2008
sonrasında ABD’nin başını çektiği Batı kanadının Piriştina’da yeni kurulan devletin
tanınmasına yönelik ilgisi dikkat çekmiştir. Avrupa Birliği (AB) içerisindeki bazı
kayıplar dışında (İspanya, Yunanistan, Romanya, Slovakya ve Güney Kıbrıs Rum
Yönetimi) Birlik üyelerinin genel çoğunluğu, ABD ve etkisindeki devletler ile
bölgesel iddiaları olan Türkiye Kosova’yı tanımışlardır. Buna tezat olarak
Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) üyesi devletler ile Rusya’nın etkisinde
kalan diğer devletler bağımsızlık ilanının üzerinden beş yıl geçmesine rağmen
halen Kosova’yı tanımamaktadırlar.
Birleşmiş
Milletler’e (BM) Üyelik Durumu
Uluslararası
arenada bir devletin varlığını kabul ettirdiği küresel ölçekli en önemli siyasi
örgütlenme olan BM, Kosova’nın tanınması açısından stratejik bir kilometre
taşıdır. Mart 2013 itibariyle Kosova 98 BM üyesi devlet tarafından tanınsa da
BM’nin kendine has örgüt yapısı ve karar alma süreci Kosova’nın olası
üyeliğinin pek de kolay olmayacağını işaret etmektedir.
BM Kurucu Andlaşması’nın Örgüt’e üye
olmayı düzenleyen 4/2. madde çerçevesinde Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi’nin
daimi bir üyesi olarak en başından beri Kosova’nın bağımsızlık ilanına karşı
politika izlediğinden teknik olarak veto hakkını kullanabilir. Bu bağlamda, Rus
vetosunun ortadan kalkması Piriştina’nın Belgrad’ı ikna etmesiyle bir nebze olsun
mümkünse de Moskova’nın konuya paralel olarak gördüğü Çeçenistan meselesindeki
kaygılarının giderilmesi elzemdir. Ne var ki bu konuda Kosova’nın başarılı
olması çok güçtür. Ayrıca, Güvenlik Konseyi’nin bir diğer üyesi olan Çin’in de
Kosova’yı kendi sorunlu bölgelerine model olma ihtimalinden dolayı tanımadığını
belirtmek gerekir. Bu bakımdan Kosova’nın BM’ye üyelik durumu Örgüt’ün mevcut
sistemi itibariyle mümkün gözükmemektedir.
Kosova’nın BM üyeliğinin gerçekleşmesi
için bir diğer ihtimal ise BM’nin mevcut yapısı ile Güvenlik Konseyi’nin
işlevine dair sistem dışında kalan Almanya, Brezilya, İspanya ve Türkiye gibi
aktörlerce yöneltilen eleştirilerin de etkisiyle BM örgütlenmesinde meydana
gelecek bir revizyondur. Olası bir yeni yapılanmanın getirileri doğrultusunda
Kosova’nın üyelik durumu yeniden değerlendirilebilir. Ancak, mevcut BM
sisteminde gücü elinde bulunduran aktörlerin, kendi konumlarını korumak
amacıyla böylesi bir revizyona onay vermelerini öngörmek fazla iyimser bir
yaklaşım olacaktır.
Kosova’nın
AB Üyelik Durumu
Balkan coğrafyasında yer alan ülkeler
açısından Soğuk Savaş sonrası dönemde önemli bir dış politik amaç olarak
beliren AB üyeliği, Kosova örnekleminde de geçerliliğini korumaktadır.
Özellikle Şubat ayı (2013) içerisinde AB Komisyonu Başkanı Barroso ile Kosova
Başbakanı Taçi’nin Brüksel’de yapmış oldukları görüşmenin ardından Priştina’nın
AB üyeliğine ilişkin iyimser senaryolar yazılsa da Kosova ile AB arasında henüz
resmi bir anlaşmanın dahi imzalanmadığı[1]
göz önünde bulundurulmalıdır.
Öte yandan, AB üyelik müzakerelerinin
kendine özgü uzun periyodu, Brüksel’in olası Müslüman üyeleri (Türkiye gibi)
Birliğe kabul etme konusundaki isteksizliği ve Kosova’nın hâlihazırda beş AB
üyesi devlet tarafından tanınmaması gibi hususlar, aslında ülkenin AB üyelik
sürecinin epeyce uzun soluklu olduğunu işaret etmektedir. AB üyeliği konusunda
veto kozunu kullanması kuvvetle muhtemel olan Birlik üyesi devletler, içsel
dengelerinden kaynaklanan bir hassasiyetle, Kosova’nın bağımsızlığının kendi
sorunlu bölgelerine (İspanya’da Bask, Yunanistan’da Batı Trakya gibi) model
teşkil etme ihtimalini hesaplamaktadırlar. Bu da son tahlilde Piriştina’nın AB
üyeliği açısından kısa ve orta vadede olumlu bir durumun yaşanmasının mümkün
olmadığını göstermektedir.
NATO
Üyeliği
Diğer
Balkan ülkelerinde olduğu gibi, Kosova’nın da güvenlik ihtiyaçlarını karşılama
hususunda NATO ön plana çıkmaktadır. Ne var ki Kosova’nın AB üyeliğini veto etmesine
kesin gözüyle bakılan devletlerin aynı zamanda NATO üyesi oldukları dikkate
alınırsa; Piriştina’nın Örgüt’e üyeliğinin pek de kolay olmayacağı
anlaşılmaktadır. Yukarıda da bahsedildiği gibi, Kosova’yı tanımayan NATO
üyeleri ülkenin özel durumunu kendi egemenlik haklarına tehdit bir model olarak
görmektedirler. Bu açıdan, söz konusu ülkelerin konuyla ilgili taviz vermeleri
olası olmamakla birlikte veto kartını diplomatik bir araç olarak kullanacakları
düşünülmektedir. Örneğin, Yunanistan’ın Makedonya ile yaşadığı isim sorununda
Üsküp’ün NATO ve AB üyeliklerini ısrarla veto etmesi, aynı durumun Kosova
örneğinde de yaşanmasına neden olabilir. Kaldı ki Makedonya’nın olası
üyelikleri önünde engel olarak sadece Yunanistan bulunurken; Kosova’nın
karşısında beş Örgüt üyesi birden yer almaktadır. Görünürde, diplomatik açıdan
ABD’nin girişimlerinin olumsuzlukları kısmen ortadan kaldıracağı düşünülse de
Washington’un geçen beş yıllık süre zarfında konuyla ilgili çok fazla ısrarcı
olmadığı görülmektedir. Aslında 1999’dan beri fiilen NATO Kosova’da
bulunmaktadır. Ancak egemen bir devlet olarak Kosova’nın NATO içinde yer alması
yakın gelecekte pek mümkün gözükmemektedir.
Sonuç
olarak, belirtilen sorunların etkisiyle Kosova’nın BM, AB ve NATO gibi
uluslararası örgütlere üyeliğinin kısa ve orta vadede gerçekleşmesi
öngörülmemektedir. Bu durum, Kosova’nın bağımsızlığına giden süreçte statü
konusuna muhatap olan aktörler arasında uzlaşının tesis edilememesiyle doğrudan
ilintilidir. Güncel anlamda 98 BM üyesi devlet tarafından tanınan Priştina
yönetimi, fiilen ülkeyi idare etse de “tanınma” politikası bağlamında ülkenin
uluslararası örgütlere üyelik konusu Priştina’yı epeyce uğraştıracağa
benzemektedir.
* Trakya Üniversitesi, Balkan
Araştırma Enstitüsü, Balkan Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim
Dalı, Araştırma Görevlisi.
[1] “Kosovo-EU Agreement Depends on
Reforms”, SETimes, 12.03.2013.
2 коментара:
Sirplarla birazcik işleri karistirdilar ama sirplardan kormuyorlar brukselde gordum onlari bgturklerinden durumlari daha iyidir
ONLAR TUM KOMUNISTLERI YOK ETILER BIZDE DAHA KOMUNIST KALINTILARIYLA URSIYORUZ YANI HOH DEDIGIMIZ........ILERLEYEMIYORUZKI....
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.