Rahmetli Turgut
Özal'ın çok sık kullandığı bir sözle bu günkü köşe yazıma başlamak istiyorum.
Kendisi hakkında basında çıkan karikatürleri çalışma ofisinde duvara asarak
herkese göstererek"Bakın dün hakkımda yapılan karikatürler bunlar.
Reklamın iyisi kötüsü olmaz" diyerek kendisini eleştirenlere karşı olan
hoş görüsünü ortaya koyuyordu.
Evet mübarek
Ramazan ayında bulunduğumuz bu günlerde hoşgörünün önemi bir o kat daha önemli.
Batı Trakya'da
yaşayan Batı Trakya Türkleri olarak kendi içimizde hoşgörüye o kadar
ihtiyacımız var ki hala anlamış değiliz.Yıllardır Yunan devletinin buradaki
insanlara uyguladığı haksız baskılara rağmen insanlarımızın gözünde hala bir
umut ışığı var. Varda bunun farkında olmayan yine bizim başımızdaki idareciler
ve önde gelenlerimiz.Öyle şeylerle uğraşıyorlar ki, bırakın varolan sorunlara
çözüm getirmeyi adeta çözümlerin önüne set çekiyorlar. Azınlık önde
gelenlerinin kendi içinde oluşturdukları bir grup ile azınlık içinde başka bir
imtiyazlı zümrenin oluşmasına katkıda bulunuyorlar.Politikacıların ısrarla din
adamları siyasetten elini çeksinler diye haykırmalarına rağmen, din adamlarımız
siyasete el atmayı, eğitim konusunda baş sözcü olmayı adeta kendilerine görev
edinmişler.Okullarımızın kapatılmak istendiği bir ortamda milletvekillerimiz
her ne kadar da kapalı kapılar arkasında eğitime önem verdiklerini belirtseler
de görünürde çiftçilerimizin prim ve zarar paralarının ne zaman yatırılacağı
konusundan başka tellallık yapmıyorlar.
Yani, güzel Batı
Trakya' mızda herkes üzerine vazife olmayan işlere burnunu sokarak meydanlarda
boy göstermeye devam ediyor.Batı Trakya Türkünün problemlerine çözüm aramak
yerine " iş yaparmışlar desinler" diye güncel ve kişisel çıkarlar
doğrultusunda medyatik olmaya çalışıyorlar. Ama her nedense tüm bu uyutma ve
aldatma politikaları hep "azınlık çıkarları" adı altında yapılıyor.Bu
güne kadar hiç bir din adamımız ve politikacımız bir söylemi veya hareketi
doğru olduğuna inandığı için değil bazılarının çıkarlarına öyle uygun olduğu
için dile getirdiler ve getirmeye de devam ediyorlar.
Herkes eline bir
kalem almış, azınlık adına bir şeyler karalamaya soyunmuş. Bunu yaparlarkende
acaba yaptıklarımız yanlış mı, doğru mu diye bir tasalarıda yok. Çünkü
oluşturdukları ve bulundukları zümre itibarıyla kendilerine Batı Trakya Türk
toplumunun hesap soramayacağını da iyi biliyorlar. Ta ki büyük yerlerden
kendilerine hadleri bildirilinceye kadar.
Peki bu gün
yaşanan bu laçkalığın sebebi ne?
Eski yıllarda
Azınlık Danışma Kurulu'nun Gümülcine Türk Gençler Birliği'nde yaptığı
toplantılar sırasında dışarıda onlarca sivil polis dolaşırken bu gün kimsenin
bu toplantılar esnasında oraya yaklaşma ihtiyacı duymamasının arkasında ki
gerçekler neler!
Söyleyelim
Azınlık Danışma Kurulu üyeleri arasındaki samümüyetsizlik ve sorunlara gereken
ehemmiyeti göstermemeleri. "Ben Azınlık Danışma Kurulu Başkanlığını bir
müftü olarak almak istemiyorum ama bize kalıyor" diye haykıran İskeçe
Seçilmiş Müftüsüs Ahmet Mete'nin feryatlarına, müftülerimiz siyasetten ellerini
çeksinler diyen politikacılarımızın da bu görevi kişisel çıkarlarına zarar
verdiğinden dolayı kaçınmalarından cevap veremiyorlar.Azınlık sorunlarını
omuzlarında taşıyamayan siyasetçilerimizin seçimlerde oy isterken azınlığın
dertlerine çare olacaklarını dillendirmeleri hep yalanmış.
Bakın öyle bir
toplum olduk ki azınlık önde gelenlerinin topluma yaptıkları hizmet yerine
orada veya buradan aldıkları maaşlarla insanlıklarını ölçer olduk. Buda gerçek.
O yüzdendir ki toplum içinde bu kişiler için "onlar ceplerini doldurmakla
meşgul bizlere onlardan fayda gelmez" gibi sözler söyleniyor.
Evet ufacık
azınlık toplumu içinde farklı ve imtiyazlı sınıflar oluşturmakta üzerimize yok.
Herkez bir taraflara kapağı atmak için yarışıyor, yeter ki işin ucunda mangır
olsun. İster Yunan devleti, ister Türk devleti veya tarikatlar olsun fark
etmiyor bazıları için. Herkesin fiyatı belli ama burada unutulan Batı Trakya
Türk toplumunun değeri.
Kendilerine fiyat
biçenler ve kendilerine fiyat biçtirenler unutmamalıdır ki zaman gelince bu
toplumda onlara fiyat biçecektir.
Bir yıl önce Edirne'deki
iftar yemeğinde "Kral çıplak" diyenlere karşı TC Gümülcine
Başkonsolosunun yaptığı konuşmanın ardından verdiği ve soğuk duş etkisi yapan
mesajdan ders çıkaran var mı? Hayır. Aynı tas aynı hamam. Azınlık önderleri
"bazıları ana vatanda bir abisinin arkasına takılmış" gidiyor derken
bu işlerin çözümü için neden mücadele vermiyorlar.Sorunlar her geçen gün
katlanarak artarken neden sessiz kalınsın.
Ama bunun tek
sebebi var. Batı Trakya'da ki kurum ve kuruluşlar arasında mekik dokuyanların
yüzsüzlükleri ve bazılarının zorla da olsa kendilerine yakıştırdıkları
itibarları.
Ne diyelim
onların kabahati yok. Asıl suçlu olanlar Lidyalılar. Çünkü insanların hizmet
aşkıyla yanıp tutuşmasına engel olan parayı onlar icat ettiler.
Her şeye rağmen
umutsuzluğa kapılmamak gerekli.Toplum uyanıyor..
Daha önce azınlık
önde gelenlerini eleştirenlerin mahkum olduğu bir dünya yok artık.Batı
Trakya'da açık hava hapishanesinde yaşayan Türklerin başına artık kendi
insanından gardiyan atamaya gerek yok. İnsanlarımız kendilerini kucaklayacak,
sorunlarının çözümü için mücadele verecek haysiyetli ve onurlu kişiler arıyor.
Ben kelimesi yerine "biz" diyecek , akıl vermek ve yönlendirmek
yerine "model" olacak insanlar aranıyor.
Haa bu arada Batı
Trakya Türkü belli bir zümreye hizmet eden basın sözcülerinin yerine de acilen
gazeteciler aramaktadır.
Kısacası bu sıcak
yaz güneşinin altında ekmek parası için tütün tarlalarında kavrulan
insanlarımız kendilerine sahip çıkacak insanlar arıyorlar. Bunu da çok görmeyin
onlara.. Neden mi!!! Yıllardır var olan müftülük, vakıflar, eğitim ve ekonomik
problemlerde yaptığınız çalışmalarda ne yazık ki bir arpa boyu yol alamadınız
da ondan.Ama sizlerde haklısınız çünkü Batı Trakya'da sorun çözenler değil
sorun yaratarak suni gündem oluşturanlar ödüllendiriliyor.
Ahh, bu
Lidyalılar olmasaydı bakın işlerimiz nasıl olacaktı.
İşte yukarıda
yazılanlar bir Batı Trakya klasiği. Nasıl isterseniz öyle görün. İster kanayan
yaramız ister bir gölge oyunu. Karar sizlerin...
Saygılarımla!
Erhan İmamoğlu,
Özgür Rumeli
0 коментара:
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.