Cebel asla sıradan bir şehir değildir. O kutsal topraklar asırlardır, Türklük ve İslam ışığında yaşayan, günü geldiği zamanda “Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım, hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım” felsefesiyle hareket ederek meydanlara dökülen, inançları ve kimlikleri için canlarını seve seve feda eden kahramanların memleketidir. Tabi bunları idrak edebilmek için önce aynı iman ve şuura sahip olmak gerekir.
Bir kere her şeyden önce bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak size sorarım, siz hangi hakla benim ülkemin Büyükelçisini yuhalarsınız?
Siz kimsiniz?
Bu gücü ve cesareti nereden alıyorsunuz?
Bre gafiller, ey utanmazlar, arlanmazlar; uşaklığını yaptığınız, karşısında el pençe divan durduğunuz komünistler bu insanlara her türlü zulmü yaparken, bu millete bugün yağcılığını yaptığınız Rusya’mı sahip çıktı yoksa yoksa hayâsızca yuhaladığınız Türkiye mi?
Evet, siz orada Sayın Büyükelçiyi değil Türkiye’yi yuhaladınız. Çünkü büyükelçiler görev yaptıkları yerlerde ülkelerini temsil ederler.
Daha dün Kapıkule’ de KAPIKULU, Ankara’da PASPAS oldunuz, görüşecek adam aradınız, döndünüz benim ülkemin Sayın Büyükelçisini protesto ediyorsunuz öyle mi?
Şunu söylemeden geçemeyeceğim; Türkiye Cumhuriyeti istihbarat birimleri acilen harekete geçmeli, bu nankörlerin hepsini teker teker tespit etmeli ve bundan sonra Türkiye’ye girişlerine asla müsaade etmemeli.
O kadar cahil, o kadar zavallısınız ki, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisinin sizin provokasyonlarınıza alet olacağını, sizin seviyenize ineceğini düşünüyorsunuz ve bu rezillikleri yapıyorsunuz.
O kadar mükemmel, o kadar sağduyulu bir şekilde durumu idare etti ki Sayın Büyükelçi, bir Türk olarak kendisiyle gurur duyduk gerçekten. Konuşması ve tepkileri anlayanlar için adeta ders niteliğinde idi. Tabi anlayanlar için!
Dedik ya, bunları idrak edebilmek için o şuur ve imana sahip olmak lazım. Ama nerede sizde o? Sözde şehitlere dua okuyorsunuz, bir taraftan “âmin” diye bağırıyorsunuz diğer taraftan müzik çalıyorsunuz.
Öte yandan daha dün Lütfi Mestan’ı, ülkelerin birbirlerinin sınırlarına saygı göstermesi gerektiğini içeren bir konuşma yaptığı için önce partiden atıyorsunuz, sonra da Cebel’de Atatürk’ün “Yurtta sulh cihanda sulh” sözünü pankart yapıp taşıyorsunuz. Bu nasıl bir çelişkidir Allah aşkına?
Madem Cebel Belediye Başkanını sevmiyorsunuz, o zaman neden sağdan soldan topladığınız maaşlı adamlarınızla belediye tarafından düzenlenen organizasyona katılıyorsunuz? Gidin, kendi programınızı yapın, şehitleri de anın, kutlamanızı da yapın. Ama sizin derdiniz üzüm yemek değil ki, ortamı bulandırmak, çirkeflik yapmak.
Bir diğer protesto ettiğiniz isim ise başta Bulgaristan olmak üzere tüm Balkanlar’a olağanüstü hizmetler yapan, bunu yaparken de hiçbir ayrımcılığa girmeyen Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Recep Altepe.
Sayın Başkan konuşmasında en ufak siyasi bir mesaj vermiyor, hatta konuşmasını üst perdeden yapıp Türkiye-Bulgaristan ilişkilerini içeren bir konuşma yapıyor, ”Bulgaristan AB’de olmasına rağmen sürekli göç veriyor, çünkü üretemiyor, ama AB’nin kapısında olan Bursa her yıl 100 bin göç alıyor ve üretiyor, gelin işbirliği yapalım” diyor, orada üç-beş soytarı halen “DPS” diye bağırıyor.
Ama sizde haklısınız!
İnsanlar iş, aş sahibi olursa, ekonomik özgürlüklerine kavuşursa onları hangi vaatlerle kandıracak ve avuçlarınızın içinde tutacaksınız?
Sizde yavaş yavaş sonunuzun geldiğinin farkındasınız ve günü kurtarmak için çabalıyorsunuz.
Çırpınmaya devam edin.
Ama şunu da iyi bilin, çırpındıkça batıyor, battıkça da çirkefleşiyorsunuz.
Bu milleti halen aptal yerine koyuyor, “Hak ve özgürlüklerin adresi HÖH’tür” diye orada nutuk atıyorsunuz.
Çeyrek asrın büyük bölümünü iktidar ortağı olarak geçirdiniz, söyler misiniz bu millete hangi hakkı aldınız, hangisini özgürce kullandırdınız?
Ana dilde eğitim mi sağladınız?
Vakıf eserlerini geri alıp yönetimlerini onlara mı verdiniz?
Kendi seçtikleri müftüye saygı gösterilmesine yardımcı mı oldunuz?
İşsizliklerine çare mi oldunuz?
Kısacası Cebel’de rezilliklerinize bir rezillik daha eklediniz. Aziz şehitlerimizim kemiklerini sızlattınız.
Ama sizde, şehide saygı, milli değerleri korumak gibi, onları siyasete alet etmemek gibi özellikler olsaydı zaten bu toplum bu duruma gelmezdi?
Bu arada şunu da size hatırlatalım;
Sakın Türkiye’de ki birkaç kendine hayrı olmayan adama filanda güvenmeyin, çünkü onların artık kendilerine hayrı yok. Hatta kendi partilerine bile yönetemiyorlar, tabanlarına hâkim olamıyorlar, anlayacağınız kelin merhemi olsa önce kendi başına sürer!
Siyasette hiçbir zaman mikrofona bakmayacaksın, kabloyu takip ederek hoparlör kim onu bulmaya çalışacaksın.
Mikrofon Mustafa Karadayı olunca hoparlörü çok fazla aramaya gerek yok sanırım!
Şükrü GÖKKAYA
0 коментара:
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.