O yıllarda Amet
Doğan'ı gözetleyen subay İvan İvanov'un bu iki sevgili dikkatinden kaçmamıştır.
Ne var ki, "iki sevgili"
hapishanede biraraya gelmeden önce Gökay-kız bir defasında başka bir adrese
daha uğramıştır. Bu yer, Bulgaristan'ın Tırgovişte doğmlu olan ve T.C. "diplomatik görevlisi" olarak
Plovdiv'e yerleşen, aynı zamanda Gökay'ın Plovdiv Tarım Akademisi'nde öğrenim
gören kızkardeşine abayı yakan, daha sonra da onunla evlenen "Türk
diplomatın" dairesidir. Böylece, TR-DS–KGB arası DS Birinci Şübe ajanı
Gökçe'nin özel çabalarıyla Pazarcık Hapishanesi'nde, Rodop Dağları'ndaki dağ
evlerinde viski sofralarında yoğurulmuşlardır. Bu ilişki son derece önemli
olacak ki, Gökay 1989'daki "Büyük
seyehat" döneminden sonra Türkiye’ye göç etmedi. Sofya'da kaldı ve HÖH
Merkez ofisinde görev aldı.
Tabii,
bu izlenimler beni P. Yapov'un kitabını okurken de derin derin düşündürdü.
Nasıl olur da, DS dosyası kapanmamış, kendisiyle ilgili birçok hesap yapılan,
KGB himayesinde bulunan bir UMUT LİDER bu denli sefil olabilirdi!?.
ONUN KONUŞMALARINDA VE
DAVRANIŞLARINDA, BEDEN DİLİNDE AKILLI, ZEKİ BİRİ OLDUĞU İZLENİMİ BIRAKAN BİR
ÇİZGİ PEK DİKKATİMİ ÇEKMEDİ.
Yoksa diyorum tüm bunlar A. Doğan'a vazife olarak
1990'dan sonra mı yüklendi!?
Çünkü 1990-1994 HÖH Merkezinde çalışanlar maaş alamıyorlardı.
Yapov, Başbakan Andrey Lukanov'un A. Doğan'a para, daktilo, telefon v.b. verdiğini yazıyor.
Kanımca, KGB'nin Doğan'a ne zaman para vermeye başladığı
üstüne ek çalışmalar yapmak gerekiyor.
Yazar, "Telgraf", "Monitor"
"Politika" ve "Uikkent" gazetelerinin Moskova parasıyla
alındığını, yalnız son haftalık yayının değerinin 200 000 Euro olduğunu
yazıyor.
Bu yüzden P. Yapov'un tespit yorumlarının biraz da "milliyetçi" açıdan kaleme alındığı
görüşündeyim.
P.
Yapov'un eserinde KGB para muslukları her üç sahnede de Ahmet Doğan'ın
bahçesine akmıştır. Neden mi? Diğer ödevlerin yanında KGB Bulgar toplumunun
dini ve etnik temelde parçalanmasını da istemişti ve bu da ancak parayla olacak
bir iş olduğunu görmüştür. KGB'nin HÖH olgusunun daha ilk gününde yer aldığını
gösteren bir başka olgu da şudur. Yapov'un yazdıklarını kısaca açmak isterim:
1990 Ocağında Varna'da Hak ve Özgürlükler Hareketi
kurulup mahkemede tescil edilirken PROGRAMINI yazan Miroslav Dırmov adında bir
Bulgardır. Ahmet Doğan HÖH'ün hiçbir belgesini kaleme almamıştır. M.Dırmov
Demokratik Almanya Cumhuriyeti'nin Drezden şehrindeki Teknik Üniversiteyi
bitirdikten sonra Sofya'da İstihbarat Yüksek Okulunda okudu ve orada öğretmen
olarak çalıştı.
Bulgaristan da bu arada, Doğu Avrupa
ülkelerindeki Türklerden sorumlu KGB Albayı olan S.Üstüngel ile Komintern
kadrosundan Mara Kolarova'nın öz kızı Maya M. Drımov 'un eşidir. KGB'ye ve
DS'ye bağlı bir kadro olaran Ahmet Doğan'a HÖH Programı'nı yazma görevini o da
Moskova'dan almıştır. Drımov HÖH'ün Varna Şehir Mahkemesi’nde tescilini
sağlamış ve hareket merkezinin Sofya’ya taşımıştır. Drımov'un Varna seçim
bölgesinden HÖH Millet Vekili seçilmesiyle bu alış veriş defteri kapanmıştır.
P.
Yapov'un eserinde özellikle değinmediği bir husus da, kendisinin de 8 yıl 4.
katında çalıştığı Sofya "Al. Stamboliyski" 45 A'daki HÖH parti
merkezinin devletten nasıl alındığını açıklamamasıdır. Bu merkezin elde
edilmesi, DS kıdemli albaylarından Yovko Yovkov'un Maliye Bakanı yardımcılığı
dönemindeyken devlet mülklerinden
sorumlu olan baş amir olduğu zamana rastlar. O vakit, bu binanın alınmasına
karşılık, Ahmet Doğan, Y. Yotov'un
oğulunu ABD Harvart Üniversi'nde doktora tezi yapmak için Sağlık Bakanlığı
adına delege etmişti. "Al. Stamboliyski" 45 A'da bulunan 6 katlı HÖH
parti merkesinin Beni hala düşündüren, KGB'nin eli kolu taa oralara kadar uzanabiliyor
muydu?
2. ve 3. perdede izlenen
olguların arasında şunlar göze çarpıyor.
Ahmet
Doğan, Bulgaristan Cumhuriyeti'nde 36.; 37.; 38.; 39. ve 40. Millet Meclidin'de
vekil olan, her defasında Bulgaristan Türk ve Müslümanlarının oylarının hemen
hemen hepsini ve özellikle de Türkiye Cumhuriyetindeki soydaşlarımızın oylarını
5. kez kayıtsız koşulsuz tümüyle aldı. Süresiz Başkan seçilmiş olan bu "lider" seçim listelerini de kendi
kıstaslarına göre belirlemektedir. Bu işte müdahale edecek durumda olan tek
kişi yoktur. Sarayda yaşayan ve devlet
güvenliği tarafından korunan, zırhlı araçla gezen "önder" halkla
görüşmüyor, insanlarla yemek yemiyor, uzun süre kimseyle beraber kalmıyor.
Sözde hayatı için tehdit almış.
Eserde,
Ahmet Doğan'ın gizli kasaları olduğu, halktan para topladığı, gizli işler
çevirdiği v.b anlatılırken, 2. hafta boşadığı Aysehel'le evlenirken 1.5 milyon
leva harcadığına dikkat çekilmiştir.
P. Yapov
eserinde DS-KGB Ajanı Doğan olayına bir de, Bulgar milliyetçiliği açısından
bakıyor. Ataka partisinin kurulmasıyla ülkede milliyetçiliğin yeşerdiğini ve
anti-İslamist ve Anti HÖH uçların sivrildiğini anlatıyor. Bu hortlamanın ulusal
hoşgörü ve barışı baltaladığına işaret ediyor.
HÖH'ün
kooalisyon iktidarı döneminde büyük vurgun yaptığını yazan P. Yapov, seçmenlere
dağıtılan "Moskova paralarıyla"
son seçimlerde oyların % 30 oranında arttığını vurguluyor. Konuya devamla, BSP,
Çar II. Simeon partisi "II. Simeon Ulusal Hareketi" ve HÖH
hükümetlerinin sadece ve yalnız Moskova çıkarları için çalıştığını, enerjimizi
Rusyaya bağladığını ve ülkemizi çökerttiğini yazan araştırmacı yazar,
Bulgaristan'ın geleceğinı farkı bir bakış açısından gözlemektedir.
Biz HÖH'ü
kurarken, Bulgaristan Türk-Müslümanlarının etkik Türk kimliklerini koruyarak
gelişeceklerini ve ulusal demet içinde laik oldukları yeri alacaklarını savunulurdu.
Yapov ise Türk ve Pomakların ve azınlık durumunda olan Bulgaristan etniklerinin
Bulgar partilerine katılarak, oy vererek eritilmelerini, yeni bütünlük içinde
kaybolmalarını yeğlerken, Gotse Delçev
bölgesinden bazı soylu Pomak aydınlarını örnek olarak göstermiştir.
Eserinde, Ahmet Doğan'ın
en yakın zamanda mahkemelik olacağı, HÖH'ün çökeceği ve birkaç yıl sonra
dağılacağı, anayasayla uyumsuz bu etnik ve dinsel oluşum yasaklanması gerektiği
gibi görüşlere yer verilmiştir.
HÖH
Operatif Büro üyesi, Sofya HÖH il Örgütü Başkanı, Ahmet Doğan'ın çalışma
odasına her zaman girip çıkan, yazışmalarını okuyan, düzenleyen, onun adına
birçok görüşmeye katılan büyük bir aydın sıfatıyla bilinen P. Yapon'un HÖH
merkezini ziyat eden herhangi bir KGB yetkilisinden söz etmemesi de kayda değer
bir ayrıntıdır. A. Doğan'ı ziyaret eden önce DS ve şimdi de DANS subaylarından
da neden bir söz edilmiyor?
Balkanların
1990'lı yıllarda ve 2010'a uzanan ağır bunalımda Doğan'ın Moskova ajanı olarak
DS ile uyumlu çalışıp başarılı olduğunu, pek çok şahsi mal mülk edindiğini,
bunların hiçbirinin kendi adına kayıtlı olmadığını, vergilerini başkasının
ödediğini. Ayrıca Ahmet Doğan'a birşey olursa bu mülkün ve paraların devlete kalacağını,
tüm varlığın daha büyük kısmının değişik kuşaklardan DS şimdi de DANS yetkilileri
adına tescil edildiği v.b. Yazıyor. Gerçekler, olaya el atma zamanın geldiğini bildiriyor.
Bulgaristan’da tüm Müslümanların Ahmet Doğandan birşey beklemesinin yanlış
olacağına parmak basıyor, "boş hayallerle yaşamayın" diye yazıyor.
Kitabın
bıraktığı genel izlenim "Bulgarlaştırma"
zülmünün neredeyse Ahmet Doğan olayı dışında gelişmesi, Doğanın hazırlık
görürken olaylara karıştırılmaması, korunması ve hazırlık görmesidir.
Moskovanın
Bulgaristan'ı ezme ve yoksul bırakma, yeraltı ve yerüstü zengtinliklerine el
koyma çabalarının kitapta yer verilirken, en önemli KGB ajanları olan Ahmet Doğan,
AB ve NATO üyeliğine neden izin verildiği, bununla neyin hedeflendiği
işlenmemiştir.
Kitap bu bakıma
çelişkilidir...
Daha derin
düşünülürse bu kitap, Bulgar milliyetçilerine yem olabilir diye düşünüyoruz.
Bulgaristan’da Müslümanlar şimdiye kadar "beşinci kolordu" olarak gösterilirken, şimdi KGB -ajanın büyük
ordusu olarak ortaya çıkıyor, burada başka gerçeklerin aranması da gerekiyor, şöyle
ki yazar konuyu daha etraflı irdelemeye yanaşmıyor.
Açıkça ifade
edildiği üzere, HÖH ve onun KGB ajanı LİDERİ Bulgaristan Müslümanlarını ezen,
sıkıştıran, boğan toplumsal kalkınmalarına engel olan, dev bir ejder oluşumu
çok büyük bir korku ve dehşet haline geldiğini bildiriyor.
Bunalım
içine düşünce biraz da kendini korumaya özen veren Ahmet Doğan Sofya'nın Vitoşa
Dağı eteklerinde Saraylara kilitlenmiş Yani Zellanda'da yaşama hayalleri
kurmaktadır. Demek hapislik sadece hapishanelerde değil saraylarda da
olabiliyormuş.
Milli Güvenlik tarafından
gece gündüz korunsa da Bulgaristan'dan kaçmak herhangi bir soruna çözüm olur mu
dersiniz. Müslümanlar da artık uyanmaya başladılar, dünyayı okumaya başladılar.
Aldatıldıklarını oyuna getirildiklerini farkına varmaya başladılar. KGB Lideri Doğan'ın
alaşağı edilmesi gerektiğine artık inandılar. Yapov Bulgaristan'da en vicdansız insanın Ahmet Doğan olduğunu duyuruyor.
Yapov
eserinde anlatılan çok farklı bilgilerin özündeki gerçekte Doğan'ın ipleri
Moskova – KGB ve gizli istihbaratı DS tarafından çekilen kötü bir adam gibi
tanıtılırken, Müslümanların karşısında şeytanın
oyunundan ve zülmünden kurtulmasının ellerinde olduğuna ve artık T.C. Yetkililerinin
de bunu fark ettiğine altını çizerek işaret ediyor.
Son
kısım
Eserinin son sayfalarında Doğan'ın bir DS ve KGB
ürünü olduğunun altını yeniden çizen, "ben bir gerçekçiyim, Doğandan hesap
sorulmayacaktır”! Öngörüsünde bulunuyor.
Kitabın son iki cümlesi şunlardır:
"Doğan için şimdi ne gibi bir plan kuruldu
acaba? Bulgaristanla ilgili kesip biçtikleri nedir biliyormusunuz!?" Hak
ve Özgürlükler Partisi Merkez Konseyi'ne üye olan ilk Bulgar, Başkan Ahmet
Doğan'la yıllarca birlikte çalıştıktan sonra yazdığı bu kitabını şöyle
bitiriyor:
İ T H A M E
D İ Y O R U M
1.
Ahmet
Doğan şeytanını yataran DS ve KGB'yi itham ediyorum!
2.
Doğan'ın
kendisini itham ediyorum!
3.
Doğan'la
ortaklık yapan ve ülkemizi derin bunalıma sürükleyen, Bulgaristan Sosyalist
Partisi, II. Simion Ulusal Hareketi, Hak ve Özgürlükler Hareketi'ni; şirket ve
partilerden oluşan çemberi itham ediyorum!
4.
Ülkenin en
yüksek yasası olan Anayasayı delerek, bir etnik parti kurulmasına izin veren
Bulgaristan Adalet Sistemini itham ediyorum!
5.
Bulgar
Anayasası'nın korunması için aralarında birlik kuramayan ve Doğan'ın yeni bir
Kosovo ile tehdit savurmasına olanak veren tüm politik güçleri itham ediyorum!
6.
Bulgar
kamuoyunu ve Bulgar Türk, Pomak ve Romlarını itham ediyorum!
Ben, onları, Doğan'a üstünlük sağlama fırsatı
verdiklerinden ve Bulgaristan'a o denli büyük zarar verilirken göz
yumduklarından dolayı itham ediyorum!
7.
Yalnızca
Bulgaristan için olmakla kalmayıp, tüm Balkanlar için de çok büyük tehlike
oluştuğunu görüp algılamış olmasına karşın, Doğan ve Hak ve Özgürlükler
Hareketi'ni konjuktürel hesaplarla kabul eden uluslararası kamuoyunu itham
ediyorum!
İNSANLAR NÖBET VERİN!
ONARILMASI OLANAKSIZ OLANIN BAŞIMIZA GELMEMESİ İÇİN UYANIK OLUN!
DOĞAN VE ONU YARATANLAR NİYETLERİNDE VAZ GEÇMEMİŞLERDİR!
2 коментара:
DEĞİŞEN BİR ŞEYLER OLMADIKTAN SONRA BU BİLGİLERDEN KİME NE YAZAR? КЕРВАНЪТ СИ ВЪРВИ КУЧЕТО СИ ЛАЕ..
Türk milleti bilinçlenerek ders çıkaracak.
Türk milleti, bu kadar zaman nasıl insanlara güvendiğinin artık farkına varacak. Öyle "kurtarıcı", "dahi" (geniy) diye önümüze sürülenlere kolay aldanmayacak.
İşte faydası bu!
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.