Bayrampaşa belediyesi önünde toplandık. Belediye Başkanı Atilla AYDINER ve yardımcısı Ahmet TÜFEKÇİ her geleni tek tek hoş geldin sözü ile karşıladılar. Belediyenin önünde Bekleyen iki otobüs vardı ve bu otobüslere binerek yola çıktık. Belediye Başkanı Atilla AYDINER ve yardımcısı Ahmet TÜFEKÇİ otobüse bindikten sonra da Batı Trakya seyahatine katılacak olan herkes ile tek tek tokalaştılar ve hal hatır sordular. Tüm katılımcılara karşı son derece sıcak ve naziktiler. Bu son dönemlerde siyasetin insanlara hizmet için yapıldığı konusundaki anlayışın bir yansıması olarak değerlendirilmektedir. Artık Başkanlar üstten bakan değil hizmet üreten ve memleketimizin gelişmesi için elinden gelen gayreti gösteren fedakar insanlardır. Zaten Türk halkı da bu çerçevede olmayanlara görev de vermez diye düşünüyoruz.
Bizim otobüste Hüsamettin kardeşimiz görevliydi. Pasaportları tek tek topladı ve onların listesini yaptı. Başkanımız çıkış harçlarını bile düşünmüştü ve onları da herkese verdiler.
Başkanımız çıkış harçlarını bile düşünmüştü ve onları da herkese verdiler.
Tekirdağ civarlarında bir arkadaşı daha aldık yoldan aldık. İpsala sınır kapısına geldik ve burada Atilla Aydıner bizzat kendisi otobüsten inerek gümrük işlerini halletti. Bşk.Yrd.Ahmet bey de otobüse gelerek herhangi bir ihtiyaç varmı dıye sordu.
Gümrük işlemlerinin tamamlanmasından sonra sınırı geçerek Yunanistan’a girdik. Aynı zamanda otobüse bizlere rehberlik yapmak üzere Batı Trakyalı bir arkadaş da geldi. Adı Özcandı.
Rehberimiz Özcan Bey Batı Trakya ile ilgili bize bilgi vermeye başladı. Batı Trakya’nın Dedeağaç, Gümülcine ve Kavala olmak üzere 3 bölgeden oluştuğunu belirtti.
1913 yılında bu topraklarda bağımsız Batı Trakya Türk Cumhuriyeti kurulduğunu, bugün Bulgaristan sınırları içinde yer alan Kırcaali ve Paşmaklının da Batı Trakya Türk Cumhuriyeti sınırları içerisinde bulunduğunu açıkladı.
Birinci köy yol üzerinde solda göründü. Ferecik-feres kasabası. Balkan Savaşı sırasında yani 1912 yılında Bulgarlar Ferecik kasabasını işgal etmişler ve ahaliye inanılmaz zülümler yapmışlar. Kasabadan kaçamayan ve yakalanan tüm erkekleri toplayıp toplu halde yakmışlar. Bulgarlardan korkan ahali de bölgeyi terk etmiştir. Zaten Bulgarların gözü hep batı trakyada olmuş ve bu toprakları Büyük Bulgar devleti sınırları içinde görmüşlerdir. Halbuki bu yıllarda BatıTrakyadaki nüfusun yüzde doksana varan kısmı Türk ve Müslüman nüfustan oluşmaktaydı. Bu nedenle Batı Trakya Cumhuriyeti kurulabildi. Batı Trakyadaki Bulgar mezalimini anlayabilmek için ünlü yazarlarımızdan Ömer Seyfettin’in Beyaz Lale uzun hikayesini okumak lazım. Yazar bu soykırım yıllarını anlatmaktadır. Zaten Balkan savaşı sırasında 600 000den fazla so kırıma uğrayan insanımız vardır.
Yolumuza devam ediyoruz ve Dedeağaç’a ulaşıyoruz. Dedeağaç’tan sonra Türk yerleşimi başlıyorlar. Yunanistan kendi yunan asıllılara buralarda yaşadıklarından dolayı ödenek veriyormuş. Teşvik ediyorlar böylece kendi milletini. Müthiş bir ayrımcılık var ve bu uzun süre devlet politikası olmuş. Zaten bu şekilde Batı Trakya Türkleri bölgeden kovularak azınlık durumuna getirilmiş.
Batı Trakya Türklerinin çoğu çiftçilikle geçiniyor. AB’den gelen teşvikler ve fonlardan sadece yunanlılar yararlanabiliyor. Anlatıyor; Bir arkadaşım var ve ceviz ekmek için tüm evrak ve hazırlıklarını yaparak AB imkanlarından yararlanmak için başvuruda bulundu. Ancak AB sorumluları aynen şunu söylemişler. Yaptığın iş güzel amma ismin yanlış bu isimle bu yardımı sana veremeyiz… İşte medeni Avrupanın gerçek yüzü de budur.
Bütün dünyanın AB’nin gerçek yüzünü görmesini istiyoruz. Dedeğaç’ı geçiyoruz yolumuza sahilden devam ediyoruz.
Yollar iki şerit gidiş – geliş. Yol boyunca Zeytin ve pamuk tarlaları var. Ormanlarda ise genellikle çam ağaçları ile kaplı.
Kavala’ya geldik ve hemen otobüsten iner inmez bir caminin kiliseye çevrilmiş olduğu gözümüze çarptı. Yunanistan’ın bir çok şehrinde olduğu gibi. Osmanlı döneminde Atina’da onlarca cami olmasına rağmen bugün bir tanesi bile bırakılmamış. Zaten Avrupa’da camisi olmayan tek başkent. Bundan Yunanlıların Türklere karşı nasıl bir kin beslediklerini anlayabilirsiniz. Caminin minaresi saat kulesi yapılmış açık bir şekilde belli oluyor. Önünde hep birlikte bir fotoğraf çektiriyoruz, tarih sayfalarına not düşelim diye.
Mahmutpaşanın heykeli var biraz üstte hemen altta da annesinin mezarı. Mahmut paşa elinde kılıçla at üzerinde. Yunanlılar bir Türk paşasının heykelini neden diktiklerini düşünerek gururlanmaya başlayacağımız sırada, rehber bu Mahmut paşa var ya bunun heykelini yapmalarının sebebi Osmanlıya karşı geldiğinden dolayıdır. Bunun da ötesinde Türk vakıflarını Mısır devletine bağışlamasıdır, kısaca haindir ondan onun heykelini yapmışlardır dedi. Zaten olayda bir bit yeniği olduğu da besbelliydi.
Buradaki bir kilisenin önünde üzerinde haç olan bir çeşme var. Kafiledeki arkadaşlar çeşmede abdest almaya başladılar. Bu sırada bir yunanlı geldi ve siz burada abdest alamazsınız diye bağırmaya başladı. Bizde bu çeşme burada insanların kullanması için değil mi, ne olmuş abdest alındıysa, dedik. Sinirli bir şekilde uzaklaştı. Bu örnek de bize Yunanlıların Türklere ve Müslümanlara karşı ne kadar nefret ve kin dolu olduklarını bize göstermesi için yeterliydi.
Tam kiliseden çıkarken bir papaz ile karşılaştık Belediye Başkanımız da İngilizce papazla konuşmaya çalıştı. Papaz bize nerelisiniz diye sordu. Biz Türkiye’den İstanbul’dan geliyoruz dedik Bunun üzerine papaz İstanbul değil Konstantinopol dedi. Burada gördüm ki yunanlılar çok küçük insanlar. Günümüzde bunu söylemenin anlamı nedir? Kime ne faydası olur amma yapacak bir şey yok. Bunlar ön yargılıdırlar.
Burada zaten devlet bazında ayrımcılık devam ediyor diyor rehberimiz. Devlet okullarında Türkler okuyamıyorlar. Ayrıca devlet memuru olmaları imkansız. Belediye Başkanlığını kazanıyoruz amma belediye çalışanlarını değiştiremiyoruz, hatta imkansız diyor. Belediyede çalışan Türklerin tamamı 180 kişi. Ancak bunlardan kadrolu çalışan sadece 10 Türk var. Diğerlerinin tamamı sözleşmelidir.
İşçi aramak burada işe göre olmuyor, tam tersi iş işçiye göre aranıyor. İşe de genellikle Yunan asıllılar alınıyor.
Bölgede yunanca eğim seviyesi de çok düşük. Göç edenlerin arazilerini de acımasızca devletleştiriliyorlar ve yunanlılara veriyorlar. Balkan Türkleri hep bedel ödüyor. İnsanlarımızın kadere boyun eğmekten başka yapacakları hiçbir şeyleri de yok. Tek güvenceleri Türkiye. İki devlet arasında yapılan antlaşmalarda Türkiye çok dikkatli olmalıdır.
Çünkü Tüm Bakan insanının alıştırıldığı tek şey var o da bedel ödemek.
Sanayi bölgesinden geçiyoruz ve rehberimiz anlatmaya devam ediyor. Bu sanayi bölgesinde 100 civarında fabrika vardı şimdi 5 fabrika kaldı, diğerleri Bulgaristan’a taşındı. Çünkü Bulgaristan da vergiler daha az. Amma buna rağmen buralardan Türkler gelip yer almak istiyorlar, fakat vermiyorlar. Özellikle de Türklere.
Gümülcine’den geçiyoruz. Ufukta göklere uzanmış Karlık dağını seyrediyoruz. Öğreniyoruz ki, Karlık tepesi bölgenin en yüksek tepesidir. Dağda Bizans döneminden kalma bir kilise var ve Moldavva’dan getirilen Gagavuz çocuklarını eğitmek ve devşirmek için kullanılan bir mekan olduğunu anlatıyor rehberimiz. Yunanlılar öz be öz Türk olan Gagavuz gençlerine bizim tarihimiz bir, biz aynı atanın çocuklarıyız diye anlatıyorlarmış. Halbuki Gagavuz yerindeki tüm ahali Türk kökenli olduğunu bilir. Ancak Bizim Moldavya Gagavuz yeri ziyaretlerinden edindiğimiz bilgi Türkiye’nin yeterli gayreti sarf etmediği yönünde. Ümit ederiz ki anavatanımız Gagavuz gençlerine de sahip çıkacaktır.
Batı Trakya’da 150 bin Türk var. Bu sayının içine Türkiye’de ve Avrupa’da yaşayanlar da giriyor.
İşkeçe –Rodop dağlarında eteklerinde yaşayanlar daha da kötü durumdalar. Çünkü onların tarlaları da yok ve bundan dolayı çoğu ya Avrupa’da yada Türkiye’de kendilerini idame ettirmek ve çocuklarını doyurabilmeleri için çalışıyorlar. Türkiye’ye gelenlerin büyük bir çoğunluğu da zaten geri dönmüyor. Bu Batı Trakya Türk Müslüman nüfusunun sürekli erimesine neden oluyor.
Yunanistan’da azınlık haklarından yararlanmak istersen Karasu ve Meriç arasında yaşaman gerekir. Bu bölgenin dışında olduğun zaman haklardan yararlanamazsın.
İşte burası “medeni” Avrupa ülkesidir.
Giriyoruz Kozluka belediye sınırlarına içine. Kozluka şirin bir Batı Trakya köyü. Bld. Başkanı İbrahim Bey batı Trakya Türklerinden. Kozluka stadında iftar yemeği var ve bizde iftara gidiyoruz. Yolda önümüze 5-6 kadın çıkıyor onları da otobüse alıp stada geliyoruz.
İftar saati yaklaşıyor ve yerlerimizi alıyoruz. Konuşmalar başlıyor.
Katılanlar; T.C. Selanik Başkonsolosu İlhan ŞENER Bulgaristan Şumnulu bir ailenin oğlu.
Bayrampaşa bld. Bşk. Sayın Atilla Aydıner konuşmasında “Bizler buraya yemek için değil, sizinle kucaklaşmaya geldik. Dertlerinizi dert edinmeye ruhlarımızı birleştirmeye geldik. Aramızda AK Partiden 7 milletvekili, İstanbul BBB meclis üyeleri, İstanbul Bayrampaşa ilçesinden iş adamları, ilçe meclis üyeleri, STK temsilcileri var. Biz sizlerin sevinçlerinizi ve göz yaşlarınızı paylaşmak için buradayız . Bizler Bayrampaşa olarak iktidar ve muhalefetiyle birlikte sizi kucaklamaya geldik” dedi.
Yunanistan’dan da 3 milletvekili gelmişti.
Ardından Edirne milletvekili Sayın M.Müezinoğlu da bir konuşma yaptı. Daha sonrada Rodop milletvekili ve müftü de birer konuşma yaptılar.
Küçük bir çocuk iftar duası okudu. Çok güzel bir gün oldu.
İftardan sonra hediyeler verildi. Başkonsolosa bu günün anısına hediye; müftü, belediye başkanı ve Rodop milletvekiline de plaket takdim edildi. Ardından köy merkez bulunan köy kafesine gittik. Batı Trakya Türk insanı kardeşlerimiz ile sohbetler yapıldı. İnsanların acıları, sevinçleri paylaşıldı güzel bir geceydi.
Oradan otele geçtik. Saat 02.20 ye gelmişti. Bayrampaşa belediye başkanı her odaya birer hediye torbası koymuştu.
Ertesi gün sabah sahuruna kalkıldı ve oradan Gümülcine Kerkeze Türk Gençler Birliğine gittik. Belediye Başkanı sayın Atila Aydıner bir konuşma yaptı.
Otelden çıkarken bir ermeni kadın ile karşılaştık. Bana siz konsolosluktan mısınız diye sordu, bende yok biz İstanbul’dan geliyoruz, ben Bulgaristan Türkleri dernek başkanıyım dedim. Kadın “Ben Ermeniyim, Ermeniler Türk olmadan yaşayamazlar dedi. Bizler hep beraber yaşadık bizim insanlarımızı birileri kullanmaya çalışıyor, amma başaramayacaklar. Çünkü bu kötü niyetli kişiler bizde azınlıktadırlar, bunu da zaman gösterecektir dedi.”
Bende kendisini bu sözlerinden dolayı tebrik ettim ve bu sözleri içinden gelerek samimi olarak söylediğine inandığımı belirterek kart vizitimi verdim. İstanbul’a geldiğinde de konuk edebileceğimi söyledim. O da ben İstanbul’a çok sık geliyorum, ben sizleri bulurum dedi.
Oradan Dedeağaç’a geldik. Dedeağaç son derece güzel bir kasaba. Dedeağaç sahilini gezdikten sonra tekrar geri İstanbul’a yola koyulduk. Hepimiz mutlu bir okadar da düşünceliydik. Batı Trakyalı kardeşlerimizi düşünüyorduk. Bu geziden bulunmaktan Bayrampaşa Belediye Başkanı Sn.Atila AYDINER’e Teşekkürlerimi sunuyorum. Bunun gibi faaliyetlerinin devam etmesini diliyorum.
Rafet ULUTÜRK
5 коментара:
Sayın Ulutürk, biliniz ki Bulgaristandaki türkler DPS'ye eskisi gibi sempati ile bakmıyor...Mümün Sezgin gibi ikiyüzlülere ise -hiç!
Ancak, acaba siz, isim değiştirme kampanyasında görev alan türkler ve bulgarların kimler olduklarını bir şekilde açıklabmasını sağlayabilirmisiniz? Çünkü Ahmed Doğan, Lütvi Mestan vs ajanlık yapmış olmalarıi veya şimdiki belediye başkanları gibi hepsinin hırsız ve mahkemelik olmaları sanki artık hiç bir şey değiştirmiyor...
Türkiye'de bu konuyla ilgilenmiyor - mesela onlar Türkiyede ev alabiliyor, seyahat edebiliyor hatta toplantılar düzenleyebiliyorlar...bgtürk halkından çalmış oldukları paraları oralarda yatırım olarak kullanabiliyorlar- paraları varmı yok mu ? Görüyoruz ki sadece O önemli Türkiye için...ama ak para mı kara paramı - ilgilenmiyor...
Bir de...deniliyor ki.. eski kırcaali emniyet çalışanı- polis olarak ...subay olarak /mesela bir Raif Mustafa / - bazı türklerden sıkça duyuyoruz ki .."Bırakın bu Vızroditelen proces hikayesini.. banalno oluyor ..olaylar kapanmıştır artık , daha kaç sene bunları konuşacaksınız ?" gibi cümleler konuşuyorlar bu eski polisler. DPS partisi halkı hem yeni baskılar kapıda diye ATAKA ve VOlen Siderov'u kullanarak ( yakında hep birlikte göreceğiz, seçimler yaklaştığı zaman DPS para verecek, Ataka karıştırmaya başlayacaktır) korkuturken, 1989 olaylarını da unutulmasını - tabii ki Türkan çeşme törenleri gibi para çalma fırsatı olan faaliyetleri değil bu anlamnda değil, sadece ajanların, anne ve ninelerimizin elbiselerini donlarını etekle değiştirmelarini, onların yüzlerini açmalarını isteyen , türkçe konuşanlara ceza kesen.. mesela Görüklüde Mümün gibi zamanın pılnomoştnikleri, ajanları, cenazeleri engelleyen parti sekreterlerini, bu bgtürküne baskı yapan isimlerin açığa çıkarılmasını ve cezalandırılmasını istemiyor DPS.
Sizden bu konuda kuvetli çalışmalar beklemekteyiz. BULTÜRK derneği olarak, lütven bu işin peşini bırakmayınız...
BENCE AÇIKLAYAMAZ
ÇAKAL SCHİLDE BELQUE
Haklısın çakal olmayacak duaya amin dememeliyiz
sakli birsey kalmaz ,her seh cikar bir gun ,alma mazlumun ahini ah este,ah este,,,,
Calme! Coupables seront punis!
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.