Bugün, erken saatte Cebel'e gittim. Gün boyunca anma törenlerinin nabzını tutmaya çalıştım. Onlarca genç ve yaşlı insanla tanıştım ve konuştum. Yüzden fazla fotograf çektim. Önemli anları video filme aldım. Bir çoğu çeşitli medyalarda yayımlandı bile.
Akşam evime dönerken, kendimce günün özetini yapmaya çalıştım ve moralim bir hayli bozuldu. Cebel meydanındaki o tasvip edilmez kargaşayı izlerken, gurbetteki gençlerimiz aklıma geldi. DPS liderleri ise onları çoktan unutmuştu, kendilerini tek derdi paşalar gibi, sonsuza dek yaşamaktı.
Genç kuşaklar, artık Avrupa'ya kovulmuş durumda. Şahsen ben yedi yıl Belçika'da zar zor ekmek paramı çıkardım. İyi bilirim gurbetin acı yüzünü.
Gurbet dediğin, belediyedeki tatlı masa başı göreve hiç benzemez. Zaten bugün dışarıdan, Cebel'e gelenlerin büyük kısmı devlet ve parti görevlileriydi. İşi gücü bırakıp, Rodoplar gezisine çıkmışlardı...
Yıllar boyu, gurbete gidenlerin ise, memleketle bütün bağlantıları kesiliyordu. Topraklarını, zengin parti aktivistleri ele geçiriyordu. Gidin bakınız, Deliorman'a veya Dobruca'ya, bazı yeni türemiş toprak ağalarının yüz bin dönümden fazla toprağı bulunmakta ve bunları bizim gariban ve çulsuz Türk kardeşlerimiz işlemekte ama bunu tıoprak ağasının hesabına yapıyorlar...Sonra da bu haksız yere zenginleşenler gidip, Türkiye'den daire veya otel alıyorlar. Hem de bunu hala değiştirmedikleri Bulgar isimleriyle yapıyorlar! Bugün Cebel'de Bulgar isimli "Türkler"gördüm...Acaba, onlar buraya neyi savunmaya gelmişlerdi?
Anladığım kadarı, DPS hala yeni bir dünya düzeni kurulduğunun farkına bile varmıyor. Bu parti, hala Türkleri baskı ve korku altında tutarak siyaset yapma peşinde.
Bence, yılda bir kere beyaz şapka giymekle, "beyaz adam" olunmuyor. Bugün, Cebel'de bazıları nedense siyah renkli şapkaları taşıyordu...Bugün her şey karmakarışıktı.Baş Müftümüze dışarıda "yuh"çekenler, sonra gittiler camide, aynı Baş Müftünün önünde namaza oturdular. Sanki, her gün namazında ve niyazındalar...
DPS'nin hükmü bir tek Türklere geçiyor. Bizim buralarda, hele Cebel'de Çingene yaşamaz ama bugün kasaba Çingeneden geçilmez bir hal almıştı. Bir kere "arpalar" verilmiş ve beyaz dişili gruplar oluşmuştu.
Bu partinin kadroları arasında güçlü bir dayanışma bulunmakta. İşim icabı, Kırcaali'de bazı açılışlara katılıyorum. Bunlara bütün belediye çalışanları, meclis üyeleri ve ilçenin muhtarları geliyor. Bu neyin gösterisidir ki? Avrupa fonlarından beslenmekteyiz, yani üretmeyen bir toplum olduk artık. Üretmiyoruz ama devlet görevlilerimiz lüks içinde yaşamakta...
Komşumuz Türkiye ise dost eli uzatıyor. Yatırıma ve istihdama hazırız demekte Türk iş adamları. Gençlerimiz evlerine dönsün denmekte! Köyler boşalmasın, okullar kapanmasın! Ama bakıyorsun, her yerde eski tas, eski hamam...
Belli oluyor ki, bazılarını güttüğü amac, bizim köylerimiz boşalsın ve yaşanmayacak hale gelsin.
Yıllardır buralarda Türkiyeli yatırımcıya izin verilmiyor. Bir paralelci FETÖ örgütü bile burada gazete çıkarabiliyor, okul açabiliyor ve bu okullarda depeseli muhtarların çocukları eğitim görmekte...
Sonuçta bizim buralardaki Türklerin arkasında Bulgaristan devleti var, ayrıca komşu ve kardeş Türkiye'de her zaman imdadımıza koşmakta. Türk siyasetçilere gelince. Şimdilik onların bir faydasını görmüyoruz. Onlar, öncelikle, kendi aralarında anlaşsınlar ve sonra bizim karşımıza dikilsinler. Ama iş yapmak için,çünkü boş lafa karnımız tok...
Rafet ALİ
четвъртък, 19 май 2016 г.
Абонамент за:
Коментари за публикацията (Atom)
0 коментара:
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.