Bizim dilimizde “sivil” sözcüğü genelde “sivil polis” ile
birlikte kullanıldığından ve “gizli polis” ya da “üniformasız polis” anlamına
geldiğinden, sivil toplum örgütü deyince, sanki edebiyat Türkçemizdeki anlam
tam algılanmıyor. Belki bu yüzden, belki biraz Bulgarcanın da etkisiyle olacak,
vatan dilimize bu modern politik terim Almanca’nın “Bürgergezelschaft”
(grajdansko obstestvo) yani “vatandaş toplumu” değiminden tercüme edilerek
girdiğinden, “vatandaş toplumu” olarak dile geliyor. Yazımda edebiyat dilimize
sadık kalarak “sivil toplum örgütleri” terimini kullanarak kişisel görüşlerimi
paylaşmak istiyorum.
Bu terim (sivil toplum örgütü) politika ile ekonomi
arasında olup, değişkendir ve kendine devamlı yer arar, mekân açar, genişler ya
da daralır. Bu özelliklerle vardır. Sivil toplum bir sosyal olgu olarak
özerktir. Bu örgütler, şu ya da bu politik partiye organik bağlı değildir.
Partilere kulluk yapmazlar. Partiler dışı bir örgütleniş biçimi sergilerler.
Örneğin, ocak şubat aylarında ve şimdi mayıs ayının son 8 gününde sokaklara
akan ve meydanlardan taşan sivil toplum örgüt kitlesinin üzerinde hiç bir
partinin bayrağı dalgalanmadı.
Demokrasi koşullarında sivil toplumun duyarlılığı
toplumsal düzenin adil işleyişinin barometresidir. Örneklersek, HÖH
milletvekili Peevski’nin, meclis kararıyla Bulgar ulusal istihbarat servisi
Başkanlığına atanması, bu vekilin bir mafya babası olduğu ve hakkında değişik
suç dosyaları bulunduğundan dolayı sivil toplumun protesto hareketini başlattı.
Herkes bir ağızdan “MAFYA!” dedi. Bu en yalın değişle meclis kararına,
istihbarat servisinin mafya eline geçmesine şiddetsiz tatsızlıktı. Ailenin,
bireyin, sokağın, meydanların yani sivil tolum örgütlerinin yükselen sesiydi.
Toplumun bir başka hukuk talep ettiğine, politikacıların, kamuoyunun ve
yargıçların bunun farkına varması gerektiğine kesin ve kararlı işaretti.
Sivil itaatsizliğe çağıran aydınlar, orta yaşlı orta
kesim, otuza yakın sivil toplum örgütü birlik oldu. Sel oldular, mücadeleyi
talep edilen yasa değişikliği yapılmadan bırakmadılar. Yoruldular ama
yılmadılar.
Sivil toplum örgütlerimizin gösterdiği bu bilinçli,
sorumlu ama şiddetsiz itaatsizlik Cumhurbaşkanı Plevneliev tarafından özel
olarak kutlandı. Göstericilerin sesi işitilmişti.
2 haftalık Başbakan Oreşarski de özür diledi. İstihbarat
servisinin mafya başı eline verilmesi konusunda aldatıldığını itiraf etti.
Minnet sözleri sivil toplum örgütlerineydi.
Bu yanlışlar aslında bizdeki seçim sisteminin özünden
kaynaklanıyor. Bizde oy kullanmak, değim yerindeyse, iletişimsel bir armağan
sunmak anlamına geliyor. Var olan sistemde oyunu verip evine dönen vatandaş
seçtiği kişiden hesap soramaz. Oyunu verdiği kişiye karşı itikatsızlıkta
bulunmak istiyorsa, dört yıl bekleyip yeni seçimde oyunu başka birine
verebilir. Durum budur. HÖH/DPS bu durumda bayram etmiştir.
Bu koşullarda sivil toplum durağan, hatta ölüdür. 23
yıldan beri bizim bu çarpık seçim kanunumuzdan yararlanan A. Doğan, HÖH/DPS
milletvekili olarak istediği kişiyi seçtirdi, istediğini Bakan yaptı.
Görüldüğü üzere 12
Mayısta seçilen HÖH/DPS milletvekillerinde Bulgar asılı olan 13’ünden birisi
mafya şefi, bir başkası da, savcılık tarafından aranan, büyük ölçekli bir vergi kaçakçısıdır. Ne
yazık ki, tanımadığı kişilere oy vermekle her seçimde yanılan seçmenimiz, kimseden kişisel hesap soramaz. Hesap
sormanın yasal yolu tıkanmıştır. Seçilenler 4 yıl dokunulmazlık ardına
gizlenir.
İşte böyle durumda sivil toplum örgütlerinin direniş
hakkı itaatsizlik biçiminde gündeme gelir ve meydanlara toplanan kalabalıktan
güç alır. Son haftalarda bütün il
merkezlerinde her akşam toplanan insanlar dayanışarak 1 defa başarılı olurken,
parlamentoyu kanun değiştirmeye mecbur ettiler. Ve tıkanmış olan demokrasi
kanallarımızı birazcık açtılar.
Yazıma başlarken, sivil toplum örgütlerinin politika ile
ekonominin arasında, yanında, demokratik tartışmanın 3. ayağı olduğunu söylemek
istedim. Başka bir değişle, sivil toplum politika ile ekonomiye doğru yönelen
adalet ile kültürü temsil eder. Bu olmadan politika ile ekonomi arasındaki
denge bozulur. Peevski olayında, sivil toplum örgütleri politik blokajı
boşandırdı. Kamuoyu görüşünün, sosyal vicdanın hiçe sayılmasını kabullenmedi.
Bir bakıma 15. gününde hükümetin düşmesine de mani oldu.
Bizde sivil toplumu harekete geçiren değerler öncelikle
şunlardır: Özgürlük; adalet; demokrasi; insan hakları; azınlık hakları; sağlık
hakları; çocukların devlet okullarında ana dilde öğrenim ve eğitim görme hakkı
v.b.
Son sivil toplum kükreyişiyle, haraççı mafya özünü
gizleyip, HÖH listesinden A. Doğan vesayetiyle seçilen bir vekilin, boyundan
büyük devlet görevine atanması adaletsizliği, kamuoyunda korku havası
estirilmesi, dalavere dolaplarının alabildiğine dönüp A. Doğan değirmenine
çuval çuvap para taşıması önlenebildi. Bilinçli ve kararlı, öğrenimli ve aydın
orta tabakayı birleştiren sivil toplum örgütlerimiz bizde adaletli bir ortam
kuruculuğunun şiddetsiz direnişten geçtiğini tüm dünyaya gösterdi.
Sivil toplum örgütlerinin şiddet kullanmadan yürüttükleri
bu mücadelenin hedefinde öncelikle insanın doğal hakları yani zaman açımına
uğramayan haklarımızın korunması her zaman ve her yerde başta gelmelidir. Bu
hedefler arasında hak ve özgürlük direnişleri başlattır. Mülkiyet, güvenlik ve
baskıya direnme önemli yer tutar.
Haklar uğruna, özgür olmak için sivil toplum örgütleri
saflarında bir birey olarak direnmek, kendi sorumluluğunu bireysel taşımak,
öncelikle gerçekliği üstlenmek, yaşamın sunduğu meydan okumaları üstlenmek, var
olan koşullarda birlikte yaşamayı kabullenen özgürlüğü yeni haklarla besleyerek
sınırlarını devamlı genişletmektir.
Özgür olmak, bir de, haklarımızı nereden yola çıkarak
düşündüğümüz üzerinde arasız fikir yürütmek anlamına gelir. Her gün her şeye
sıfırdan başlamak zor olur. Yol alamayız. Vurgulamak istediğim nokta şudur,
özgür olmamız için ötekini ne olduğuna bakmaksızın kabul etmemiz gerekir.
Başkalarının özgürlüğü bize sınır olmamalıdır. Bu hepimizin özgür olma
koşuludur. Fakat Peevski olayında olduğu gibi diğerinin elde ettiği haklar
bizim özgürlüklerimiz için tehlike oluşturduğunda, ayaklanma hakkımız yasal
olur. Mücadelemiz haklılık kazanır.
Yaşam
kültürümüzde, yasa, komşumuzu hor görmek için, onun özgürlüklerini sınırlamak
için değil, onu ve ailesini daha da özgür kılmak için vardır. “KOMŞUNU SEV!”
sözü bizimdir. Bu anlamda, özgür insanlar toplumunda her bir kişi özgün bir
yasadır. Onların kendi aralarında iç içe geçmişliği çelişki doğurmamalıdır.
Sivil toplumda kaynaştıran beton rolü görmelidir. Tabii bizim yakın
geçmişimizde buna ters örnekler çoktur.
Öte yandan, başka bir açıdan bakınca, adalet
anlayışımızda insana ve yaşadığı topluma baskı uygulayan özgürlüğün kendisidir.
İnsanı ve toplumu özgürleştiren ise yasadır. Son gösterilerde özgürlüğün baskı
uygulayıcı yönünü doğru okuyan aydın kitle hemen ayaklandı. Ayaklanmaya işaret
veren barometre çok iyi çalıştı.
Geçen yüzyılda Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç etmek
zorunda kalan ve doğup büyüdükleri yerlerde işlenir toprak, çiftlik, değirmen,
çayır, koru ve orman bırakan soydaşlarımızın hakları zaman aşımına uğranmayan
haklardır. Bu hakların yeniden elde edilmesi uğrunda baskıya, zulme ve
zorbalığa karşı mücadele vermek de sivil toplum örgütlerinin, derneklerin ebedi
hakkıdır. Mülk hakkı devredilir ama kaybolmaz. Soydaş derneklerimiz böyle bir
bilinçle çalışmalıdır.
Öz haklarımız meşrudur, yasaldır. Son olayların
irdelenmesinden çıkan sonuçta, mafyacı Peevski’ nin gizli servis müdürlüğüne
atanması, Bulgaristan vatandaşlarının hepsinin güvenliğini tehlike altına
alacaktı ki, bu tehlikeyi sezen toplum uyandı, vicdanen karar verip yılanın
başını daha küçükken ezmek için yasal düzeltme isteyenler haklıydı ve muzaffer
oldular. Yürüyüşler üstlenilen davayı aydınlatan meşale oldu. Daha ilk gün
ilerleyen selin adaletin zaferi ve tarihin akışı yönünde güç topladığı görüldü.
Bu defa şiddetsiz direnişlerle kazanılan büyük bir zafer kutladık. Ocak şubat
ayaklanmasında 6 kişinin kendini yaktı. Bir kişi de “Kartal Köprü” de polis
tarafından vurulunca ölmüştü. Onları hatırlarken, şimdiki direnişler bize
mücadelenin en iyi yolunun şiddetten geçmediğini de göstermiş oldu.
Şakir
ARSLANTAŞ
4 коментара:
şakir bey tebrik ederim elinize sağlık
bizi bilgilendirdiğinizden dolayı sizlere teşekür ederiz
Uyan artik turk gencligi uyan DPS/HOH mafyalari kahrolsun
Anla ve anlat. Tebrikler Şakir bey.
bu cesaretli gecleri kutluyorum
her zaman en doğurusunu tespitleri yapıyorlar
bravo şakir bey bravo
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.