İşi ve gücü bertaraf ettik çoktan.
Durmadan seçimlerle, hükümet kurmalarla, deputat adayları
belirlemekle meşkülüz son yıllarda.
Orantısız, değişmez ve kısır siyaset üçgenin ortasında bir
türlü dengeyi tutturamıyoruz.
Bir sağ tarafımızla kucaklaşıyoruz, bir sol yanımıza öpücük
konduruyoruz...
Şimdi sıra sağda!
Sonra ise sola gelecek!
Kaçışı ve alternatifi yok yani!
Bu işi gelişi güzel diye tanımlamak akılsızcadır bence...
Aslında, bu şekilde bizler de, kırmızı perdenin arkasında
gizlenen dikta iktidarının ahlaksız
ve patavatsız oyun stratejisinden sadece birer biçilmiş
kaftanız...
Sırma kaftanlar neyimize bizim yırtık donlu popomuza?
Artiz milletiz bea!
Ama bu sefer ki oyun çok farklı ve trajikomik!
Finalde bütün gariban palyaçolar ve seyirciler yine çok
ağlayacak!
Denetimsiz ve kontrolsüz, hukuk düzensizliklerinden ve
adalet duygusundan yoksun geçici iktidarlardan sonra,
her zaman olduğu gibi elimizde boş bir kase kalıyor,
balı ise doyumsuz güç ve iktidar yalamış oluyor mu?
Demek ki, günümüzün politikası, kimin neyi ve ne zaman
yediğinden, kaptığından ibaret!
Görülen o ki, evimizin beyaz sakinleri güçlerine güç
katarken,
siyah olanların popoları ise hep yorgandan dışarı ...
Eksen ve şuur kaybına uğrayan ülkemizde, siyaset, titiz bir
şekilde yazılan senaryo gereği çoktan kirlendi.
Burada Bulgar veya Türk halklarını zerre kadar suçlayamayız,
çünkü yeni ve bir güçlü siyasi oluşum peydahlamadığımız müddetçe,
ülkemizde bir tek komunyagaların varislerinin kestiği
parmaktan kan akacak...
Yeni bir domuz çobanı İvaylo ve isyankar bayrağı açacak yeni
bir şeyh Bedrettin ortaya çıkmadığı müddetçe bu böyle devam edecek.
Şimdilik bir tek Oktay'ımız kahramanca gladyatör meydanına
çıktı ve Şipka dağına tek başına topunu taşımakta...
Çoğumuzun mantığı yerlerde sürünmekte, gönlümüzce ve
sorumsuzca hareket ediyoruz, fevri reflekslerimize boyun eğmekteyiz.
Toplumsal bir isterinin kurbanlarıyız biz.
Belki de, bundan dolayı evrensel yaşam standartlarının ve
insan haklarının ne kadar gerisinde kaldığımızı düşünmeyi bile ihmal
etmekteyiz.
Düşünsek bile, çoktan oluruna bırakmadık mı her şeyin?
Hiç bir medet ummadığımız, sırf inat ve keyfimiz olsun diye,
koşar adım gidip oy vermelerle acaba neyimizi tatmin etmekteyiz.
Peevski gibileri mi ülkeyi kurtaracak???
Vaktinde Hitler'in saçma ideolojisine de körlemesine
taptılar, Stalin'in ölümüne de ağladı milyonlar...
Sonunda ne oldu?
Ülkemizde hak ve hukuktan bahsetmezken.
Her alanda yozlaşmalar boy gösterirken.
Dalavereci ve düzenbaz karanlık tipler vekilliğimize
soyunurken.
Bir ömrümüz de bu yalan dolan nifak tohumları ekili
topraklarda geçmiyor mu?
Bütün kırılmalar ortada!
Bulgaristan'ı nasıl bir gelecek bekliyor?
Bu sorunun cevabını bilen var mı?
Yazsın Dombıra'ya...
Mümin Topçu dombira.eu
0 коментара:
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.