, bütün dosyalar açılırsa devlet mevlet
diye bir şey kalmayacak” diyor.
Yani Bulgarları korkuturken kullandıkları propagandaları
sizin yanınızda kullandı.
Evet. 6 Aralık 2006’da Dosyalar Kanununda değişiklik öngören
yasa tasarısı meclisten geçti. Fakat o zamanın İçişleri Bakanı Rumen Petkov,
dosyaları 9 ay bana vermedi. Petkov bana telefon edip “Komisyon bana mektup
yazarak baskı yapıyor” diyor. Komisyon o zaman ona baskı yapıyordu. Adam hapis
bile yatabilir. Ben de ona kanunu uygula dedim. Petkov da bana “Yok, sen
dosyalardan kim çıkacağını biliyorsun” diyor. Ben de ona “Benim bilmem ayrı
konu, sen görevini yap” dedim. Meğerse bana telefon ederken başında HÖH’ün
başkanı varmış.
HÖH’ün Onursal Başkanı Ahmet Doğan mı?
Yok, bugünkü Genel Başkanı Lütfi Mestan. Şunu da belirteyim,
2001 seçimlerinde tamamının ismi çıktı. Bizim getirdiğimiz kanunla ise herkes
gidip görebiliyor. Bazı dosyalar yok edilmiş bile olsa 3-4 yerde izi kalıyor.
Ciddi bir araştırmacıysan mutlaka bulabilirsin. Yani dosyaların yok olma şansı
yok. Tıpkı Osmanlı dönemindeki gibi her şey not edilmiş. Osmanlı devleti bir
köyle ne kadar insan yaşıyor onların ne kadar hayvanı var. Köyde yaşayayanların
kaçı Müslüman kaçı değil. Her şeyi not edermiş. Bir gün olası bir savaş
sırasında ne kadarını alıp da ne kadarını halka bırakacağını, askerini nasıl
doyurabileceğini bu şekilde hesaplarmış. Bu notların da en az 3-4 yerde
kalıntısı var. Konuya dönelim Hristo Hristov diye bir gazeteci var, onun
desebg.com diye bir sitesi var. Orada her şey çıkıyor. Bizim de desteğimiz
oldu. Hristov’un sitesini kapatmak istediler. Adamı bundan dolayı tehdit
ettiler. Bu arada kurduğumuz teşkilȃttaki 12 ajandan birisi daha 1971’den beri
DS ajanıymış. Benim çok sevdiğim birisiydi. Bunu gördüğümde elim ayağım
kesildi.
Benim aklıma Necmettin Hak geliyor. Sözünü ettiğiniz kişi
Necmettin Hak mı?
Daha fazla konuşmak istemiyorum.
Yani “Necmettin Hak değil” demiyorsunuz?
İsteyen gidip yoklasın. 5 gazeteci zamanında bana “Kasim
açtırma şu dosyaları, yoksa hayal kırıklığına uğrarsın” dedi. Ben gerçekten de
hayal kırıklığına uğradım. Gidip yüzlerine söyledim, "Ajan olduğunuzu
öğrenince kötü oldum" dedim. 18 kişiden 12'si ajan. Bu çok büyük bir
rakam. Ben bu ajanların isimlerini bile duymak istemiyorum. Ben HÖH’lülerin ne
olduğunu gördükten sonra o çöplüklerin arasında nasıl kalabilirim ki. Hiçbir
şey yapmasam bile en azından bu gerçekleri söylemeliyim. Ben bunların ajan olduğunu
bilmezken bile HÖH yönetimi bunların ajan olduğunu biliyordu. Büyüklük
yanlışları görmekle ölçülür. Yanlışları görüp de susmakla değil. Ben de
susabilirdim. Babam bana her zaman “Dininden dönmeyle sonradan görmeden her
zaman kork” derdi. Remzi Osman bana “Şumnu’da seni çok seviyorlar, koltuğunu
niye riske atıyorsun” dedi. Ben Şumnu’dan 97’de milletvekili seçildim, öbürleri
gibi mecliste büyümedim. Onlar Sofya’da otururken ben HÖH teşkilȃtını teker
teker gezerdim. Bulgar bölgelerine de giderdim, Türk bölgelerine de. Ben
stratejimi belirledim, yönetim de onayladı. Beni öldüreceklermiş diye HÖH’te mi
kalsaydım. HÖH’te kalacaksak biz niye savaştık. En kötüsü dinimiz gitti,
dilimiz de gitti. Bu iki şeydir bizi ayakta tutan. Bizim işimiz bitmiş. Her
gittiğim köyde gördüğüm gençler ya sarhoş ya kafadan kontak. İnsanların bu
halini görünce geçen yıl hasta halimle seçim kampanyasına katıldım. HÖH ise
geçen yılki genel seçimlerde benim seçim bölgem olan Eski Cuma’da (Tırgovişte)
1 milyon 300 bin leva harcamış. Bende o kadar para yok. Peevski seçim
kampanyaları için çok para harcıyor.
90’lı yılların başında komünist dönemde işlenen suçlarla
ilgili dava açıldı. Sizin bu konuda bir çalışmanız oldu mu?
Maalesef vakit geçsin de unutulsun diye bakıldı. Tek bir
kişi Varna’da mahkemeye çıkıp ceza aldı. 1 Mayıs Olaylarında Pir-i Vadi’de bir
kişiyi dayaktan öldürdüler. Kurban feci haldeydi. Ben görünce fena oldum. Onu
öldüren kişi yargılandı. Ama dayak atanlar 2-3 kişiydi. Diğerleri Ukrayna’ya
kaçtı. Askeriyede çalışan Kolev adında biri vardı. Öldürdüler o adamı. Kolev
katillere neyi nasıl yapacklarını söylerdi. Ama katillerden biri şu an askerî
savcı. Bunlar olurken ben 1993 yılına kadar HÖH’ün Varna İl Başkanıydım.
Bulgaristan Türkleri, Türk adlarını almalarına rağmen Bulgar
adları hȃlȃ belediye kütüklerinde duruyor. Buna ne diyeceksiniz?
Evet doğru. Bizi yıllardır hep uyuttular. Dediğim gibi
Avrupa’ya girince her şey düzele cek sandık. Avrupa Birliği’ne ve NATO’ya
girerken HÖH azınlıkların temsilcisi olarak Türklerin hakları korunuyor diye
imza attı.
HÖH diyorsunuz ama isim vermiyorsunuz, kim attı o imzayı?
Ahmet Doğan mı...
2007’de başkan oydu. Azınlık haklarını geçirme konusunda
Ahmet Hüseyin’le, Ayruş Hacı’yla tartışmıştık. Meclisten geçmesi gerektiğini
söyledim. 1997’de SDS’nin tek başına bunu yapacak gücü vardı. “Ama biz bunun
için savaşmışız, nasıl meclisten geçirmeyeceğiz bunu” dedim. İkisi de git gide
Ahmet Doğan’ın suyundan gitti. Ben de onlara “Hepinize bir etek takıp sizi
çevre yoluna bırakacağım” dedim. Sonuç olarak SDS ile birlikte oyladık,
meclisten geçti, bu yüzden de HÖH yönetimiyle kavga ettim. Bu konuyu Anastasiya
Mozer’le de görüştük. Ulusal Azınlıkları Koruma Çerçevesi Sözleşmesi konusunu
konuşmak için SDS’lilerle de görüşmeye gittim. Giderken yanıma Ahmet Hüseyin’i
de aldım. Ahmet Doğan ise buna çok kızdı. Elindeki dosyaları bile fırlattı.
Adam “Benim anam da babam da DS” diyor. Doğan'ın görevi Bulgar Sosyalist
Partisiyle çalışmak, o partiyi yalnız bırakmamak. Adam bunun için eğitilmiş.
Aydın Osman | T HABER
Fотоğraf: Tsvetalina Balutova
2 коментара:
Ahmed Dogan-ajan Sava, Sergey, Angelov, verdi ifadelerlen kac tane turkun hayatini batirdi bir bilen varmi ? Kendisi girmis 60 yasina, yanindaki kiz 20 yasinda.Bu ne bicim rezilik ? Bu adami bir kere olsun camide, ve yahut bayram namazlarinda goren varmi ? Be ne bicim turk lideri ? Bunlarin hepsini goruyorlar HOH il, ve ilce baskanlari ama memfat icin yumuyorlar gozlerini.Buna arti bir son vermek lazim ! Bizim liderimiz artik KORMAN ISMAILOV !
Askeriyeden General Simeonov HOH partisinin Sofiya milet vekili adayi oldunu acikladilar, yani Turkiyedeki oylar o Generala milet vekiliini salayacak. Doganin, yani ajan Savanin asker oldu zaman o Genarala ajanlik yapik turk asili askerler icin ifade verdini konusuluyor.Bu ne bicim turk partisi ? Ne zamana kadar boyle ajanlar turklerlen alay edecekler ?
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.