четвъртък, 3 юли 2014 г.

AZINLIK İÇİNDE İMTİYAZLI ZÜMRE OLMAK

Rahmetli Turgut Özal'ın çok sık kullandığı bir sözle bu günkü köşe yazıma başlamak istiyorum. Kendisi hakkında basında çıkan karikatürleri çalışma ofisinde duvara asarak herkese göstererek"Bakın dün hakkımda yapılan karikatürler bunlar. Reklamın iyisi kötüsü olmaz" diyerek kendisini eleştirenlere karşı olan hoş görüsünü ortaya koyuyordu.
Evet mübarek Ramazan ayında bulunduğumuz bu günlerde hoşgörünün önemi bir o kat daha önemli.
Batı Trakya'da yaşayan Batı Trakya Türkleri olarak kendi içimizde hoşgörüye o kadar ihtiyacımız var ki hala anlamış değiliz.Yıllardır Yunan devletinin buradaki insanlara uyguladığı haksız baskılara rağmen insanlarımızın gözünde hala bir umut ışığı var. Varda bunun farkında olmayan yine bizim başımızdaki idareciler ve önde gelenlerimiz.Öyle şeylerle uğraşıyorlar ki, bırakın varolan sorunlara çözüm getirmeyi adeta çözümlerin önüne set çekiyorlar. Azınlık önde gelenlerinin kendi içinde oluşturdukları bir grup ile azınlık içinde başka bir imtiyazlı zümrenin oluşmasına katkıda bulunuyorlar.Politikacıların ısrarla din adamları siyasetten elini çeksinler diye haykırmalarına rağmen, din adamlarımız siyasete el atmayı, eğitim konusunda baş sözcü olmayı adeta kendilerine görev edinmişler.Okullarımızın kapatılmak istendiği bir ortamda milletvekillerimiz her ne kadar da kapalı kapılar arkasında eğitime önem verdiklerini belirtseler de görünürde çiftçilerimizin prim ve zarar paralarının ne zaman yatırılacağı konusundan başka tellallık yapmıyorlar.
Yani, güzel Batı Trakya' mızda herkes üzerine vazife olmayan işlere burnunu sokarak meydanlarda boy göstermeye devam ediyor.Batı Trakya Türkünün problemlerine çözüm aramak yerine " iş yaparmışlar desinler" diye güncel ve kişisel çıkarlar doğrultusunda medyatik olmaya çalışıyorlar. Ama her nedense tüm bu uyutma ve aldatma politikaları hep "azınlık çıkarları" adı altında yapılıyor.Bu güne kadar hiç bir din adamımız ve politikacımız bir söylemi veya hareketi doğru olduğuna inandığı için değil bazılarının çıkarlarına öyle uygun olduğu için dile getirdiler ve getirmeye de devam ediyorlar.
Herkes eline bir kalem almış, azınlık adına bir şeyler karalamaya soyunmuş. Bunu yaparlarkende acaba yaptıklarımız yanlış mı, doğru mu diye bir tasalarıda yok. Çünkü oluşturdukları ve bulundukları zümre itibarıyla kendilerine Batı Trakya Türk toplumunun hesap soramayacağını da iyi biliyorlar. Ta ki büyük yerlerden kendilerine hadleri bildirilinceye kadar.
Peki bu gün yaşanan bu laçkalığın sebebi ne?
Eski yıllarda Azınlık Danışma Kurulu'nun Gümülcine Türk Gençler Birliği'nde yaptığı toplantılar sırasında dışarıda onlarca sivil polis dolaşırken bu gün kimsenin bu toplantılar esnasında oraya yaklaşma ihtiyacı duymamasının arkasında ki gerçekler neler!
Söyleyelim Azınlık Danışma Kurulu üyeleri arasındaki samümüyetsizlik ve sorunlara gereken ehemmiyeti göstermemeleri. "Ben Azınlık Danışma Kurulu Başkanlığını bir müftü olarak almak istemiyorum ama bize kalıyor" diye haykıran İskeçe Seçilmiş Müftüsüs Ahmet Mete'nin feryatlarına, müftülerimiz siyasetten ellerini çeksinler diyen politikacılarımızın da bu görevi kişisel çıkarlarına zarar verdiğinden dolayı kaçınmalarından cevap veremiyorlar.Azınlık sorunlarını omuzlarında taşıyamayan siyasetçilerimizin seçimlerde oy isterken azınlığın dertlerine çare olacaklarını dillendirmeleri hep yalanmış.
Bakın öyle bir toplum olduk ki azınlık önde gelenlerinin topluma yaptıkları hizmet yerine orada veya buradan aldıkları maaşlarla insanlıklarını ölçer olduk. Buda gerçek. O yüzdendir ki toplum içinde bu kişiler için "onlar ceplerini doldurmakla meşgul bizlere onlardan fayda gelmez" gibi sözler söyleniyor.
Evet ufacık azınlık toplumu içinde farklı ve imtiyazlı sınıflar oluşturmakta üzerimize yok. Herkez bir taraflara kapağı atmak için yarışıyor, yeter ki işin ucunda mangır olsun. İster Yunan devleti, ister Türk devleti veya tarikatlar olsun fark etmiyor bazıları için. Herkesin fiyatı belli ama burada unutulan Batı Trakya Türk toplumunun değeri.
Kendilerine fiyat biçenler ve kendilerine fiyat biçtirenler unutmamalıdır ki zaman gelince bu toplumda onlara fiyat biçecektir.
Bir yıl önce Edirne'deki iftar yemeğinde "Kral çıplak" diyenlere karşı TC Gümülcine Başkonsolosunun yaptığı konuşmanın ardından verdiği ve soğuk duş etkisi yapan mesajdan ders çıkaran var mı? Hayır. Aynı tas aynı hamam. Azınlık önderleri "bazıları ana vatanda bir abisinin arkasına takılmış" gidiyor derken bu işlerin çözümü için neden mücadele vermiyorlar.Sorunlar her geçen gün katlanarak artarken neden sessiz kalınsın.
Ama bunun tek sebebi var. Batı Trakya'da ki kurum ve kuruluşlar arasında mekik dokuyanların yüzsüzlükleri ve bazılarının zorla da olsa kendilerine yakıştırdıkları itibarları.
Ne diyelim onların kabahati yok. Asıl suçlu olanlar Lidyalılar. Çünkü insanların hizmet aşkıyla yanıp tutuşmasına engel olan parayı onlar icat ettiler.
Her şeye rağmen umutsuzluğa kapılmamak gerekli.Toplum uyanıyor..
Daha önce azınlık önde gelenlerini eleştirenlerin mahkum olduğu bir dünya yok artık.Batı Trakya'da açık hava hapishanesinde yaşayan Türklerin başına artık kendi insanından gardiyan atamaya gerek yok. İnsanlarımız kendilerini kucaklayacak, sorunlarının çözümü için mücadele verecek haysiyetli ve onurlu kişiler arıyor. Ben kelimesi yerine "biz" diyecek , akıl vermek ve yönlendirmek yerine "model" olacak insanlar aranıyor.
Haa bu arada Batı Trakya Türkü belli bir zümreye hizmet eden basın sözcülerinin yerine de acilen gazeteciler aramaktadır.
Kısacası bu sıcak yaz güneşinin altında ekmek parası için tütün tarlalarında kavrulan insanlarımız kendilerine sahip çıkacak insanlar arıyorlar. Bunu da çok görmeyin onlara.. Neden mi!!! Yıllardır var olan müftülük, vakıflar, eğitim ve ekonomik problemlerde yaptığınız çalışmalarda ne yazık ki bir arpa boyu yol alamadınız da ondan.Ama sizlerde haklısınız çünkü Batı Trakya'da sorun çözenler değil sorun yaratarak suni gündem oluşturanlar ödüllendiriliyor.
Ahh, bu Lidyalılar olmasaydı bakın işlerimiz nasıl olacaktı.
İşte yukarıda yazılanlar bir Batı Trakya klasiği. Nasıl isterseniz öyle görün. İster kanayan yaramız ister bir gölge oyunu. Karar sizlerin...
Saygılarımla!

Erhan İmamoğlu,

Özgür Rumeli

0 коментара:

Публикуване на коментар

Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.