петък, 5 април 2013 г.

BULGAR DEVLET İSTİHBARATI (DS) İLE RUSYA DEVLET GÜVENLİK KOMİTESİ (KGB) A J A N I - ŞEYTAN: AHMET DOĞAN - 4

O yıllarda Amet Doğan'ı gözetleyen subay İvan İvanov'un bu iki sevgili dikkatinden kaçmamıştır. Ne var ki, "iki sevgili" hapishanede biraraya gelmeden önce Gökay-kız bir defasında başka bir adrese daha uğramıştır. Bu yer, Bulgaristan'ın Tırgovişte doğmlu olan ve T.C. "diplomatik görevlisi" olarak Plovdiv'e yerleşen, aynı zamanda Gökay'ın Plovdiv Tarım Akademisi'nde öğrenim gören kızkardeşine abayı yakan, daha sonra da onunla evlenen "Türk diplomatın" dairesidir. Böylece,  TR-DS–KGB arası DS Birinci Şübe ajanı Gökçe'nin özel çabalarıyla Pazarcık Hapishanesi'nde, Rodop Dağları'ndaki dağ evlerinde viski sofralarında yoğurulmuşlardır. Bu ilişki son derece önemli olacak ki, Gökay 1989'daki "Büyük seyehat" döneminden sonra Türkiye’ye göç etmedi. Sofya'da kaldı ve HÖH Merkez ofisinde görev aldı.
           
            Tabii, bu izlenimler beni P. Yapov'un kitabını okurken de derin derin düşündürdü. Nasıl olur da, DS dosyası kapanmamış, kendisiyle ilgili birçok hesap yapılan, KGB himayesinde bulunan bir UMUT LİDER bu denli sefil olabilirdi!?.
ONUN KONUŞMALARINDA VE DAVRANIŞLARINDA, BEDEN DİLİNDE AKILLI, ZEKİ BİRİ OLDUĞU İZLENİMİ BIRAKAN BİR ÇİZGİ PEK DİKKATİMİ ÇEKMEDİ.
Yoksa diyorum tüm bunlar A. Doğan'a vazife olarak 1990'dan sonra mı yüklendi!?
Çünkü 1990-1994 HÖH Merkezinde çalışanlar maaş alamıyorlardı. Yapov, Başbakan Andrey Lukanov'un A. Doğan'a para, daktilo, telefon v.b.  verdiğini yazıyor.
Kanımca, KGB'nin Doğan'a ne zaman para vermeye başladığı üstüne ek çalışmalar yapmak gerekiyor.
Yazar, "Telgraf", "Monitor" "Politika" ve "Uikkent" gazetelerinin Moskova parasıyla alındığını, yalnız son haftalık yayının değerinin 200 000 Euro olduğunu yazıyor.
Bu yüzden P. Yapov'un tespit yorumlarının biraz da "milliyetçi" açıdan kaleme alındığı görüşündeyim.
            P. Yapov'un eserinde KGB para muslukları her üç sahnede de Ahmet Doğan'ın bahçesine akmıştır. Neden mi? Diğer ödevlerin yanında KGB Bulgar toplumunun dini ve etnik temelde parçalanmasını da istemişti ve bu da ancak parayla olacak bir iş olduğunu görmüştür. KGB'nin HÖH olgusunun daha ilk gününde yer aldığını gösteren bir başka olgu da şudur. Yapov'un yazdıklarını kısaca açmak isterim:
             1990 Ocağında Varna'da Hak ve Özgürlükler Hareketi kurulup mahkemede tescil edilirken PROGRAMINI yazan Miroslav Dırmov adında bir Bulgardır. Ahmet Doğan HÖH'ün hiçbir belgesini kaleme almamıştır. M.Dırmov Demokratik Almanya Cumhuriyeti'nin Drezden şehrindeki Teknik Üniversiteyi bitirdikten sonra Sofya'da İstihbarat Yüksek Okulunda okudu ve orada öğretmen olarak çalıştı.
             Bulgaristan da bu arada, Doğu Avrupa ülkelerindeki Türklerden sorumlu KGB Albayı olan S.Üstüngel ile Komintern kadrosundan Mara Kolarova'nın öz kızı Maya M. Drımov 'un eşidir. KGB'ye ve DS'ye bağlı bir kadro olaran Ahmet Doğan'a HÖH Programı'nı yazma görevini o da Moskova'dan almıştır. Drımov HÖH'ün Varna Şehir Mahkemesi’nde tescilini sağlamış ve hareket merkezinin Sofya’ya taşımıştır. Drımov'un Varna seçim bölgesinden HÖH Millet Vekili seçilmesiyle bu alış veriş defteri kapanmıştır.
 
            P. Yapov'un eserinde özellikle değinmediği bir husus da, kendisinin de 8 yıl 4. katında çalıştığı Sofya "Al. Stamboliyski" 45 A'daki HÖH parti merkezinin devletten nasıl alındığını açıklamamasıdır. Bu merkezin elde edilmesi, DS kıdemli albaylarından Yovko Yovkov'un Maliye Bakanı yardımcılığı dönemindeyken  devlet mülklerinden sorumlu olan baş amir olduğu zamana rastlar. O vakit, bu binanın alınmasına karşılık,  Ahmet Doğan, Y. Yotov'un oğulunu ABD Harvart Üniversi'nde doktora tezi yapmak için Sağlık Bakanlığı adına delege etmişti. "Al. Stamboliyski" 45 A'da bulunan 6 katlı HÖH parti merkesinin Beni hala düşündüren, KGB'nin eli kolu taa oralara kadar uzanabiliyor muydu?
            2. ve 3. perdede izlenen olguların arasında şunlar göze çarpıyor.
            Ahmet Doğan, Bulgaristan Cumhuriyeti'nde 36.; 37.; 38.; 39. ve 40. Millet Meclidin'de vekil olan, her defasında Bulgaristan Türk ve Müslümanlarının oylarının hemen hemen hepsini ve özellikle de Türkiye Cumhuriyetindeki soydaşlarımızın oylarını 5. kez kayıtsız koşulsuz tümüyle aldı. Süresiz Başkan seçilmiş olan bu "lider" seçim listelerini de kendi kıstaslarına göre belirlemektedir. Bu işte müdahale edecek durumda olan tek kişi yoktur. Sarayda yaşayan ve devlet güvenliği tarafından korunan, zırhlı araçla gezen "önder" halkla görüşmüyor, insanlarla yemek yemiyor, uzun süre kimseyle beraber kalmıyor. Sözde hayatı için tehdit almış.
            Eserde, Ahmet Doğan'ın gizli kasaları olduğu, halktan para topladığı, gizli işler çevirdiği v.b anlatılırken, 2. hafta boşadığı Aysehel'le evlenirken 1.5 milyon leva harcadığına dikkat çekilmiştir.
            P. Yapov eserinde DS-KGB Ajanı Doğan olayına bir de, Bulgar milliyetçiliği açısından bakıyor. Ataka partisinin kurulmasıyla ülkede milliyetçiliğin yeşerdiğini ve anti-İslamist ve Anti HÖH uçların sivrildiğini anlatıyor. Bu hortlamanın ulusal hoşgörü ve barışı baltaladığına işaret ediyor.
            HÖH'ün kooalisyon iktidarı döneminde büyük vurgun yaptığını yazan P. Yapov, seçmenlere dağıtılan "Moskova paralarıyla" son seçimlerde oyların % 30 oranında arttığını vurguluyor. Konuya devamla, BSP, Çar II. Simeon partisi "II. Simeon Ulusal Hareketi" ve HÖH hükümetlerinin sadece ve yalnız Moskova çıkarları için çalıştığını, enerjimizi Rusyaya bağladığını ve ülkemizi çökerttiğini yazan araştırmacı yazar, Bulgaristan'ın geleceğinı farkı bir bakış açısından gözlemektedir.
            Biz HÖH'ü kurarken, Bulgaristan Türk-Müslümanlarının etkik Türk kimliklerini koruyarak gelişeceklerini ve ulusal demet içinde laik oldukları yeri alacaklarını savunulurdu. Yapov ise Türk ve Pomakların ve azınlık durumunda olan Bulgaristan etniklerinin Bulgar partilerine katılarak, oy vererek eritilmelerini, yeni bütünlük içinde kaybolmalarını yeğlerken,  Gotse Delçev bölgesinden bazı soylu Pomak aydınlarını örnek olarak göstermiştir.
            Eserinde, Ahmet Doğan'ın en yakın zamanda mahkemelik olacağı, HÖH'ün çökeceği ve birkaç yıl sonra dağılacağı, anayasayla uyumsuz bu etnik ve dinsel oluşum yasaklanması gerektiği gibi görüşlere yer verilmiştir.
            HÖH Operatif Büro üyesi, Sofya HÖH il Örgütü Başkanı, Ahmet Doğan'ın çalışma odasına her zaman girip çıkan, yazışmalarını okuyan, düzenleyen, onun adına birçok görüşmeye katılan büyük bir aydın sıfatıyla bilinen P. Yapon'un HÖH merkezini ziyat eden herhangi bir KGB yetkilisinden söz etmemesi de kayda değer bir ayrıntıdır. A. Doğan'ı ziyaret eden önce DS ve şimdi de DANS subaylarından da neden bir söz edilmiyor?
            Balkanların 1990'lı yıllarda ve 2010'a uzanan ağır bunalımda Doğan'ın Moskova ajanı olarak DS ile uyumlu çalışıp başarılı olduğunu, pek çok şahsi mal mülk edindiğini, bunların hiçbirinin kendi adına kayıtlı olmadığını, vergilerini başkasının ödediğini. Ayrıca Ahmet Doğan'a birşey olursa bu mülkün ve paraların devlete kalacağını, tüm varlığın daha büyük kısmının değişik kuşaklardan DS şimdi de DANS yetkilileri adına tescil edildiği v.b. Yazıyor. Gerçekler, olaya el atma zamanın geldiğini bildiriyor.
Bulgaristan’da tüm Müslümanların Ahmet Doğandan birşey beklemesinin yanlış olacağına parmak basıyor, "boş hayallerle yaşamayın" diye yazıyor.
            Kitabın bıraktığı genel izlenim "Bulgarlaştırma" zülmünün neredeyse Ahmet Doğan olayı dışında gelişmesi, Doğanın hazırlık görürken olaylara karıştırılmaması, korunması ve hazırlık görmesidir.
            Moskovanın Bulgaristan'ı ezme ve yoksul bırakma, yeraltı ve yerüstü zengtinliklerine el koyma çabalarının kitapta yer verilirken, en önemli KGB ajanları olan Ahmet Doğan, AB ve NATO üyeliğine neden izin verildiği, bununla neyin hedeflendiği işlenmemiştir.
Kitap bu bakıma çelişkilidir...
Daha derin düşünülürse bu kitap, Bulgar milliyetçilerine yem olabilir diye düşünüyoruz. Bulgaristan’da Müslümanlar şimdiye kadar "beşinci kolordu" olarak gösterilirken, şimdi KGB -ajanın büyük ordusu olarak ortaya çıkıyor, burada başka gerçeklerin aranması da gerekiyor, şöyle ki yazar konuyu daha etraflı irdelemeye yanaşmıyor.
Açıkça ifade edildiği üzere, HÖH ve onun KGB ajanı LİDERİ Bulgaristan Müslümanlarını ezen, sıkıştıran, boğan toplumsal kalkınmalarına engel olan, dev bir ejder oluşumu çok büyük bir korku ve dehşet haline geldiğini bildiriyor.
            Bunalım içine düşünce biraz da kendini korumaya özen veren Ahmet Doğan Sofya'nın Vitoşa Dağı eteklerinde Saraylara kilitlenmiş Yani Zellanda'da yaşama hayalleri kurmaktadır. Demek hapislik sadece hapishanelerde değil saraylarda da olabiliyormuş.
Milli Güvenlik tarafından gece gündüz korunsa da Bulgaristan'dan kaçmak herhangi bir soruna çözüm olur mu dersiniz. Müslümanlar da artık uyanmaya başladılar, dünyayı okumaya başladılar. Aldatıldıklarını oyuna getirildiklerini farkına varmaya başladılar. KGB Lideri Doğan'ın alaşağı edilmesi gerektiğine artık inandılar. Yapov Bulgaristan'da en vicdansız insanın Ahmet Doğan olduğunu duyuruyor.
            Yapov eserinde anlatılan çok farklı bilgilerin özündeki gerçekte Doğan'ın ipleri Moskova – KGB ve gizli istihbaratı DS tarafından çekilen kötü bir adam gibi tanıtılırken, Müslümanların karşısında şeytanın oyunundan ve zülmünden kurtulmasının ellerinde olduğuna ve artık T.C. Yetkililerinin de bunu fark ettiğine altını çizerek işaret ediyor.
Son kısım
Eserinin son sayfalarında Doğan'ın bir DS ve KGB ürünü olduğunun altını yeniden çizen, "ben bir gerçekçiyim, Doğandan hesap sorulmayacaktır”! Öngörüsünde bulunuyor.
Kitabın son iki cümlesi şunlardır:
"Doğan için şimdi ne gibi bir plan kuruldu acaba? Bulgaristanla ilgili kesip biçtikleri nedir biliyormusunuz!?" Hak ve Özgürlükler Partisi Merkez Konseyi'ne üye olan ilk Bulgar, Başkan Ahmet Doğan'la yıllarca birlikte çalıştıktan sonra yazdığı bu kitabını şöyle bitiriyor:
 
İ T H A M E D İ Y O R U M
 
1.    Ahmet Doğan şeytanını yataran DS ve KGB'yi itham ediyorum!
2.    Doğan'ın kendisini itham ediyorum!
3.    Doğan'la ortaklık yapan ve ülkemizi derin bunalıma sürükleyen, Bulgaristan Sosyalist Partisi, II. Simion Ulusal Hareketi, Hak ve Özgürlükler Hareketi'ni; şirket ve partilerden oluşan çemberi itham ediyorum!
4.    Ülkenin en yüksek yasası olan Anayasayı delerek, bir etnik parti kurulmasına izin veren Bulgaristan Adalet Sistemini itham ediyorum!
5.    Bulgar Anayasası'nın korunması için aralarında birlik kuramayan ve Doğan'ın yeni bir Kosovo ile tehdit savurmasına olanak veren tüm politik güçleri itham ediyorum!
6.    Bulgar kamuoyunu ve Bulgar Türk, Pomak ve Romlarını itham ediyorum!
Ben, onları, Doğan'a üstünlük sağlama fırsatı verdiklerinden ve Bulgaristan'a o denli büyük zarar verilirken göz yumduklarından dolayı itham ediyorum!
7.    Yalnızca Bulgaristan için olmakla kalmayıp, tüm Balkanlar için de çok büyük tehlike oluştuğunu görüp algılamış olmasına karşın, Doğan ve Hak ve Özgürlükler Hareketi'ni konjuktürel hesaplarla kabul eden uluslararası kamuoyunu itham ediyorum!
 
İNSANLAR NÖBET VERİN!
ONARILMASI OLANAKSIZ OLANIN BAŞIMIZA GELMEMESİ İÇİN UYANIK OLUN!
DOĞAN VE ONU YARATANLAR NİYETLERİNDE VAZ GEÇMEMİŞLERDİR!

2 коментара:

Анонимен каза...

DEĞİŞEN BİR ŞEYLER OLMADIKTAN SONRA BU BİLGİLERDEN KİME NE YAZAR? КЕРВАНЪТ СИ ВЪРВИ КУЧЕТО СИ ЛАЕ..

Анонимен каза...

Türk milleti bilinçlenerek ders çıkaracak.

Türk milleti, bu kadar zaman nasıl insanlara güvendiğinin artık farkına varacak. Öyle "kurtarıcı", "dahi" (geniy) diye önümüze sürülenlere kolay aldanmayacak.

İşte faydası bu!

Публикуване на коментар

Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.