Tuna’da at sularken boylu poslu akıncı, heybesinden el sallıyordu büyük dedem, kavak dalarına konan kuşlara. Yıllar gelip geçti, akıncının torunlarına çeşitli hain tuzaklar kuruldu. Dağ başında veya yol boyunda kim vurduya gitti nice ömürler.
Nice kudretli yiğit oğlan, nice selvi boylu dilber amansızca ve teker teker katledildi. Günahsız kuzularımızın kanı oluk oluk akıtıldı. Sabahın tenhasında otağımız basıldı, ocağımızın ateşi söndürüldü. Yaşlımızın göz yaşı hiç kurumadı, beşikteki bebek bile susturuldu.
At izinin it izine karıştığı alaca karanlıklarda, ölümü kuşanmış beklerken, pusuya yatmış ölümlerden hiç korkmadık. Bizim dirimizden, adımızdan, kanımızdan korktular. Dirimizi ve hayallerimizi amansızca kurşuna dizdiler. Hatta adımızı bile ateşe verdiler, daha sonra bu yangının alevleri kendilerini yakıp kül etti.
Bizi hep öldürdüler, ama hiç ölmedik!
Arda boylarında çınlıyor türkülerimiz. Tuna boyunda koşuyor beyaz duvaklı akıncı atları. Türklüğümüzü savunduk, düşman olduk. Benliğimizi koruduk, terörist sayıldık. Evimiz, toprağımız elimizden alındı. Dost bildiklerimizin ihanetini gördük. Puslu dağ başında bütün umutlarımızı yitirdik. Çaresizliğimiz dip yapmıştı. Önümüzdeki duvarlar yüksek ve kalındı. Suyun ötesi suskunluğa bürünmüştü.
Hıdırlez ayında çitlembikler ala boyanırken, dayaktan sırtımızın derisi avuç avuç soyulurken, özgürlüğümüzü kazandık Cebel meydanında.
Bugün Türkan kızımız 31 yaşında, Meriç’in kıyısında yuvası. Selimiye’de, Şumnu’da hiç susmuyor ezanımız. Derdimiz intikam değil, yeter ki katiller yakamızdan sökülsün! Yeter ki insan gibi yaşayalım!
Mümin TOPÇU
четвъртък, 24 декември 2015 г.
Абонамент за:
Коментари за публикацията (Atom)

0 коментара:
Публикуване на коментар
Забележка: Само членове на този блог могат да публикуват коментари.