Kısa adı BULTÜRK olan ve bu isimle hem Türkiye’de hem de Bulgaristan’da ün salan BULTÜRK – Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği 2003’te İstanbul’da kuruldu. BULTÜRK 1989 göçüyle Türkiye’ye gelen ve Bulgaristan’da kalan kardeşlerimizi aynı kültür kimliğini yani Türk-Müslüman kimliğini yaşatma ve geliştirme temelinde birleştirmeyi hedefleyen ilk Dernektir.
Çalışmalarında “Birlikten kuvvet doğar, o kuvvetse her zorluğu yener.” ilkesine dayanan Dernek kısa sürede Türkiye’de soydaşlarımıza ve Bulgaristan’da Türk ve Müslüman olma bilinciyle yaşayanlara ulaşma yolu açtı. Dernek, ardından Bulgaristan ile Türkiye arasında siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel faaliyetlere geçti. “BULTÜRK GAZETESİ ve internette -
www.bulturk.org” ile iki ülkedeki tüm ilgili kurum, kuruluş ve kişilere ulaştı. Kuruluş amaçlarını, stratejik hedeflerini ve etkinlik programını duyurdu. Çok kısa bir sürede iki ülke hükümet ve devlet makamlarıyla iletişim kurarak gündem belirleyen odak oluşturdu. 2012 sonunda Bulgaristan Başbakan Yardımcısı T. Tsvetanov’la Sofya’da Parlamento’da gerçekleştirdiği görüşme ile Cumhurbaşkanı R. Plevneliev’le İstanbul’da Bulgaristan Başkonsolosluğundaki buluşma kayda değerdir.
Yönetim merkezi İstanbul “Bayrampaşa, Yıldırım Mahallesi”nde bulunan ve her iki ülkede örgütlenme çabaları devam eden Derneğin kuruluş amaçları soydaşlarımız ve Bulgaristan’da yaşayan kardeşlerimizce cani gönülden desteklendi. Tutundu ve yaşam gücü kazandı.
İlk yılların zorlu çalışmalarında Genel Başkan Prof.Dr.Hayati DURMAZ, ardından Rafet Ulutürk Başkan oldu, Yardımcılarından, İsmail ERDEM, Nafiye YILMAZ, Dr. Nedim BİRİNCİ, Genel Sekreter Dr. Müjgan DENİZ, Bülent Maşaoğlu, Niyazi Güler, Beycan Gönlüşen, Seyhan Özgür ve kuruluşundan bu güne kadar yönetime gelen tüm arkadaşların emekleri büyük oldu.
BULTÜRK’ün kuruluş felsefesinde, geleneklerin, ortak tarihin, inançların ya da coğrafyanın birbirine sımsıkı kenetlenmiş bir kültürel toplumu kendiliğinden yaratmadığı, toplumların inanç, tarih ve gelenekler yarattığı yani toplumlar yüzyıllar içinde ürettikleri ortak dil, tarih, gelenek, düşünme biçimi ve ortak değerlerle halk topluluğu ve millet haline geldiği, gerçeğine dayandı.
İnsanda, toplumda her an değişen bir şey olduğuna, ama değişen her şeyde değişmeyen bir şeyin de olduğunu gören BULTÜRK kurucuları, Bulgaristan’da son 130 yılda değişen şeyler içinde değişmeden kalan Türk-Müslüman kimliğimiz olduğuna kesin inandılar. Tüm dışsal değişimlere karşın sonsuza dek var olma hakkı kazanan Türklüğümüzü-Müslümanlığımızı yaşayarak gelişme atılımı onlara esin oldu. Onlar, aslında bizdeki değişimleri yaratanın, değişimin kendisi olduğunu görüp hemen algıladılar. Kesin olan bir de şudur ki, değişen şeyler bir bakıma Türklüğümüzü özgürce yaşatabilmek için gerekli olan güvenli alan aramanızdan başka bir şey değildi. Değişikliklerin bir başka adı da göçtü.
Son göçlerimiz “küreselleşme” ve “yeni dünya düzeni” gibi fikirlerle dünyayı kendi çıkarlarına uygun hale getirmek isteyenlerin hortladığı bir döneme rastladı. Başkaları hortladıkça Bulgaristanlı milliyetçi, totaliter ırkçılar da gemi ağza aldı ve başımıza çok büyük belalar açtı. Onların “tarihi hızlandıracak” kadar ileri gittiklerini ve en sonunda yüzüstü düştüklerini gördük.
Tüm bu değişimler BULTÜRK kurucu yöneticileri tarafından analiz edilip derin bir şekilde değerlendirilirken ABD’li Huntington’un yeni dünya düzenini “Medeniyetler çatışması belirleyecektir” savı, nefeslerini kesti. Bu Amerikalı bilim adamına göre, “farklı kültüre sahip olmak çatışmak için en önemli nedendi.” Onlarsa çok farklı kültürlerin kardeşliğini savunuyordu.
“Farklılıkların bütünlüğünden yeni bir uygarlık doğacağına inanan” BULTÜRK öncülerinin hafızası Huntington’un yenidünya düzenini iradesine ısınmadı. Bu bir saçmalıktı!
Onlar, Osmanlı zamanında farklı kültürlerin, Hıristiyanlığın ve İslam’ın, Müslüman yaşam tarzı ile Hıristiyan yaşam bilincinin beraberlik ve kardeşlik ortamında iç içe komşu komşu yaşaya geldikleri bir tarihten gelmişlerdi. Balkanlar’da 200 yıl savaş olmamış, Batı ve Doğu’dan düşmanca dış kışkırtmalar ağırlık kazanıncaya kadar her defasında anlaşma yolları bulunmuş ve kardeşlik üstünlük gelmişti. Bilinç ve vicdanlarına tamamen ters olan Huntington savında “Medeniyetlerden birini değerinden ayıran kültürel fay kırıkları mücadeleyi belirleyen ana çizgilerdi. Farklı kültürler arasındaki çatışma, çağdaş dünyada anlaşmazlıkların gelişmesindeki son aşamayı tanımlamaktadır.” Onlar için bu, Tanrıyı kıyamete zorlamak gibi bir şeydi.
Onlar, insanı ideolojiye kurban eden bir totaliter rejimden gelmişlerdi. “Türk-Müslüman kimliğini yıprata yıprata, eze eze kırma”, “Bulgarlaştırma”, “Türkleri, Pomakları, Çingeneleri ve diğer etnikleri eriterek yok etme” gibi saçmalıklarla uğraşan zalim bir toplumdan göç yoluyla kaçıp kurtulsalar da acıları, yürek sızıları dinmemişti. Doğup büyüdükleri Bulgaristan’da en şiddetli zorbalığın, azgın baskı ve terörün İslami ve milli mensubiyeti, Türk kimliğini kıramadığını kanıtlayanlar kendileriydi. Bir şeyler yapılması gerekiyorsa, bunu yapacak olanlar kendileri olmalıydı. Hafızalarında devamlı canlı kalan ve birbiriyle boğuşan iki dönem belirdi.
Biri, devlet baskı ve terörünün her türünden nasiplerini aldıkları, pek çok kurban verirken, dayanılmaz eziyetlerle biriken kin ve öfkeyle ayaklanarak devirdikleri totaliter Jivkovist rejimin onları göçe zorlayıp sınır dışı ettiği, zülüm devri;
İkincisi, Bulgaristan’da kalan ve 1990’dan sonra sözde demokratik toplum koşulları içinde yaşayan kardeşlerinin durumunun iyileşmemesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan soydaşların bundan endişelenip huzursuz olmasıydı. Olayların özüne inmekte güçlük çekiyorlardı. Sanki gözlerine perde düşmüştü. Gecikmeli de olsa sis aralandı. Ele verilmişlerdi. Lider olarak kabul ettikleri Ahmet Doğan düşman elinde maşa olmuş, Hak ve Özgürlük Hareketiyle örgütlenen kutsal davaya ihanet etmişti. Vefasızlar HÖH yönetimine çöreklenmişti.
Onlarla amansız boğuşma gerekiyordu. Kötülüğün başı Hak ve Özgürlükler Hareketi’nin değişmez Başkanı, gizli polis ajanı olduğu ortaya çıkan Ahmet Doğan’dı.
Halkımız kimliğimizi yerleşik yapı ve kültürümüzle, belli bir toprak parçasıyla ileşkilindirip Vatan olarak sevmişti. Derin ve zengin tarihimizde kimlik kültürümüzle toprağı işleme kültürümüz birbirine örülmüştür. Bir başka değişle toprak, Türk kültürünün kökleridir. Ona vicutlar gübre edilebilir. Vatan, sevgililerin, yiğitlerin, şehitlerin, azizlerin gömüldüğü yerdir. Ata kabridir. Terk edilmemesi, bize verilen en aziz nasihattır.
Bu bilinci kırmak ve bizi Vatanımızdan söküp atmak için birinci dönemde amansız zülüm uygulayanlar, 1990’da başlayan ikinci dönemde Türkleri Türklere kırdırtmayı seçmişlerdi. Elebaşıları yani HÖH yönetimini ele geçirenler gizli ajanlık yapan soysuz hainlerdi. Perdeyi açıp gerçeği görmek kolay değildi10 yıllarını aldı. Yeni düşman aralarına Türkçü aydınlardan seçkin biri olarak sızdırılmıştı. O,”Lider” Ahmet Doğan’dı. Kardeşlerimiz, soydaşlarımızı, seçmenlerimiz, yediden yetmişe hepimiz aldatılmıştık.
Düşman elinde eziyet ve işkence gören ama Türklük hafızasını ve bilincini yitirmeyenler adına demokrasi denen ikinci dönemde sinsi ve çok tehlikeli bir durumla yüz yüze geldi. Türklüğün-Müslümanlığın yolunu kesenler yine üstün gelmişti. Hainliğin ne dinlerinde ne de dillerinde tarifi vardı. “Lider”leri özünü satmıştı.” Türkleri, Müslümanları hak ve özgürlük davalarıyla birlikte yok saymıştı. Yüz binlerce mazlumun yazgısıyla oyun oynanmıştı. Onun politik sahneye çıkıp baş aktör olması acı bir gerçekti. Çok acı olsa da, gerçek ortadaydı: Aldatılmışlardı!
Galebe çalan hain, bu iş için özel eğitilmiş, üniversite görmüş ve aralarına “kendilerinden biri” olarak sızdırılmıştı. İnanılacak gibi değildi! Halkımız baskılar altında ezilirken, güya o da “tutuklanmış”, “Varna’da yargılanmış”, “cezaevinde, hapishanede, hücrede kalmış”tı. Bizi kandırmak için neler neler yapılmıştı. Gafil avlanacakları, hain kapana düşecekleri hiç kimsenin aklından geçmedi. Bu gidiş tehlikeliydi. Bulgaristan’da yaşayan kardeşleri, öz partileri olan Hak ve Özgürlükler Hareketinin lideri tarafından kimliksiz, bilinçsiz, kör cahil, vicdansız, aç susuz bırakılmak isteniyordu. Bu, hatta korkunçtu.
En tuhaf olan ise, Bulgaristan Türk kitlesinin A. Doğan’ı lider olarak tereddüt etmeden kabul etmesi, uluslararası insan hakları örgütlerinin de bu işe el atıp onu kabullenmiş olmasıydı..
Terk sözle halkımızın (dünyanın da) gözünü boyayanlar işi başarmıştı. Sahte bir lider olan A. Doğan pek çok bilgiye sahipti. Boş boş konuşuyor, sallıyıp savuruyor, yalan dolanla, hiçbiri gerçekleşmeyen vaatlerle insanımızı uyutuyordu. Yeni yüzyıl başlarken son lokmamıza saldırması, bizi ele kula muhtaç etmesi uyanma sürecini ansızın başlattı. Yalan dolana pes deyenler ortaya çıktı. Hainlik sırıttı.
Ne yapılmalıydı?
Genç BULTÜRK yöneticileri strateji geliştirdiler. Kuracakları kültür ve hizmet derneği insanlık tarihinin en hüman ve barışçıl geleneklerini ve ideallerini yaşatacaktı. Gerekirse Hak ve Özgürlükler Hareketi yadsınacaktı. Bir ağacın içinde kurt varsa onu dışardan korumak mümkün olamazdı. Hainlerin kimliği ihanetti. Onları HÖH bünyesinden temizlemek zor işti. Felaket yolunu kurtuluş yolu olarak dayatanlar kalabalıktı. Bu kapandan kurtulmadan ışığı bulmak olanaksızdı.
Gece boyu süren tartışmalı görüşmelerde yol aranırken, Bulgaristan Cumhuriyeti NATO ve Avrupa Birliği üyeliği için aday oldu. AB ise, dünyanın geleceğine başka bir açıdan bakıyor, yeni uygarlığı farklılıkların eşit haklı bütünlüğünde görüyordu. İnanılacak gibi değildi. Kurulmak istenen klasik medeniyetlerden farklı bir uygarlık olacaktı.
Bulgaristan 1990’dan beri yerinde sayıyor, yol arıyordu. Öz belirleyen gerçek şu oldu: Avrupa dil ve millet çeşitliliğini, etnik toplulukları farklılıklar zenghinliğinde bir edinim olarak kabul ederken, farklı din ve kültürleri yeni uygarlığın oluşturucu öğesi olarak görmek istiyordu.
Bu durumda bir asır boyu ana dil ve din özgürlüğü davası veren ve geleneksel halk kültürleriyle yaşamak isteyen Bulgaristan Türk, Pomak ve Müslümanları Avrupa Birliği’nin yaşama çağırdığı yeni uygarlıkta mutlu olabilirlerdi. Yeni medeniyette soydaşlara da yer olmalıydı. Onlar, Bulgar vatandaşlığını korumuş, çifte vatandaştı. Şimdi, AB vatandaşı oluyorlardı. Bu büyük bir edinimdi. Olaylara yeni bir bakış açısı getiren perspektife seçenekler sunuyordu.
Tüm Müslüman Türklerin aynı gen ve kültür dokusu taşımaları aranan farkındalıklı çeşitliliği daha da renklendirip zendinleştirebilirdi.
İşte bu özgün fikirlerle, yoğun bir arayış ve bocalama içinde Bulgaristan’daki kardeşlerimizin ve Türkiye’deki soydaşlarımızın BULTÜRK Derneği kuruldu. (devam edecek)
15 коментара:
Helal bulturk
yola devam
yolunuzu değiştirmeyen bir tek siz kaldınız
inşallah bu secimlere girer ve Bulturk
Bulgaristan Parlamentosunda da temsil edilir
destekliyoruz amma karşılıksız değil
Türk Halkına hizmet iççin
Trafsiz yazı kesinlikle değilLütfi Mestan ın DS ajanı olduğu kanıtlanmış belgelenmiş yıllarca bu jıvkof ıdeolojısine etmiş olsada ULUTÜTK bundan bahsetmemiş. Dürüst tarafsız bir yazı değil bence kendis bulgar konsolosluğuyla çok yakın ilişkisi haşır _neşir olan biri niye sana inanalmki herkez kendi çıkarı için konuşuyor
HABERTURK
Baslik gercekleri yansitmadigini farkindassinizdir sizlerde her halde bulturk olarak.
Sizler vite yukselterek yolunuza devam etmek yerine son bulturk icindeki arkadaslarinizin yaptigi www.kircaalihaber.com uzerinden aciklamalarini ve hainlere artik Sayin DIYE BAHSETMESINLE SIZLE TAM TERSI VITES DUSUREREK YAVASLAMAYI BRAKINIZ FRENLENDINIZ YAPTIGINIZ ACIKLAMALARINIZLAN.
Bizler asil turkler ve hizli yasayan turkler biz daima arac surdugumuzdede hizli surdugumuz zaman ise aniden yavaslamamiz gerekirse vitesimizi 5 ci vitesten alip hafiften frenlerimizede basarak vitesimizi hemen 3 cu ve sonrada 2 ci vetese koyarak aracimiz frenlemis ve ve aracimizi yerinde civilemis oluyoruz bu örnegi veriyoruz siz bulturke cunku son aciklamalarinizla gecmis oldsun dileklerinizlen ve sayin diye bahsetmenizle ve höhun yanindayiz diyerek aciklamalarinizla ajanlarin yerinde olmanizi kabuledilemez ve halkini ulusunu satmaktir bizim gözumuzde.
Birde turkculuk ve halkciliktan bahsediyorsunuz.
Bizim asil turk halki olarak biz Sayin Kasim Dal ve Sayin Korman Ismailov ve arkadaslarina yakistiriyoruz ve son olayda arkadasimizda Sayin kelimesine laiktir herkeze gösterdi halkimizin durumunu ve psiholojisini nasil bozmdulara hainler ve ajanlar.
Sonuna kadar Sayin Kasim Dal ve Korman Ismailovcuyuz,halkimizin bazilari cekimser ise dogru olanida GERB partisi ve Sayin Boyko Borisova vermelidir oylarini.
Turkler ve asil kardeslerimiz artik görmelidir gercekleri ve Bulgaristanda tek iki parti vardir halkinin cikarini ve gelecegini dushunen birisi NPSD digeride GERB.
Her kim olursan ol, ya NPSD ci ol yada GERB ci bu dur guzel gelecigimiz icin savunacagimiz gercekler.
Arkrabalarimiz hapishanelerde ve halkimiz zulum gördugu partilere asla boyun buyukmiycaz artik,bizler ne balgöc nede bahad nede bulturk etkileyebilir kime oy verecegimizi,Biz asil turkler kimseden atkilenmeyiz ,zaten bu dernekler fasa fiso halkini soyanlardir.
Dernek kuracaksaniz halkiniz icin calisacaksaniz,kulturunuz icin calisacaksaniz,arayin Kircali sorumlusu Sayin Tasim Tasim ve NPSD parti yetkililerini ve kurun yeni derneklerinizi o arkadaslarimiz ve bizler size DESTEK DAIMA VERECEGIZ.
Saygilar asil turk halkimiza..
Vardik,Variz ve VAR Olmayada Devam EDECEGIZ !!!
BUHAG
Bulgaristanda Hak ve Adalet grubu
Halkimiz icin Variz 620 ye ulasan uye sayimizlan ve tum halkimizin acikca destekledigi destegigle Bizler Halkimiz icin var olmaya devam edecegiz.....
SİZ BU SİTEDE YAZANLAR OKUMANIZ YOK YAMANIZ VAR
evet evet yazıda neler var neler yok buradan konusmak yerine
gerb, bulturk, kasim v.s.y.
arkadaşlar bu yazılarda ne yazıyor bunlar bu sizleri hiç mi ilgilendirmiyır
bu genç arkadaşlar bu yazılarına gecelerini gündüzlerini vermişler
ya ne için, kime neden bir sorsanız ıyı olur
kuru kuruya ne bulturk ne kasim derim arkadaşlar
ben bu yazıları okur ve değerlendirme yaparım
Kim doğuruyu yazmış kim iğriyi
EVET OKUYUN OKUYUN VE YAZILARA KARŞI GELIN VEYA TAKTİR EDİN BOŞ İŞLERLE UĞRAŞMAYIN
23 YILDIR HEP BUNLAR YAPILDI
YETER ARTIK
bul_turk derneğnin amblemindeki yapraklara dikkat.
şifreye dikkat
bulturk derneği ne amaçla kurulduğu anlaşılıyor
Bu bultrurk amblemınde yahudiliği görebılıyormusunuz
evet arkadaşlar bu bolucuker bızden değil
bunu çok iyi takıp edın
bu kadar gızemlı olmalarından anlayamıyormusunuz
bunlar kımseden kormamaları yahudılerın gucudur
Bulturk yonetimi best kafede lions kulup başkanlarıyla toplantı yapmıstır bundan haberınız olsun
bunlar yahudılerın kuklalarıdır
Evet, Ahmet Doğan suikast ile kahraman olacaktı, öyle mi? 'Yalancının mumu yatsıya kadar yanar' derler. Yatsıya kadar da yanmadı ve yalan da ortaya çıktı. Bundan önceki bütün yalanlar ve oyunlar gibi... Bulgaristan içişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, suikast girişiminde ( !!! ) kullanılan silahta kurşun yoktu. Peki, bu suikast sebaryosu ne için idi?
... Bunca yaygara, gürültü patırdı ve yalana rağmen, hala aynaya bakmak ya da kimlerin peşinde koşup, kimlere hizmet edenlere, hizmet edildiğnin farkında olma zamanı gelmedi mi sizce? Ha, Bulgar Gizli Servisi Ajanı olduğu deşifre olan A. D. gitti. Ha, Bulgar Gizli Servisi Elemanı olduğu deşifre olan L. M. geldi... Ne farkedecek sanki... Olan yine, kendilerini Türk olarak gösteren ama kalbi, ruhu, beyinleri Türk dışında güçlere hizmet edecek olanlar geldi... Küfür etmek yerine biraz daha hayatı, olayları ve insanları doğru dürüst anlamaya çzömeye çalışın. Yoksa hala köleliğe devam edeceksiniz. Ama biz gözlerimizi açtık, ne ajanlara, ne hainlere beyinlerimizi esir etmeyeceğiz. Bulgaristan Türkleri, komünist, marksist ve ateist beyinlilerden, Türkün partisi ya da sözcüsü görünenleerden ancak Bulgaristan Türklerine ve Bulgaristan'da yaşayan Müslümanlara en büyük zararı veren bu parti ve temsilcilerinden kurtulasıya kadar mücadelemiz sürecek.... Görene gün ışımıtır. Güneş çok yakında doğacak....
siz kim oluyorsunuz ahmet doğanı azınıza alıyorsunuz siz kim doğan kim
siz bulgar usakları sızi
BULTUR UN AMBLEMİNE BAKIN YAPRAKLARA BAKIN
ŞİFREYE DİKKAT
Küfürden hakaretten başka bir laf söyleyemeyen, karşıdaki insanlara ve iddialara cevap verbilmekten aciz, fikirsiz, düşüncesiz, sadece aklı, beyni ve ceplerini doldurmaktan başka bir işe yaramayan kişiler bu haytta neye ve kime yarar ki.....
Evet, Ahmet Doğan suikast ile kahraman olacaktı, öyle mi? 'Yalancının mumu yatsıya kadar yanar' derler. Yatsıya kadar da yanmadı ve yalan da ortaya çıktı. Bundan önceki bütün yalanlar ve oyunlar gibi... Bulgaristan içişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, suikast girişiminde ( !!! ) kullanılan silahta kurşun yoktu. Peki, bu suikast sebaryosu ne için idi?
... Bunca yaygara, gürültü patırdı ve yalana rağmen, hala aynaya bakmak ya da kimlerin peşinde koşup, kimlere hizmet edenlere, hizmet edildiğnin farkında olma zamanı gelmedi mi sizce? Ha, Bulgar Gizli Servisi Ajanı olduğu deşifre olan A. D. gitti. Ha, Bulgar Gizli Servisi Elemanı olduğu deşifre olan L. M. geldi... Ne farkedecek sanki... Olan yine, kendilerini Türk olarak gösteren ama kalbi, ruhu, beyinleri Türk dışında güçlere hizmet edecek olanlar geldi... Küfür etmek yerine biraz daha hayatı, olayları ve insanları doğru dürüst anlamaya çzömeye çalışın. Yoksa hala köleliğe devam edeceksiniz. Ama biz gözlerimizi açtık, ne ajanlara, ne hainlere beyinlerimizi esir etmeyeceğiz. Bulgaristan Türkleri, komünist, marksist ve ateist beyinlilerden, Türkün partisi ya da sözcüsü görünenleerden ancak Bulgaristan Türklerine ve Bulgaristan'da yaşayan Müslümanlara en büyük zararı veren bu parti ve temsilcilerinden kurtulasıya kadar mücadelemiz sürecek.... Görene gün ışımıtır. Güneş çok yakında doğacak....
Bu bultrurk amblemınde yahudiliği görebılıyormusunuz
gizli şifreleri gören var mı?
Bu şifreleri yakında acıklayacağız
Bizi bolemessınız hıc urasmayın
mart 2014 türkiye secimlerinde siszi yok etmeye geleceğiz
A.Doğanın ne kadar guclu oldunu goreceksiniz
Bu yazilar devam etmeli nedense insana guc ve umut veriyor.
BULTURK
logolara bakın
yeni kurdukları stratejik analiz de oyle
bunlar yahudı uşakları
Volla bir benzerlik var sanki Allah Allah rafet ulutürk yahudilere çalışıyor böl böl ye
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.